MERAM’DAN SİLİVRİKAPI MEVLANA KÜLTÜR MERKEZİ’NE… (162)

Hasan Dede, deniliyor ki, bu evrenin, yani bütün varlıkların toplamı aynı bir insan gibidir. Yani bu alem insanın en büyük şeklidir. İnsan-ı kamil de bunun kalbi, özetidir. Bu konuda ne dersiniz?

İnsan, kainat demektir; kainat da insan demektir. Hazreti Mevlana da, “Bu kainatta ne görüyorsanız, hepsi Allah’ın ailesidir” der. Mademki bu kainattaki her varlık Allah’ın ailesi, o zaman eğer onlardan bir tanesini incitirsek Allah’ı incitmiş oluruz. Demek ki, Yaradan’dan ötürü hepsini sevmemiz ve hepsine sevgiden söz etmemiz lazım. İnsan aynı zamanda Allah’ın temsilcisidir. O zaman mademki insan olarak yaratıldık, bizler bütün varlıklardan sorumluyuz. Yani aslında kainatın merkeziyiz.

“Biz, gökleri, yeri ve her ikisi arasında bulunanları ancak hakka ve hikmete uygun olarak yarattık. Kıyamet günü mutlaka gelecektir. O halde, sen şimdi onlara güzellik ve hoşgörü ile muamele et.” (Hicr, 85)

“Ey insanlar! Sizin yaratılmanız ve öldükten sonra tekrar diriltilmeniz ancak tek bir insanı yaratmak ve diriltmek gibidir.” (Lokman, 28)

Hazreti Mevlana yine şöyle buyurur: “Ey insan! Ne görüyorsan bu alemde senden dışarı değil, ne istersen iste kendinde iste, çünkü sen herşeysin.”

Bizlerin isteği Yaratıcı oldu, O’nu istedik. İnsan bir kez O’nu buldu mu bu dünyada, artık en zengin kişi odur.

“De ki: Allah’ın, kulları için yarattığı ziyneti ve temiz rızkı kim haram kılmış? De ki: Bunlar, dünya hayatında iman eden müminler içindir. Kıyamet gününde ise yalnız onlara özgüdür. İşte bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıkça anlatıyoruz.” (A’raf, 32)

İnsan bu aleme ölmek için gelmemiştir, ebedi yaşamaya gelmiştir. Bizler, ölümsüzleri kendimize dost edindik. Onlarla yaşıyoruz, onları yaşatıyoruz ve onlarla dünya durdukça yaşayacağız.

Yine şöyle buyuruyor koca Mevlana: “Evlad, biliyorum ki beni çok seviyorsun, ama dile getiremiyorsun. Korkma! Mademki ben senin gönlündeyim, son nefesinde mürşidin vasıtasıyla bana geldiğinde, ben anıldıkça sen de anılacaksın, ben yaşadıkça sen de yaşayacaksın.”

“Bütün insanları kendi önderleriyle birlikte çağıracağımız günü hatırla. O gün her kime kitabı sağından verilirse işte onlar kitaplarını okurlar ve kıl kadar haksızlığa uğratılmazlar.” (İsra, 71)

Bakın Allah’ın yarattığı pervaneden misal verelim: Pervane, belki o kadar hoş görünümlü bir yaratık değildir ama devamlı ışığın etrafında sema eder, döner döner döner… Bir zaman sonra yorulur, ama gidip de duvara konmaz dinlenmek için, gider ışığa atar kendini ve ışık onu yakar. İşte ruhunu ışığa verdi, bedeni yerde kaldı. Bunda da bizlere bir ders vardır. Bizler de hep O’nun etrafında dönersek, hep O’nu zikredersek, O’nunla yaşarsak, pervane gibi bizler de son nefeste O’na ruhumuzu veririz.

Ölmek, elbise değiştirmektir, başka bir şey değildir. Hazreti Resulallah’ın buyurduğu gibi, “Müminler ölmez, bir evden bir eve taşınır.” Evden maksat vücutlardır. Gün gelir bu vücuttan çıkar, başka bir vücutta varlığını gösterir ve yine ordan Allah’ı dile getirmeye devam eder.

“Sen, o ölümsüz ve daima diri olan Allah’a tevekkül et. O’nun sınırsız kudret ve yüceliğini övgüyle an!” (Furkan, 58)

MERAM’DAN SİLİVRİKAPI MEVLANA KÜLTÜR MERKEZİ’NE… (119)

Silivrikapı Mevlana Kültür Merkezi

Hazreti Mevlana diyor ki: “Hakikati Muhammediye güneşi beşeriyet örtüsüyle yüzünü gizlemiştir. Bu sırrı anlamaya çalış, bunun doğrusu budur. Bunu en iyi bilen Cenab-ı Hakk’tır.” Ne buyurursunuz Hasan Dede?

Hazreti Mevlana’nın her sözü yerindedir. Tamamen Hakk’a yüz tutan, herşeyiyle kendini Hakk’a vermiş olan bir kişi artık Hakk olmuştur ve bedeni de Hakk’ın örtüsü olmuştur. Bu alemde insan suretinde görünen sayısız varlık vardır; bunlar insan görünürler ama gönülleri, muhabbetleri, inançları, sevgileri tamamen Allah’ın vehimlerine, yani varlıklarına sunulmuş olduğu için, bunlar Allah ile diridirler fakat Allah onlarda diri değildir. Bir insan, bir Allah’ın sevgilisine elini uzatır, oraya baş keser, orayı kendine baş eder, orayla kendini beslerse ve Hazreti Muhammed Efendimiz’e muhabbetini, sevgisini, gönlünü verirse; Hazreti Muhammed Efendimiz, selam olsun üzerine, bu gönül sahibine gecenin bir vaktinde o güzel yüzünü gösterir. O güzel yüzü gören kişi artık Hakk ile Hakk olmuştur, onun vücudu sadece bir örtüdür ve o örtünün altında Allah’tan başka bir şey yoktur.

Hazreti Ali Efendimiz şöyle buyurur: “Kişi dili altında gizlidir.”

Bir gün Hazreti Mevlana’nın huzuruna iki kişi geliyor. Cenab-ı Mevlana ikisiyle de muhabbet ediyor, fakat biri susuyor hiçbir şey söylemiyor, diğeri de sorularına cevap veriyor. Bu iki kişi Mevlana’nın huzurundan ayrıldıklarında, aynı muhabbet ortamında bulunanlar Mevlana’ya sormuşlar: “Bunlar nasıl kişilerdi ya Mevlana?” Mevlana şöyle cevap vermiş: “Konuşan kişi şu derecededir, diğeri hakkında bir şey diyemiyorum, çünkü konuşmadı.” Yani kimliği ortaya çıkmadı. Bizler, mademki sarraf dükkanında çalışıyoruz, toplum ne ayardadır, konuşmalarından anlarız. Fakat bizlerin önemli bir vazifesi de, onların örtülerini kaldırmadan onlara insandan söz etmek. Böylece belki o insandan örnek alır da, bir gün gelir o da güzel bir insan olur, Hakk olur. Kısaca, insanın bedeni libadır, örtüdür. Bir Hakk dostu, Hakk ile Hakk’tır, ama bu sırrı aşikar edemez, ben Allah’ım diyemez. Eğer, ben Allah’ım, derse benliğe tutulmuş olur ve Firavun sıfatına ermiş olur. Ne kadar yoklukta durursa, o kadar Hakk’ın yüzü ondan tecellisini gösterir.

MERAM’DAN SİLİVRİKAPI MEVLANA KÜLTÜR MERKEZİ’NE… (111)

Bir insan bedeni tarafından aşağı çekildiği, yani bedenin arzu ve zevkleri ile meşgul olduğu sürece, feleklere yükselemez. Ve orda yüksek manevi değerlere sahip bulunanları doğrudan müşahade edemez, deniyor. Siz ne buyurursunuz?

Bir insan, kendisini devamlı bedeninin arzuları ile meşgul tutarsa, hiçbir zaman hakikatlerin güzelliklerine ulaşamaz. Neden? Çünkü nefsi arzularının peşindedir ve onlardan arınamamıştır. Bu gibi kişilerin de geçirdikleri ömürler boşa gitmiş olur ve kişiye yazık olur.

Cenab-ı Mevlana der ki:

“Bu kadar ‘Allah’ dediniz, daha mı Allah’laşamadınız.”

Bu sözleriyle ne demek istiyor bizlere? Allah ismini zikrettiğiniz zaman, bu esmanın arkasında zat olarak birini görmek isterseniz eğer, o zat Hazreti Resulallah’tır. Misal olarak, güzel bir kız gördüğünüz zaman, onun o güzelliğine hayran olursunuz. Ama onun o güzelliği, Peygamber Efendimizin güzelliğinin sadece küçücük bir zerresidir. Resulallah’ın güzelliğini, nasıl nur ala nur bir varlık olduğunu mürşidinizden dinliyorsunuz, ama yine Onun güzelliğine koşmak yerine, Onun cüzi bir güzelliğine tamah ediyorsunuz. Kızdan maksat dünyadır. Bırakın dünyayı, çıkarın gönlünüzden. Resulallah’ı koyun o gönlünüze, öyle zikredin Allah’ı, bakın o zaman nasıl güzellikler zuhur eder sizlerde, hayran olursunuz o Güzele. Zaten O yüzünü gösterdi mi, başka bir güzel de istemezsiniz artık.