MERAM’DAN SİLİVRİKAPI MEVLANA KÜLTÜR MERKEZİ’NE… (198)

Bir hadis-i şerifte buyruluyor ki: “Bizi arayan bizi bulur. Beni bulan beni bilmeye başlar. Beni bilip tanıyan beni sevmeye başlar. Beni seven bana aşık olur. Kim bana aşık olursa ben de ona aşık olurum. Ben kime aşık olursam onu öldürürüm. Kimi öldürürsem onun diyetini ödemek bana vacip olur. Ve o diyet de benim…” Bir ayette de: “İki yay kadar kaldı araları, yahut daha da yakın” (Necm, 9) buyrulmaktadır. Hazreti Mevlana da sevgilinin iki kaşını yaya benzetir ve iki kaşın ortasında Allah yazdığı söylenir. Allah yazan o noktada Hazreti Muhammed vardır diye bilinir. Aynı zamanda o noktaya üçüncü göz derler. Bu üçüncü göz açıldığı takdirde bütün perdeler kalkmış olur ve kişi orada Allah’ı bulur… Siz ne dersiniz?

Bir insanın cemaline baktığımız zaman, orada Pençe-i Ali Aba okunur. Kulaklar, Muhammed okunur; gözler Hasan Hüseyin okunur; burun Ali okunur; ağız Fatma okunur ve iki kaşın arası da Allah okunur. İnsan elini açtığında, o beş parmak da yine Allah okunur. İnsan canlı bir Kur’an’dır, hakikatte Hakk’ın kendisidir. Fakat Hakk’tan haberi olmadığı için kimliksiz yaşamaktadır.

“O güzele kendi gözünle bakma… isteneni isteyenlerin gözüyle gör! Kendi gözünü yum… gözünün yerine, ona aşık olanlardan ariyet bir göz edin… Hatta ariyet olarak ondan bir göz, bir görüş, al da onun yüzüne, onun gözüyle bak! Bak da bıkmadan, usanmadan emin ol. İşte ululuk ıssı Peygamber, bunun için ‘Kim kendini Allah’a verirse Allah, kendisini ona verir’ dedi… ‘Onun gözü de ben olurum, eli de, gönlü de… bu suretle devleti, bahtsızlıktan kurtulur’ buyurdu.” (Mesnevi, IV/75)

İbrahim Gülşeni Hazretleri, Mevlana’dan şöyle bir dil dökmektedir: “Tanrı’dan başkasını istemek, artış istemek sayılır. Ama çokluk eksiliş demektir. Niyaz ile O’nu O’ndan iste. Senin canında zaten O’ndan başka isteyen hani? Senin içinde isteyen kendisidir. Dervişe bu nükteler belirdi. Bu istek senin içinden doğuncaya kadar, o yaratan Tanrı türlü türlü sebepler yaratır. Sen aşık olup O’nu isteyinceye kadar, o isteği yaratan şaşılacak sebepler gösterir. Sebepler perdesini yırt! Asıl o isteyeni kendinde idrak etmeye bak…”

Bir insan, bir mürşid-i kamile bağlanmadan, ne kadar zahiri bilgi elde ederse etsin bir yere varamaz. Zahiri bilgi insanı ancak meyvanın kabuğuna ulaştırır, ama tadına vardırmaz. Bir mürşid, yolcusu için bütün manevi güzelliklerin rehberidir. Eğer yolcu mürşidinin yüzünde Hazreti Muhammed’in, Hazreti Ali’nin, Pirinin yüzünü göremezse, onun ne ikrarı ne de teslimiyeti sahidir, bu nedenle de varmak istediği yere varamaz.

“Şeriat, dirilerle zenginler içindir. Hiç mezardaki ölülere şeriat hükümleri tatbik edilebilir mi? Yoklukla kendilerinden geçmiş olanlar, o ölülerden yüz kat daha ölüdür. Ölü, bir kere ölmüş, bu âlemden geçip gitmiştir. Halbuki aşıklar, yüz taraftan ölmüşlerdir. Ölüm, bir kere öldürülmedir. Halbuki bu, üç yüz ölümdür, her birine de sayısız diyet vardır. Allah, bunları defalarla öldürmüştür ama diyetleri için de ambarlar dökmüştür.” (Mesnevi, VI/1536)

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.