🌹KUR’ÂN VE HADÎSLER IŞIĞINDA HASAN ÇIKAR DEDE SOHBETLERİ / 10

“Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’in, İmam Ali Efendimizle paylaştığı ve Cenâb-ı Mevlâna ile Şems Hazretlerinin üç ay hâlvette kalarak müşâhede ettikleri ‘gizli ilim’i bize açıklar mısınız? Nedir bu ‘gizli ilim’?”

Peygamber Efendimiz, selâm olsun üzerine, topluma bu sırları açıklamadı. Çünkü bu sırları herkesin hafızası almaz. Eğer bu sırları sunmuş olsaydı, toplumda ters etki yapabilirdi ve benliklere, isyanlara, küfürlere düşebilirlerdi.

“Ey iman edenler! Sizden olmayanlardan hiçbir sırdaş edinmeyin. Onlar size fenâlık etmekten asla geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların kinleri konuşmalarından apaçık ortaya çıkmıştır. Kalblerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz size âyetleri açıkladık.” (Âl-i İmrân, 118)

Hazreti Muhammed Efendimiz, bu sırları Ashâb-ı Sûffe’siyle ve Hazreti Ali Efendimizle paylaştı. Bu sırlar, bu güzellikler, yani tarîkat yolu Ashâb-ı Sûffe’den suret bulmuştur.

“O, sâyelerinde, kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulasınız diye sizin için yıldızları yaratandır. Bilen bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıkladık.” (Enâm, 97)

“Ashâbım gökteki yıldızlar gibidir; hangisine uyarsanız hidâyet bulursunuz.” (Hadîs-i Şerîf)

Bu sırlar câmiilerde örtülü olarak konuşulmaktadır. Çünkü câmii cemaati ibtidâdadır. Onlar, Erkân-ı Muhammedîye’yi yerine getirirler ve bununla kanaat ederler ve daha fazla arayışa düşmeden, dünya işleri ile meşgûl olurlar. Arayışa düşenler ise kendilerine bir mürşid-i kâmil bulurlar ve şu soruları sorarlar: Biz kimiz? Ne için yaratıldık? Ne yapmamız lâzım? Hazreti Muhammed Efendimizin hakîkatleri nelerdir?

“Yoksa; Allah içinizden, Allah’tan, Resûlünden ve O’na inananlardan başkasını kendilerine sırdaş edinmeksizin, O’nun yolunda her türlü çabayı gösterenleri ortaya çıkarmadan kendi hâlinize bırakılacağınızı mı sandınız? Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdârdır.” (Tevbe, 16)

Bizim burada yaptığımız sohbetler, Hakîkat-i Muhammedîye’dir ve Hazreti Muhammed Efendimizin iç âlemi anlatılmaktadır. Yani, burada ‘İnsan’ konuşulmaktadır, çünkü ‘İnsan’ dünyadaki en mukaddes varlıktır. Bizim sohbetlerimiz dâima sevgi üzerinedir. ‘İnsan’ı sevmek, saymak, Hakk’ı sevmektir, Hakk’ı saymaktır. Ama hangi insanı? Hazreti Muhammed’i kendisine bende etmiş, Hakk ile Hakk olmuş insanı sevmek saymak, Hazreti Muhammed’i, yani Hakk’ı sevmek ve saymaktır. İnsanın gideceği yer, yine ‘İnsan’dır.

“De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım ve bana, ‘Sizin ilâhınız ancak bir tek ilâhtır’ diye vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, yararlı bir iş yapsın ve  Rabbine ibâdette kimseyi ortak koşmasın.” (Kehf, 110)

Bizler, cemaatimizi Ashâb-ı Sûffe olarak görürüz. Nasıl ki Peygamber Efendimiz, Ashâb-ı Sûffe’sinin kendisine gösterdiği sevgiye karşılık onlara hakîki yüzüyle çıkmıştır; bizler de burada cemaatimize aynı şekilde çıkmaya memuruz.

“Ey Muhammed! De ki: Ben, yalnızca, mukaddes kılınan bu şehrin ve var olan her şeyin Rabbine kulluk etmekle emrolundum; yani, O’na yürekten boyun eğen kimselerden olmakla emrolundum; bir de, bu Kur’ân’ı insanlara okuyup ulaştırmakla.” (Neml, 91)

(Bu yazı, “Hasan Çıkar Dede’nin Dilinden Kur’ân ve Hadîsler Işığında Mevlâna Sohbetleri” isimli derlemeden alıntılar yapılarak hazırlanmıştır.)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.