İnsan çok mukaddes bir varlıktır, diyorsunuz. İnsanın görevi nedir, bu mukaddes varlık olan bedeni nasıl kullanmalıdır?
İnsan olmazsa, Hakk’ın büyüklüğü, güzellikleri, dili sunulamaz; Cenab-ı Hakk, bu insan bedeniyle, kendini ve diğer her şeyi dile getiriyor. Fakat bir çok kişinin gözleri bulanık görür; fakat sadece geçmişte değil, bugün bile hala birçok kimsenin gözleri bulanık görmeye devam ediyor. Neden? Çünkü içini temizlememiş, içinde bir sürü dünya muhabbeti var. Böyle kimselerin gözleri hakikati göremez, körce yaşar, bulanık görür.
Hazreti Muhammed Efendimizi gelince, selam olsun üzerine, o da diyor ki: “Bana bende olan, beni toplumda methiye kılan o kişi gelmiş geçmiş nebilerden evladır.”
Bakın bizlere nasıl bir mesaj veriyor ve güzel bir rütbe veriyor. Bugün geçmişlerden alırız mesajı, fakat bugün bizler sizlere mesaj vermekle mükellefiz. Güzel mesajlar vererek sizleri güzel yaşamlara sürüklemekle mükellefiz. Sizlerin yarınların birer aydınları olarak topluma çıkmanızı sağlamak bizlerin vazifesidir. Biz her zaman şunu deriz; Hazreti Muhammed Efendimiz, İmam Ali Efendimiz, Ehlibeyt Efendilerimiz, yüce Mevlana’mız ve Piran Efendilerimiz bizim sünnetlerimizdir, bizleri de sizlere farz kılmışlar. Onların yüzleri bizden görünür, onların dilleri bizden dile gelir; hiçbiri kabirden dile gelmez. İşte bir Mürşid-i Kamil kainattır ve yüzyirmidört bin nebinin ve sayısız velinin varisidir. Sizler hakikate ulaştığınız zaman, kimliğinizi bildiğiniz zaman, kimliğinizle yola koyulduğunuz zaman, sizler işte o zaman zengin bir kişiliğe sahip olursunuz. Peki zenginlik nedir? Benim en büyük varlığım, Mürşidimin vasıtasıyla Pirim’dir, en büyük varlığım odur. Hazreti Muhammed de orada, İmam Ali de orada, Ehlibeyt de orada, Piran da orada; hepsi oradadırlar. Ben orayı kendime ruh ettim, orayı kendime ışık ettim. Gökyüzündeki güneşin ışığı onların ışığının yanında sönük kalır. Sizlerinde günün aydın kişileri olmanızı istemekteyiz. Öyle, Allah ceza verir, cehennemde yakar, gibi sohbetler burada yoktur. Burada insandan söylettiriyor, insana dinlettiriyor. Bakın Hazreti Muhammed, “İkre” diyor, Hazreti Mevlana diyor, “Bişnev”. Biri “Oku” diyor, diğeri “Dinle”. Dinledin, işittin, oradan can buldun, o zaman tefekkürde dur, onlar ne ikram ederlerse, bilin ki mutlaka güzel şeyler ikram ederler; onların ikramı hiçbir zaman çirkin değildir. Hem senin vücuduna faydası olur, hem de karşı tarafa faydası olur.