MERAM’DAN SİLİVRİKAPI MEVLANA KÜLTÜR MERKEZİ’NE… (82)

Allah sevgisi ne manaya gelir?

Allah sevgisi, Evliyaullah’tan gelmiştir. Çünkü onlar Hakk aşıklarıdır, Hakk’a aşık olmuşlardır. Hakk’ın güzellikleri aşık olanda yansımasını gösterir. Artık aşıklarda tatlı bir bakış, tevazu, baldan tatlı sözler hasıl olur. Çünkü onun dilinden Allah konuşur, onun gözünden Allah görür, yüzünde Hakk’ın nuru tecelli eder.
Hakk’a uygun işler yapmayanlarda hatalar korku yaratır. Asabilik, isyan, küfür kişinin yüzüne güzellik yansıtmaz. Nadim olmazsa, benliğinde kalır, huzura kavuşmak için zararlı alışkanlıklara yönelir ama bunlar da huzur vermez, bilakis daha da zarar verir. Hastalıklar zuhur eder, ölüm yaklaşır, bütün ömrü boşa gitmiş olur.
Kur’an böyle söyledi şöyle söyledi, diyorlar. Kur’an kendi kendine hiçbir şey söylemez. Kur’an, insanla dile gelir. Evet, Kur’an Allah kelamıdır. Allah, rüzgardan, buluttan, güneşten dile gelmedi. Allah bu güzel kelamları bir ben-i ademden dile geldi. O kim? Hazreti Muhammed. Hazreti Muhammed, bütün o güzel sözleri dile getirirken, hep Allah benden böyle konuştu, dedi. İçindeki o kudrete Allah ismini verdi. Her an her dakika Allah’ı zikretti. Bütün o güzellikler Allah’a ait, dedi, bana ait, demedi. Halbuki o, Hakk’la Hakk olmuştu. Yani Allah’ın dışında hiçbir varlığı yoktu. Onun vücudundan Allah işliyor, tebligatlar, bilgiler oradan geliyor. Onun için Hazreti Muhammed’i sevmek Allah’ı sevmektir. Hazreti Muhammed’in dışına çıkmak Allah’ın dışına çıkmaktır. Demek ki insan dışında bir boşluk var.
Her insan Allah ile diri, fakat her insandan bu güzellikler tecelli etmiyor. Bütün Evliyaullah, Hazreti Muhammed’den beslendi. Onlar, Kitaba baktılar, sahibini araştırdılar, onun güzelliklerini gördükten sonra onun iç alemine kendilerini kaptırdılar, oraya aşık oldular. Hakk aşığı demek Resulallah aşığı demektir. Bunu nasıl açıklayabilirim? Misal, Veysel Karani Hazretleri, Hazreti Muhammed ile aynı yaştaydı, onun bütün güzelliklerini işitti, onu bir an dilinden düşürmedi. Yanındakiler, Hazreti Ali hariç, Veysel Karani kadar aşık değildiler. Hazreti Muhammed bunu bildiğinden sahabe ile sohbet ederken evinin dolaplarını (camlarını) açardı. Sahabe, “Ya Resulallah, dolapları neden açıyorsun?” diye sorunca, “Yemen çöllerinde benim bir üveysim var, sözlerimi rüzgar alıp üveysime götürüyor” dedi.
Veysel Karani o esinti ile Hazreti Muhammed’in muhabbetlerinin şevkini alır, beslenirdi. Onun için Veysel Karani, Evliyaullah’ın Piri olmuştur. Hazreti Peygamberi görmeden, ona aşık olmuştu. Aynı devirde yaşadılar ama görmek nasip olmadı.
Hendek Savaşı’nda, Peygamber Efendimizin bir dişi kırılınca, o dişsizken, ben dişi ne yapayım, diyerek, Peygamber Efendimizin hangi dişinin kırıldığını bilmediği için otuziki dişini birden çıkarmıştır. Otuzüçlük tesbih oradan kalmadır. Otuzikisi Veysel Karani’nin , biri de Peygamber Efendimizin. O devirde tıp ilerlememişti, kanı durduracak, ağrı kesecek ilaçlar yoktu. Kimbilir neler çekti. Bunu yaptıran neydi? Veysel Karani Hazretlerinin, Resulallah’a olan aşkı. Hakk’ı orada gördü.

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.