İMAM ALİ EFENDİMİZDEN ÖĞÜTLER – 99

“Bir atım var ki yumuşaklığa gemlenmiş, bir atım da var ki cehalete eyerlenmiş.”

İnsanlarda hem rahmaniyet hem de şeytaniyet vardır. Şimdi birisi atını bağlamış yumuşaklığa, hep rahmaniyette tutuyor ve bir atı daha var ama hiç durmuyor, hep istiyor nefsi arzularının peşine gitsin; onu da tutuyor gemliyor, diğer ata benzetmeye çalışıyor. Bunların her ikisi de insanın elindedir.

Yine kendisidir, Ali’dir diyen: İçimde asabiyete ve isyana ait ne varsa, ben onlara gem vurmuşum, onlar benim ayaklarımın altındadır. Asabiyet ve öfke padişahlara hükmeder, ama bana ise esirdir.

İşte Hazreti Ali bir gün yolda arkadaşıyla gidiyor, birine rastlıyorlar. Adam tutuyor Hazreti Ali’ye, “Esselamu aleyküm ya Allah’ın ayısı” diye hitap ediyor. Hazreti Ali de, selam olsun üzerine, dönüp, “Ve aleyküm selam ya Allah’ın Alisi” diye karşılık veriyor. Yanındaki arkadaşı duraklıyor içinden, Allah Allah diyor ve Hazreti Ali’ye dönüp, “Ya Şahım çok latif bir cevap verdin. Karşı taraf sana hakarette bulundu, sana ayı diye hitap etti ama sen ona yine Ali diye hitap ettin, bu nasıl olur?” Hazreti Ali cevap veriyor, diyor ki: “Ah kardeşim, insan insanın aynasıdır. O kendi kimliğini bende gördü, ben aynayım, ben de kendi kimliğimi onda gördüm. O bana ayı dedi, ben de ona Ali dedim, geçtik gittik.” Bakın hiç çirkin bir söz sarfetmiyor.

Nitekim Cenab-ı Allah, Kur’an-ı Kerim’de Peygamber Efendimizin dilinden buyuruyor ve diyor ki: “Rahman’ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir.” (Furkan, 63)

Geniş gönül sahipleri, kimseye kızmazlar, her şeyi hoş görürler. Gül, buluttan su içer; gönül de sabırdan. Bulut gülün dostu, sabır ziyanın dostudur.


İMAM ALİ EFENDİMİZDEN ÖĞÜTLER – 98

“Özrünü öyle güvenilecek birisine söyle ki, senin özrünü hoş karşılayarak sana yardım edebilecek biri olsun.”

İmam Ali Efendimiz çok güzel buyuruyor. Şimdi birinden özür dileyeceksin; ama önce bunu biriyle paylaşacaksın ve paylaştığın kişi çok sağlam bir arkadaşın, dostun olacak. Onunla paylaşacaksın, neden özür dilediğini anlatacaksın; o da sana o kişiden özür dilerken yardımcı olacak, senin yanında olacak, seni savunacak.

Bu yüzden İmam Ali Efendimiz, dostunu seç ona sırrını aç ve onunla özür dilemeye git, demek istiyor. İmam Ali Efendimiz burada bizlere yol gösteriyor.

Bakın Mevlana’mız da ne güzel buyuruyor: “Hilim kılıcı, demir kılıçtan daha keskin, hatta yüzlerce ordudan daha galip, daha üstündür. Sen demirden kılıç gibi olma; sen, hilim sahibi ol, kalbi kırık, mahzun kişilerin evlerine ışık ol!”

Allah’ın nurunun tecelli ettiği bir kalb, sadece kendisinin değil, bütün varlıkların iyiliği için gayret sarfeder. Yoldan sapanlara, asi çıkanlara dahi rahmani gözle bakarak onların da güzelleşebilmesi için uğraşır ve eğer kendisi müşkül bir duruma düşerse, o zaman da Allah onun yardımına koşar ve böylece Allah’ın rahmetine ve şefaatine nail olur.

Amacımız Allah’a layık olarak tekrar O’na kavuşmak ise, bunu engelleyecek her türlü nefsani hallerden kendimizi koruyalım. Bütün yaratılmışları muhabbetle sevelim. Aynı şekilde davranmayanlara karşı dahi tutumumuzu değiştirmeyelim, bizler onlara örnek olalım. Tevazu ve alçak gönüllülüğü kendimize en değerli ziynet edinelim.

Ve yeri gelmişken Hazreti Ali Efendimizin, “Bin sefer mazlum ol, ama bir sefer zalim olma…” diye buyurduğu öğüdünü de tekrar hatırlayalım ve daima hafızamızda tutmaya çalışalım.