MERAM’DAN SİLİVRİKAPI MEVLANA KÜLTÜR MERKEZİ’NE… (196)

Silivrikapı Mevlana Kültür Merkezi

Batı mütefekkirlerinin sohbetleri ve yazıları insana biraz kasvet veriyor, halbuki Hazreti Mevlana’nın sohbetleri, şiirleri insanların içini açıyor, ferahlık veriyor. Bunun nedeni Hazreti Mevlana’nın kullandığı dilin, gönül dili olması mıdır?

Buyurduğunuz gibi, batılı mütefekkirlerin yaptıkları sohbetlerde kasvet var, gam var, sıkıntı var, yük var. Ama Hazreti Mevlana, sevgilisini gönlünde o kadar büyütmüş ki, kainat onun nazarında bir zerre halini almış ve devamlı aşktan ve sevgiden bahsetmiş.

“Her ümmetin gönlünde Hakk’tan bir tat vardır. Peygamberlerin yüzü ve sesi de mucizedir. Peygamber, dışardan seslendi mi ümmetin canı, içerden secde eder. Çünkü can kulağı, alemde hiç kimseden o sese benzer bir ses duymamıştır. O misilsiz ruh, o misli olmayan sesten neşelenir, Allah’a yaklaşır.” (Mesnevi, II/3598)

Bir sohbet esnasında aşk ve sevgi zuhura geldiği zaman, dinleyenler kendi özlerini dinlemiş olurlar. Neden? Çünkü dünya üzerindeki bütün canlı varlıkların temelinde sevgi ve aşk vardır, hepsi sevginin ve aşkın suretleridirler. Bizler dahi, eğer anne ve babamızın birbirlerine karşı sevgileri ve muhabbetleri olmamış olsaydı, suret haline gelemezdik. Ama ne yazık ki, evlerde sevgi dolu, temiz muhabbetler olmadığı için ve hep dünyevi muhabbetler yapıldığı için toplumun yüzleri hep asıktır. Eğer insan toplumuna sevgi tohumu atılmış olsaydı hepsinin yüzleri güler olacaktı, çünkü sevgi insanın içindeki güneşe benzer. Nasıl ki dünyamız güneş olmadan bir işe yaramazsa, insan da sevgisiz bir işe yaramaz.

“Kibriya güneşinin şuasından mahrum ve ışıksız olan gönül evi, Yahudilerin canı gibi dar ve karanlıktır; muhabbet ihsan eden Allah’nın zevkinden mahrumdur. Ne güneşin o gönüle ışığı parlar, ne o gönlün sahası genişler, ne kapısı açılır. Sana böyle bir gönülden mezar yeğdir. Gönül mezarından çık artık! Ey şuh ve neşeli can, dirisin, diri oğlusun. Bu dar gönül mezarında nefesin daralmıyor mu? Sen vaktin Yusuf’usun, gökyüzünün güneşi. Bu çölden, bu zindandan çık yüzünü göster!” (Mesnevi, II/3129)

İşte Cenab-ı Mevlana şöyle buyurur: “Sevgisiz ve aşksız geçen ömrünü ömür sayma; sevgisiz ve aşksız bir insan ölüdür, o yaşarken ölmüştür..” Fakat insanın bir yere bir sevgisi, bir muhabbeti varsa o insan diri sayılır. Bu nedenle gönül diliyle, gönülden, sevgiyle aşkla yapılan muhabbetler daima insanın içini ısıtır, ferahlık verir.

“Evin içindeki aşıklar, sevgilinin cemali çırağına pervanedirler. Gönül, seninle nurlanan yere, belâlardan sana siperlerden olanların meclisine, sana canlarında yer verenlerin, seni şaraplarla dopdolu bir kadeh haline getirenlerin yanına git! Onların canlarında yurt kur; ey aydın dolunay, gökyüzünde mekan tut! Onlar, sana sırları belirtmek için Utarit gibi gönül defterini açarlar.” (Mesnevi, II/2575)

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.