MERAM’DAN SİLİVRİKAPI MEVLANA KÜLTÜR MERKEZİ’NE… (197)

Silivrikapı Mevlana Kültür Merkezi

Bizler burada sizin sohbetlerinizi dinlerken, söylediğiniz sözler bizim bir kulağımızdan girip diğer kulağımızdan çıkabileceği gibi, diğer taraftan da eğer bu sözler kalblerimize inerse orada bir tohum gibi yeşerip “Veled-i Kalb”i meydana getirebilir. Bu durumda insanda bir coşku hali oluşur ve içinde bir sema yapma isteği uyanır. Sema kelimesinin Arapça karşılığına baktığımızda da, görüyoruz ki, sema kelimesinin kökü ‘semi’ kelimesinden, yani işitmekten gelmektedir. Demek ki, insan işiterek uyanıyor ve tabii bir şekilde sema etmeye başlıyor. Ne dersiniz?

Yüce Mevlana’mız der ki: “Aşk gözden doğar. Aşk, üniversitelerde, medreselerde öğrenilmez. Aşk edepten doğar.” Diyelim ki iki sevgili birbirlerini çok seviyorlar ve sevgileri aşka dönüşmüş. Onlar birbirleriyle buluştuklarında korkarlar ağızlarından yanlış bir kelime çıkmasın, sevgilisini incitmesin. Geceden yazılmış şiirler dahi sevgilinin yüzü görüldü mü unutulur, bu yüzden söylenemez. Bir insan görmediği şeye aşık olamaz.

“Kim dost yolunda pervasızlık ederse erlerin yolunu vurucudur, namert odur. Edepten dolayı bu felek nura gark olmuştur. Yine edepten dolayı melekler mâsum ve tertemiz olmuşlardır. Güneşin tutulması, küstahlık yüzündendir. Bir melek olan Azazil de yine küstahlık yüzünden kapıdan sürülmüştür.” (Mesnevi, I/90)

“Ey sermayesizler, gönül sahiplerinin huzurunda gönüllerinizi koruyun! Ten ehlinin yanında edep, zahiri muameleden ibarettir. Çünkü Allah, onlardan gizli şeyleri örtmüştür. Fakat gönül ehillerinin yanında edep, bâtıni bir muameledir. Batına aittir. Zira onların gönülleri, gizli şeyleri anlar.” (Mesnevi, II/3218)

Allah’ın sevgilisi Hazreti Muhammed Efendimiz’in dış sureti bir örtüdür ve o örtünün içinde de Allah’ın namütenahi güzellikteki yüzü bulunmaktadır. Bütün Evliyaullah da O’nun bu güzel yüzüne nail olabilmek için geceler boyunca uykuyu kendilerine haram edip sabahlara kadar dua etmekte ve O’nunla kalben muhabbet etmektedirler. Ve bir gece Resulallah merhamet edip onlara kaplarının taşıyabilecekleri kadar yüzünü açtıktan sonra artık O’nunla nikahlanmış sayılırlar ve artık onlar hangi mecliste sohbet ederlerse etsinler onların sohbetleri artık Allah’tandır. Yani önce de söylediğim gibi, körü körüne hiçbir yere aşık olunmaz.

“Allah gölgeyi nasıl uzattı ayeti Evliyanın nakşidir. Çünkü Veli, Allah güneşi nurunun delilidir. Bu yolda bu delil olmaksızın yürüme, Halil gibi ‘Ben batanları sevmem’ de! Yürü, gölgeden bir güneş bul. Şah Şems-i Tebrizi’nin eteğine yapış! Bu düğün ve gelinin bulunduğu yerin yolunu bilmezsen Hakk ziyası Hüsameddin’den sor!” (Mesnevi, I/425)

Hazreti Mevlana yine şöyle buyurur: “Ey benim aşığım, sana hakiki yüzümü gösterecek olsam, sen anında bir su damlası haline gelirsin, seni eritirim. Semavata yüzümü tutsam, güneş, ay, yıldızlar, yerlerinden oynar ve nizam-ı alem bozulur.” Çünkü Allah solmayan bir güzeldir, dünya üzerindeki bütün güzeller de O’nun nuruyla süslenmişlerdir. Bir sarraf onlardan birini görse, onun güzelliğinin nerden geldiğini bilir ve hemen salavat getirir.

“Gözler, perdeleri delip hakikati görmeye başladı mı bu nur, onun nurudur artık. Bu nura sahip olan, dışa bakar, içi görür. Zerrede ebedî varlık güneşini görür, katrada bütün denizi.” (Mesnevi, VI/1481)

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.