MERAM’DAN SİLİVRİKAPI MEVLANA KÜLTÜR MERKEZİ’NE… (140)

Hasan Dede, biz hakikatleri sizin bu sohbetlerinizi dinleyerek mi anlayacağız? Yani dini salih olunca mı, yoksa özümüzü pisliklerden arındırarak ve belli bir ahlaki seviyeye gelerek özümüzün ortaya çıkmasıyla mı olgunlaşacağız? İçimizde saklı olan kendi hakikatimizi ortaya çıkarmamız mı gerekiyor? Bunu nasıl yapacağız?

En önemli dava, bizim iç alemimizi bütün pisliklerden boşaltmamız ve tertemiz bir hale getirmemizdir. İç alemimizde bir nebze dahi dünyaya ait bir varlık bırakmamamız lazımdır. O kabı, dünya nimetlerinden, nefsi arzulardan tam manasıyla temizlemiş olduğumuz an, o sonsuz Güzel bizlerde varlığını gösterir ve bizim de halimiz anında değişir.

Şimdi bu sohbetlerde sözler çok güzel ve manalarına eriyoruz, fakat bir türlü temizlenemiyoruz. Temizlenemedikten sonra da hiçbir şekilde o güzelliklere ulaşamıyoruz. Bu iş akılla olmaz, yemekle içmekle, keyif etmekle olmaz, katiyyen. Derin düşüneceksin! Sen kiminle dirisin? O, senden ne istiyor? Düşünüce göreceksin ki, O, O’nu sevmeni istiyor, O’nu sahiplenmeni istiyor. Sana, “Temizle o sarayı!” diyor, “Ne zaman ki o saray benim muhabbetimle mahmur olmuş ise, o zaman ben sende konuk olurum!”

Ama sen, ‘Ben namaz kıldım,  zikir yaptım, hatim indirdim’ dersen, bunların hepsi hikayedir. Katiyyen insan bunları yapmakla temizlenemez. İnsan bunlarla kendini kandırmış olur. Ve hatta gurura da kapılır.

O kadar incedir ki bu yol, dünya varlıklarının hepsinden temizlenmen gerekir, hatta evladının, karının veya kocanın bile yeri yoktur orada. O, senin gönlünde kendisinden başka hiç bir varlığın olmasını istemez. Bu derece büyük bir sevgi ister bizlerden. Ancak bütün bunlar yerine geldiği zaman, O gösterir yüzünü.

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.