Hazreti Mevlâna, sadece kendi çağında değil, temsîl ettiği geniş hoşgörü, neşe, umut meşalesiyle kendinden sonraki çağlara da ışık tutmuştur. Onun fikirleri her çağda taze, yeni ve öncüdür. O, Allah’ın bağışlayıcı ilhâmı ile günâh ve kusurları hoşgörebilmiştir.
O, insanları birlik olmaya, Allah’ın birliğinde yok olmaya, erimeye çağırmıştır. Kadınları aşağı gören, insan hassasiyetiyle bağdaşmayan her türlü müessese ve düşünceye karşı çıkmış büyük bir insandır.
Mevlâna, kadın erkek, zengin fakir arasında hiçbir ayrım yapmayan bir gönüller Sultanıdır. O, kadınların da sevgi ve dostluğunu kazanmış, onları yüceltmek için, özellikle onlarla sohbetlerde bulunmuştur. İnsanların dış görünüşlerine değil, özüne bakan yüce Sultan, onları gerçeğe yönelterek Hakk nuru ile aydınlatmaya çalışmıştır.
Yüce Mevlâna, Tanrı’nın ilhâmına mahzâr olduğu için bütün insanlık âleminin malı olmuştur. Hiçbir din, hiçbir mezheb, hiçbir ırk ve millet farkı gözetmeksizin insanları sevmiş ve onlara sevmeyi öğretmiştir.
Hazreti Mevlâna, bu çağrısını meydana getirirken eşine rastlanmayan bir incelik ve sabır göstermiş, sahip olduğu Tanrı’nın güzel vasıflarıyla, Yaratandan ötürü tüm yaratılmışlara aynı hoşgörü ve muhabbetle yaklaşmış, her varlığa sevgi ikrâm etmiştir.
Kasîde:
“Neşeden de bahsetsek, gamdan da dem vursak, hep bir arada oturalım, birbirimizle dertleşelim!
Sevgilimiz ileri giderse, biz de ileri gidelim. Sevgilimiz az konuşursa, biz de az konuşalım!
Gerçi biz yiğit kişileriz ama, yalnız başımıza yola düşünce güçsüz, kuvvetsiz oluruz. Acılara dayanamayız, feryâda başlarız.
Hiç yoluna yapayalnız düştün mü? Yolda çok tehlikeler vardır. Yalnız başımıza zemzem kuyusuna ulaşacağımızı sanma!
Tek başına insan bir hiçten ibarettir. Hepimiz bir araya gelince insan olurmuşuz. Haydi tekrar bir araya gelelim de insan olalım!
Yaratılıştaki nüktenin üstü örtülür, pek anlaşılamaz. İnsan bir vasıtadır. Haydi gidelim, o pek büyük, uçsuz bucaksız olan vahdet denizinin kıyısına çadırımızı kuralım, birlik olalım, bir olalım!..”