“Peygamber Efendimiz, bir hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki: ‘Cennet ehlinin çoğu eblehtir. Kim cenneti isterse eblehtir. Zîrâ cennet nefsin arzusudur.’ Bu hadîsi yorumlayan bir zât diyor ki: ‘Ancak aşka mahrem olanlar, aşkın ne olduğunu bilirler. Aşka lâyık olan, Hûda’ya lâyık olur. Aşk sözü, aşktan başkasına efsane gelir. Ona aşktan bahsetmek haramdır.’ Ne dersiniz?”
Âşık, mâşuğunun sözünden başka bir söze ne kulak verir ne de dile alır. Neden? Çünkü Sevgiliyi bulmuş, o her yerde O’nunladır, O’nu dile getirir ve her yerde O’nu metheder. Şimdi bir âşığa, aşk hakkında akıl vermeye kalkarsak, onun o saf aşkını bulandırmış oluruz ve haram işlemiş oluruz. Ama eğer biz de aşkımızı dile getirirsek o zaman iki âşık bir oluruz ve aşkı beraber dile getiririz. Ve böylece aramızda çok güzel bir muhabbet doğar.
Misâl olarak; Hazreti Mevlâna ile Şems-i Tebrizî Hazretleri, üç ay boyunca hâlvet olmuşlardır. O hâlvet esnasında birbirlerine gönüllerini açmışlardır ve sayısız güzellikleri paylaşmışlardır. Aynı şekilde Hazreti Muhammed Efendimiz de gönlünü İmam Ali Efendimize açmıştır ve o güzellikleri onunla paylaşmıştır.
“Biz onların kalblerindeki kini söküp attık. Artık onlar sedirler üzerinde, kardeşler olarak karşılıklı otururlar.” (Hicr, 47)
(Bu yazı, “Hasan Çıkar Dede’nin Dilinden Kur’ân ve Hadîsler Işığında Mevlâna Sohbetleri” isimli derlemeden alıntılar yapılarak hazırlanmıştır.)
Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…