MERAM’DAN SİLİVRİKAPI MEVLANA KÜLTÜR MERKEZİ’NE… (62)

Hakk’ın kudreti ile Hakk’a koşuyoruz…

Hazreti Muhammed dünyada maşuk sıfatını almıştır. Maşuk sıfatı sevgili sıfatıdır. Allah hiçbir Peygamberine sevgilim diye hitab etmedi. Tek sevgili sıfatını Hazreti Muhammed’e verdi. Habibullah, Habib sevgilim, Allah’ın sevgilisi. O Yaratıcı var ya, o Allah diyor ki: “Ya Muhammed! Senin yüzü suyun hürmetine bu alemi yarattım, sen olmasaydın bu kainatı yaratmazdım.” Çünkü onun gibi Allah’ı yad eden, onun gibi Allah’ın emirlerine uyan, onun gibi sevgi sözleri söyleyen, onun gibi merhamet, şefkat dolu bir Peygamber ne geldi, ne de gelecek. Bu aleme yüzyirmidörtbin Peygamber geldi. Yüzyirmidörtbin Peygamberde olan o ışık, o nur, Hazreti Muhammed’dir. Hazreti Mevlana o ışığı gördüğü için bütün Peygamberlere, Ahmed, diye hitab etti. Kişinin kalıbına, yaşantısına değil, ışığa bakarak konuştu. O ışık, bulunduğu devre göre söz etti. Peygamberler o devirdeki insanlar fazla gelişmediğinden ona göre konuştular. En son Hazreti Muhammed geldi. Onun için İslam alemi (Muhammedi’ler) İslam’ı sadece kendilerine mal etmeye kalkmasınlar. İsa da, Musa da, Davud da, bütün Peygamberler İslam’dır. Yalnız İslam’ın kemalatı Hazreti Resulallah’ta tecelli etti. Allah en güzel yüzünü Resulallah’dan gösterdi.
Hazreti Mevlana ne diyor? İnsanın deri ve kemiği toprağa girer. İnsansa, bu alemde bir ışık bırakır. O ışık, o nur toprağa girmez, dışarda kalır. Ama kişi ışık tutmamışsa bu alemde, yaşarken toprağa girmiştir. O, gönül istedi, sevgi istedi, kalbinde yer istedi. Ona kalbinde yer verdinse mesele yok. Cenab-ı Mevlana’nın yedi cilt Divan-ı Kebir’i var. Kalbine Efendisini oturttu, onu her şeyin üstünde tuttu. Divan-ı Kebir’de bizlere, ona karşı muhabbetini sundu. Biz de kalbimizde en güzel yeri Hazreti Muhammed’e verirsek, haliyle bizden de onun güzellikleri, onun rahmeti, şefkati tecelli eder. Biz orasını kahvehane yapmışız, orada bir sürü insan var. Onun için, o da oraya gelmiyor.
Mevlana diyor ki: “O saray mamur olmadan, o saraya Padişahın konuk olmasını bekleme!” Mamur, yani onun güzellikleri ile zengin kılarsan o sarayı, oraya o gelir.

MERAM’DAN SİLİVRİKAPI MEVLANA KÜLTÜR MERKEZİ’NE… (59)

Gönül bağlı olduğu zaman, gönül bağlanan kişiyle, zaman zaman bağlantı kurulur mu?

Bir insan bir yere gönlünü bağladı mı, orayla rabıtada, devamlı orayla muhabbettedir. Oranın güzellikleri, gönül veren kişide kendini gösterir. Gönlüne başka şeyleri koyduğu zaman bağı kopmuş olur, o güzellikleri kaybeder. Bir yere gönül bağlandı mı, devamlı onunlasın, eğer güzel bir yerse, daima oranın güzellikleri sende tecelli eder. Kişi, oradan ayrılıp, sağa sola bakmayı, aklını dağıtmayı istemez. Çünkü bütün güzellikleri oradan alıyor, ismi üstünde gönül bağı. Rüyada da onunla, ayanda da onunla. Bir de gönüller karşılıklı olursa, o zaman her iki taraftan güzel sesler gelir, her iki taraf da huzur içinde olur. Hazreti Mevlana diyor ya, ses sağ elinde midir? Sallıyorsun, ses yok. Sol elinde midir? Onda da ses yok. İki el birbirine çarparsa, işte o zaman ses çıkar. Gönül bağlıyorsun diyelim onu gönlünde büyütüyor, onu yaşatıyorsun, onda gördüğün güzelliklerle yaşıyorsun. Karşı taraf da sana, senin gibi yüz tutarsa o zaman daha da güzellikler olur, bu sorulara da ihtiyaç kalmaz.

 

Yediyüz sene evvel Mevlana Hazretleri, “Ben maşukum” diyebiliyor. Bu nasıl oluyor?

O diyor. O’dur diyen. “Bugün Ahmed benim, dünkü Ahmed’in devri geçti. Yem ile beslenen padişah değilim. Bütün padişahlar, o padişahı arıyor. O padişah benim” diyor. Hazreti Mevlana’dır diyen. “Ben Cuma mescidi değilim, ben arşın mescidiyim. Benim için Cuma’ymış, Cumartesi’ymiş, Pazar’mış ayrım yok, hepsi bir. Ha şarap içip göğsü morarmış kişi, ezan okuyan er, ikisi de bende bir” diyor.
Nasıl korkusuz konuşuyor… o kadar Veliullah geldi, hepsine saygımız sonsuz, fakat hiçbiri, “Bugün Ahmed benim!” diyemedi. Hazreti Mevlana, yediyüz sene sonra Hazreti Muhammed’in bendesi olarak konuştu. Hazreti Mevlana, bütün dünyada Mevlana Muhammed Celaleddin-i Molla-i Rumi olarak zikredilir. Mevlana’lık, sadece ona verilmiştir.