Saddak ya Resulallah…
Kızılbaşlık Hayber Kalesi’nin fethi sırasında meydana gelmiştir. Nasıl meydana gelmiştir?
Peygamber Efendimiz Ebubekir-i Sıddık’ı çağırdı, “Ya Ebubekir” dedi, “senden Hayber’i fethetmeni istiyorum. Komutayı senin hükmüne veriyorum.”
Ebubekir, “Eyvallah” dedi, “ya Resulallah.” Hazırladı askerleri.
Hazreti Ali Efendimiz çok yorgundu, gözleri ağrıyordu. Üç gün ıstırahat istemişti, izin vermişti Resulallah.
Gitti Ebubekir, mağlub oldu. Kaybetti savaşı, geri döndüler.
Arkadan Hattapoğlu Ömer’i gönderdi Peygamber Efendimiz. O da kaybetti. Arkadan Osman-ı Zinnuri’yi gönderdi. O da kaybetti.
“Yetiş ya Ali” dedi Resulallah Efendimiz. Geldi Hazreti Ali, tak… selam verdi, “Buyrun ya Resulallah, beni emretmişsiniz” dedi.
“Evet ya Ali” dedi, “Hayber’in fethini senden istiyorum.”
İşte Hazreti Ali Efendimiz, “Saddak ya Resulallah!”
Hemen askeri teftişten geçirdi. Arkadan çıktı çarşıya, bir sürü kırmızı kumaş aldı. Hepsini bir türbanlık kadar kesti. Bütün askerin başına bağladı. Sahabenin de başına bağladı. Ebubekir’in de, Ömer’in de, Osman’ın da , kendinin de başına bağladı.
Sabah namazını kıldılar, daha tam şafak doğmamıştı, döndü Resulallah’a, “İki rekat” dedi, “gaza namazı kıldır ya Resulallah.” İki rekat da gaza namazı kıldılar. Hemen gün doğdu. Eğildi Hazreti Ali, Resulallah’ın elini öpmeye, Resulallah gördü Hazreti Ali’nin başındaki kırmızı şalı, “Ya Ali” dedi, “bu hal nedir? Başına neden kırmızı şal bağladın?”
“Ya Resulallah” dedi Hazreti Ali, “bütün ordunun başına bağladım. Sahabenin de başına bağladım. Bunun manasını sorarsan, manası şudur: Ya bu başlar gidecek, ya Hayber fetholacak!”
Bakın, kızılbaşlık Muhammed aşkı için yapılıyor. Veriliyor başlar…
Geldi mi Hazreti Ali Efendimiz Hayber’e? Geldi…
Seslendi Musevilere, “Kan dökülmeden teslim olun!”
“Hayır” dediler, “teslim olmayız.”
İşte Hazreti Ali Efendimiz atını geriletti ve hücum etti dörtnala, atladı Hayber Kalesi’nin önündeki hendekten geçti karşı tarafa. İndi atından, sarıldı Hayber Kalesi’nin kapısına tek kolla, “Ya Hayy!..” Koskoca Hayber Kalesi’nin kapısını söktü yerinden.
Rivayet ederler, Hayber’in kapısını kırk kişi zor kaldırabilir. Hazreti Ali, o kapıyı kalkan gibi kaldırdı havaya ve hendeğin üzerine bıraktı, köprü yaptı.
Girdiler içeriye, duman ettiler Hayber’i. Aldılar önüsıra halkı, geldiler Resulallah’a.
İşte Ali’nin, “Saddak!” demesi… Söz, suret buldu.