“Seni inciten kimse itiraf ederse, kabul et. Kin tutma.”
Her zaman hoşgöreceksin, fakat kin tutmayacaksın. Çünkü kin tutmak insana yaraşır bir davranış değildir. Hoşgörünün ismi üstünde, hoş görülecek şeyleri hoş görürsün. Hoş görülmeyecek şeyleri hoş görmez, gözünü yumar, gidersin. Bir şey söylemez, o çirkinliğin sahibi olmazsın.
Hüdavendigar Mevlana, hep güzel şeyleri hoş gördü. Ona sordular: “Senin yolunun başı var mıdır?” Dedi ki: “Benim yolumun başı olsaydı sonu da olurdu. Benim yolum baştan aşağı güzelliktir, başı sonu yoktur. Kendini ne kadar güzelliklere verirsen o güzelliklerle sarhoş olur, kendinden geçersin.”
Güzellik kaynağı bir yol, bu güzellik kaynağında çirkin bir şey nasıl aranır?
Hüdavendigar Mevlana şöyle bir seslenişte bulunuyor: “Şefkati merhamette güneş gibi ol. Başkalarının kusurunu örtmekte gece gibi ol. Cömertlikte akarsu gibi ol. Hiddeti asabiyette ölü gibi ol. Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol. Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.”
Hüdavendigar Mevlana hoş olmayan bir şey gördüğünde, onu örttü; iyi yaptınız demedi.
Adamın biri bir türlü iş bulamamış, çocukları aç kalmış. Mevlana’nın bulunduğu yerden bir halı çalayım, yakalansam da Mevlana bağışlar, diye düşünmüş. Hüdavendigar Mevlana’ya saraydan hediye edilen en kıymetli halıyı çalıp, satmak için pazara götürmüş. Saray adamları halıyı tanımışlar, adamı halıyla birlikte Hüdavendigar Mevlana’nın huzuruna getirmişler.
“Ya Mevlana! Bu adam sizin halınızı çalmış. Halıyı getirdik, adamı da cezalandıracağız” demişler. Mevlana’nın verdiği cevap; “Sakın bu zatı suçlamayın. Bunun ihtiyacı vardı, aldı.” Çaldı, dememiş. İç alemini biliyor. “Benim hatırım için bağışlayın, ben bir hediyede bulunayım” diyerek adamı göndermiş.
Başka birine böyle bir şey yapılsa sen nasıl alırsın diyerek tekme tokat karakola götürür. Şimdi buna hoşgörü diyemeyiz.
Hüdavendigar Mevlana’nın burada rahmeti, şefkati büyük, fakat çirkinlik yapana da, ne güzel yapmışsın, diyemeyiz. Hoş olan şeye hoş deriz, hoş olmayana nahoş deriz. Bağışlarız, hidayet dileriz, fakat kin tutmayız. Bizim yolumuzda incinmek var, incitmek yok.
İnsana layık olan, Hazreti Muhammed’in, Ehlibeyt’in, Hazreti Mevlana’nın ahlakı ile ahlaklanmak, onların haline bürünmek, onların güzelliklerini benimsemek, kişiliğinden ayrılıp sevdiğin yeri kendinde kişilik kılmaktır.