MANEVİ MENKIBELER – 31

Saddak ya Resulallah…

Kızılbaşlık Hayber Kalesi’nin fethi sırasında meydana gelmiştir. Nasıl meydana gelmiştir?

Peygamber Efendimiz Ebubekir-i Sıddık’ı çağırdı, “Ya Ebubekir” dedi, “senden Hayber’i fethetmeni istiyorum. Komutayı senin hükmüne veriyorum.” 

Ebubekir, “Eyvallah” dedi, “ya Resulallah.” Hazırladı askerleri. 

Hazreti Ali Efendimiz çok yorgundu, gözleri ağrıyordu. Üç gün ıstırahat istemişti, izin vermişti Resulallah.

Gitti Ebubekir, mağlub oldu. Kaybetti savaşı, geri döndüler.

Arkadan Hattapoğlu Ömer’i gönderdi Peygamber Efendimiz. O da kaybetti. Arkadan Osman-ı Zinnuri’yi gönderdi. O da kaybetti.

“Yetiş ya Ali” dedi Resulallah Efendimiz. Geldi Hazreti Ali, tak… selam verdi, “Buyrun ya Resulallah, beni emretmişsiniz” dedi.

“Evet ya Ali” dedi, “Hayber’in fethini senden istiyorum.”

İşte Hazreti Ali Efendimiz, “Saddak ya Resulallah!”

Hemen askeri teftişten geçirdi. Arkadan çıktı çarşıya, bir sürü kırmızı kumaş aldı. Hepsini bir türbanlık kadar kesti. Bütün askerin başına bağladı. Sahabenin de başına bağladı. Ebubekir’in de, Ömer’in de, Osman’ın da , kendinin de başına bağladı.

Sabah namazını kıldılar, daha tam şafak doğmamıştı, döndü Resulallah’a, “İki rekat” dedi, “gaza namazı kıldır ya Resulallah.” İki rekat da gaza namazı kıldılar. Hemen gün doğdu. Eğildi Hazreti Ali, Resulallah’ın elini öpmeye, Resulallah gördü Hazreti Ali’nin başındaki kırmızı şalı, “Ya Ali” dedi, “bu hal nedir? Başına neden kırmızı şal bağladın?”

“Ya Resulallah” dedi Hazreti Ali, “bütün ordunun başına bağladım. Sahabenin de başına bağladım. Bunun manasını sorarsan, manası şudur: Ya bu başlar gidecek, ya Hayber fetholacak!”

Bakın, kızılbaşlık Muhammed aşkı için yapılıyor. Veriliyor başlar…

Geldi mi Hazreti Ali Efendimiz Hayber’e? Geldi…

Seslendi Musevilere, “Kan dökülmeden teslim olun!”

“Hayır” dediler, “teslim olmayız.”

İşte Hazreti Ali Efendimiz atını geriletti ve hücum etti dörtnala, atladı Hayber Kalesi’nin önündeki hendekten geçti karşı tarafa. İndi atından, sarıldı Hayber Kalesi’nin kapısına tek kolla, “Ya Hayy!..” Koskoca Hayber Kalesi’nin kapısını söktü yerinden.

Rivayet ederler, Hayber’in kapısını kırk kişi zor kaldırabilir. Hazreti Ali, o kapıyı kalkan gibi kaldırdı havaya ve hendeğin üzerine bıraktı, köprü yaptı.

Girdiler içeriye, duman ettiler Hayber’i. Aldılar önüsıra halkı, geldiler Resulallah’a.

İşte Ali’nin, “Saddak!” demesi… Söz, suret buldu.

MERAM’DAN SİLİVRİKAPI MEVLANA KÜLTÜR MERKEZİ’NE… (102)

Alevi Sünni ayrımı nereden kaynaklanıyor?

Bizde hiç ayrım yoktur, Sünni nasıl sevilirse, Alevi de öyle sevilir. Hazreti Muhammed’i seven, Hazreti Ali’yi sevmiştir. Hazreti Ali’yi seven, Hazreti Muhammed’i sevmiştir. Hazreti Muhammed’le Hazreti Ali surette iki, manada birdir. Onlar, bir nurun bir ruhun varisleridirler. Derinine inmeyen kişiler ayrımcılık yaparlar.
Hazreti Ali, Kabe’nin içinde dünyaya geldi.O, Hazreti Muhammed’in eğitiminde yetişti ve on yaşlarına geldiği zaman, Müslümanlığı kabul etti. Kızlardan Fatıma anamız, hanımlardan Hatice anamız Müslümanlığı ilk kabul edenlerdendir.
Alevi, Sünni ayrımına gelince, Hazreti Muhammed’den şefaat bekleyen bilsin ki Hazreti Ali’den şefaat bekliyor. Bir Alevi canı Hazreti Ali’den bir şefaat beklerse, bilsin ki Hazreti Muhammed’den bekliyor. Hazreti Muhammed ile Hazreti Ali beden olarak ikiydi, ruh olarak, nur olarak birdiler, hiç ayrı gayrı değil. Bunları ayıran ehli insan olamaz. Bunlar cehaletten kaynaklanıyor. Hepimizin kitabı Kur’an-ı Kerim, Peygamberimiz Hazreti Muhammed’dir. Hazreti Muhammed’i kim güzel tanırsa bu kişi de hiç ayrımcılık bulunmaz. Şimdi düşünün, Hazreti Muhammed’i en iyi tanıyan, en iyi bilen Hazreti Ali’dir. Nasıl Hazreti Ali’yi ayrı görmeye kalkarız? Sünni, Alevi ikiliğine hiç yer yoktur.

 

Kızılbaşlık nedir, bunu açıklar mısınız?

Birçok kişi bunu yanlış biliyor. Kızılbaşlık nereden gelmedir, buradan Hazreti Mevlana’nın dilinden duyun…
Hayber Kalesi, Musevi’lerin elindeydi. Musevi’ler çok güçlüydüler ve başka dinden olanlara zarar veriyorlardı.
Hazreti Muhammed, Ebu Bekir’i huzuruna çağırarak, “Senden Hayber’i fethetmeni istiyorum” der ve askerleri Ebu Bekir’in emrine verir. Ebu Bekir, kan dökülmeden teslim olun diye Musevi’lere tebligatta bulunur. Musevi’ler bunu kabul etmez ve savaşa girerler. Ebu Bekir, zayiat vererek Hayber’i almadan geri döner. O sırada Hazreti Ali’nin gözleri rahatsız olduğundan Hazreti Muhammed ona birkaç gün istirahat vermişti. Hayber’in alınmasını Ömer-i Faruk’dan ister ama o da zayiat vererek döner. Osman-ı Zinnuri’yi görevlendirir, o da Hayber’i alamaz. En sonunda Hazreti Ali’yi çağırarak, “Ya Ali! Senden Hayber’in fethedilmesini istiyorum” der. Hazreti Ali, “Saddak ya Resulallah!” diye cevap verir ve çarşıya çıkıp, top top kırmızı kumaşlar alarak, bütün askerin başına kırmızı bağlar. Kendi başına da bağlar. Sabah namazını eda ederler. Hazreti Muhammed, iki rekat da gaza namazı eda ettirdikten sonra elini öpmek için yanına gelen Hazreti Ali’ye sorar:
“Ya Ali! Neden başını kırmızı bağladın?”
O da, “Sadece ben değil, bütün askerin başını kırmızı bağladım. Ya bu baş gider, ya bu Hayber feth olur” diye cevap verir.
O gün bütün ordu kızıla boyandı. Kızılbaşlık, Muhammed uğruna baş vermek anlamına gelir.
Hazreti Ali de tebligatını yapar, Musevi’ler yine kabul etmezler. Hazreti Ali savaşta atını geri alıp, hendeğin karşı tarafına atı ile atlar. Hayber Kalesi’nin kapısını kırk kişi kaldıramazken, o kapıyı tek başına sökerek, köprü vazifesi görmesi için hendeğin üzerine koyar. Bütün ordu içeri girer, Musevi’ler yenilir ve Hayber fethedilir. Kızılbaşlık buradan gelmedir.