İMAM ALİ EFENDİMİZDEN ÖĞÜTLER – 46

“Aslan gibi kuvvetli olsan da kavgadan çekin. Sulh daha iyidir.”

Hüdavendigar Mevlana diyor ki: “Bu bedenler birer kılıfa benzer, tamamen dünyaya muhabbet verirseniz, kılıfınızı hep çamurla doldurursunuz. Kavgayı sevenler de kılıflarını kanla doldururlar. Biz hem o kanları, hem o çamurları temizlemeye, onların yerine nur doldurmaya geldik.”

Nur dolunca yüzde ifade değişir. Kişi özünü öğrenir, insan gibi konuşur, insan gibi yaşar. Ömür belli değil. Kimse malına, güzelliğine güvenmesin.”

İmam Ali Efendimiz, “Dünyamızda ne kadar Müslüman varsa hepsinin din kardeşiyim, dünyamızdaki bütün insanların insan kardeşiyim” diyor. İnsanlar farklı görüşlere farklı dinlere bağlı olabilirler ama insan iseler hiç kavga etmeden kardeş gibi yaşarlar.

Mevlana’mızın dünyaya güzel bir seslenişi daha var… “Sevgiye dair ne varsa bu alemde ben oradayım. Kavgaya, savaşa dair ne varsa ben orada yokum.”

Bütün olay kendini tanıyarak, insanca yaşamak, Yaratan’dan ötürü bütün varlıklara sevgiyle bakıp, yüz tutana sevgiden söz ederek hayatı sürdürmektir.

İMAM ALİ EFENDİMİZDEN ÖĞÜTLER – 45

“İki yüzlü insanlardan uzaklaşınız. İyi vaktinizde etrafınızda dolaşırlar ve kötü vaktinizde derhal uzaklaşırlar.”

Peygamber Efendimiz şöyle buyurur: “Cenab-ı Hakk buyuruyorlar ki, birbirine hiyanet etmedikleri müddetçe ben iki arkadaşın üçüncüsüyüm. Her ne vakit ki, biri diğerine hiyanet ederse, ben aradan çıkarım.”

Hüdavendigar Mevlana da, “Er olmayan kaypak arkadaşlara uyma, çevir onların yaprağını! Çünkü onlar sizinle yoldaş olurlarsa gaziler de saman gibi içsiz bir hale düşerler. Size uymuş görünür, sizinle beraber safa girerler ama sonra kaçarlar, safı da bozar perişan ederler. Bu çeşit adamdansa… münafıklardan pek kalabalık kişinin size uymasındansa azlık asker daha iyi. Az, fakat adamakıllı olmuş güzel badem, acımış, kötü fakat çok bademden iyidir elbette” diye buyurur.

Bizler mademki yüzümüzü Allah’a döndük, söyleyeceğimiz sözlere çok dikkat etmeliyiz. Bilmeliyiz ki kimi incitiyor ve hainlik ediyorsak, Allah’ı incitiyoruz ve O’na hainlik ediyoruz demektir. Kime ne ikram edersek döner bize gelirler. Sırat köprüsünü devamlı geçmekteyiz. Bu alemde incinsen de incitmeyeceksin, her varlığa sevgiyle yaklaşacaksın. Hainlik değil, vefa göstereceksin.

Kırık bir kasede su durmaz. Aman sakınalım; kimseyi kırmayalım, kimse bizim kalbimizi kıramasın. Kimseye hiyanette bulunmayalım, çünkü hiyanette bulunan kimse hakikatte kendine hainlik etmiş olur.

Biz her zaman şunu deriz: İnsan, insanın rahmanıdır. İnsan, insanın şeytanıdır.

Hazreti Ali Efendimizin, “Kişi dili altında gizlidir” diye buyurduğu gibi, bizler, mademki sarraf dükkanında çalışıyoruz, toplum ne ayardadır, konuşmalarından anlarız. Fakat bizlerin önemli bir vazifesi de, onların örtülerini kaldırmadan onlara insandan söz etmektir. Böylece belki o insandan örnek alır da, bir gün gelir o da güzel bir insan olur, Hakk olur.

MERAM’DAN SİLİVRİKAPI MEVLANA KÜLTÜR MERKEZİ’NE… (92)

Üç semavi dinin içinde İslamiyet en son ve yeniliklere en açık din olmasına rağmen malesef bakıldığında en gerilerde görünüyor. Bunun nedeni nedir?

Her Peygamber geldiği devre göre konuştu. Hazreti Muhammed, Peygamberlerin en medenisidir. Bütün Peygamberler bu aleme onun nuru ile geldiler, onun ışığı ile yaşadılar ve ruhlarını yine ona rücu ettirdiler. Hazreti İsa, “Benden sonra bir Prens gelecek, ismi Ahmed, ona kim yetişirse benim selamımı söylesin, beni ümmetinden saysın” diyor. İkibin küsur sene önce methetmiş. İncil’de yazar.
Toplum, Hazreti Muhammed’de Hakk’ı görmediği için böyle ikiliklerde bir hayat sürdürdü ve cehaletten kurtulamadı. Hazreti Muhammed hayatı boyunca hep cehaletle savaştı. Muhammedi demek; aydın, insancıl, barışçı, sevgi dolu bir yaşam sürmek, bütün insanları bir görmek, hiç ayırım yapmamak demektir. “Ben bütün aleme rahmet olarak geldim” dedi. Ama şimdi topluma baktığımızda, Hakk’ı kisvelerde arıyorlar. Hakk, türbanda, külahta, takkede bulunmaz, bunlarla görünmez. Hakk’ın bütün güzellikleri senin güzel ahlakından, temiz gönlünden, güzel hizmetlerinden, sende tecellisini gösterir. Teferruatla bu güzellikler meydana gelmez. Bizler hiçbirine karşı değiliz, ister başı açık gelsin, ister türbanlı otursun, karışmayız. Çünkü burası Hakk kapısıdır. Biz toplumumuzun daha ileri gitmesini, daha aydın, daha bilinçli olmasını isteriz. Hıristiyan alemi çalışmış, şehirler gibi gemiler, havaalanları yapmışlar. Çünkü Allah çalışana verir, tembele hiçbir şey vermez.
Size şöyle bir hikaye anlatayım… Bir gün, Hazreti Musa, Tur-i Sina’da Allah’a demiş ki: “Destur verir misin kullarını bir keşfedeyim, ne yapıyorlar, sana karşı nasıl bir sevgileri var?” Nida gelmiş, “Buyur, çık seyret.”
Dolaşırken bir çiftçi ile karşılaşmış, selamlaşmışlar.
“Ne yapıyorsun?”
“Toprağı sürüyorum.”
“Ne ekeceksin?”
“Buğday.”
“Olacak mı?”
“Allah verirse olur.”
Musa saf, bu Allah2a dayandı diye hoş görmüş. Daha ileride yine biri tarlasını sürüyormuş, ona da selam vermiş.
“Ne yapıyorsun?”
“Ya Musa, toprağı sürüyorum.”
“Ne ekeceksin?”
“Buğday.”
“Olacak mı?”
“İster istemez olacak.”
“Ya Allah vermezse?”
“İster istemez verecek.”
Bunu duyunca Musa çok şaşırmış. Başkalarına gitmeyi bırakmış, doğru Tur-i Sina’ya gelmiş. Cenab-ı Hakk’ın huzuruna çıkmış.
“Allah’ım iki kulunu ziyaret ettim. İkisi de çiftçi, tarlayı sürüyorlardı. Birine buğday olacak mı? idye sordum. Allah verirse, dedi, sana sığındı. Diğeri, ister istemez olacak, dedi. Ya Allah vermezse? dedim, ister istemez verecek, dedi, sana kafa tuttu.”
Cenab-ı Hakk sordu, “İlk ziyaret ettiğin çiftçinin işine baktın mı, toprağı nasıl işlemişti?”
“Baktım, tam manasıyla toprağın hakkını vermemiş, arada topaçlar vardı.”
“Ona istersem veririm, istemezsem vermem. Öbürü toprağı nasıl işlemişti?”
“Toprağı kahve haline getirmiş, toprağın hakkını vermiş.”
“Ya Musa, o toprağın hakkını vermiş, ben ona vermezsem, adaletim dünyadan kalkar!”
Bu üçbinbeşyüz küsur senelik Hazreti Musa’nın kıssasından Hazreti Muhammed’e gelelim. Onun bir ismi de Cabbar, hep çalışmış. Dünya işinin bırakıp yalnız ahiret için çalışmak olmaz. II. Dünya Savaşı’nda Almanya yerle bir oldu ama sonra yine gelişmiş ülkeler arasındaki yerini aldı. Çünkü çok çalıştılar. Hani sen en aydın bir Peygamberin ümmetiydin?..
Çok çalışmamız, uykudan uyanmamız lazım. Gözler açık ama uyuyoruz. Hazreti Muhammed, Evliyaullah, gözümüzü açmaya, bizleri uyandırmaya, aydınlığa sürüklemeye geldiler. Aklını kullanmadan, kör gibi yaşamak bizim suçumuz.
Herkes mesleğini sevgiyle işlerse bu vatan, bu toplum kalkınır. Allah hepimize göz açıklığı versin. İşimize karşı sevgimizi, aşkımızı çoğaltsın.