MERAM’DAN SİLİVRİKAPI MEVLANA KÜLTÜR MERKEZİ’NE… (115)

Hazreti Mevlana diyor ki: “Bir lahza avamla arkadaşlık ettim, yedi gün hamamda oturduğum halde, o arkadaşlıktan hasıl olan soğukluk bir türlü geçmedi.” Bizler sizin ihvan sohbetlerinizde bulunuyoruz ve ruhen arınıyor, ferahlıyoruz; fakat aynı manada olmayan, aynı inançta olmayan kimselerle dost olunduğu zaman, o kişilerin sohbetinden doğan sıkıntılar bir süre tesir ediyor. Siz bu konuda ne buyurursunuz?

Cenab-ı Mevlana, selam olsun üzerine, dünya ehliyle hararetli muhabbete girdiğin zaman diyor, sen öyle bir üşüme haline girersin ki, yedi gün hamamda yıkansan, o üşümeyi üzerinizden atamazsınız. Bir inançlı insan var, bir de inançsız insan var. İnanç dediğimiz zaman; bir kişi kalkar beş vakit namazını kılar, orucunu tutar, malı mülkü varsa zekatını verir, parası varsa Hac vazifesini yapar, fakat ondan sonra gerisini Allah bilir, der. Bir de tasavvufa göre inanç vardır, o da şudur; bir an dahi nefsine düşmemek, dünyayı gönlüne koymamak, Allah’ı kendi dışında bilmemek. Bir kişi bu şekilde yola çıkarsa, o zaman o boşlukta değildir ve kiminle konuşursa konuşsun, Mevlana’nın buyurduğu gibi, yarım ağızla konuşur ve başkalarının sözleri onun gönlüne işlemez. İşte o zaman o kişiye soğuma gelmez. Dünya ehliyle muhabbete girdiğin zaman, yine Mevlana’nın dediği gibi, yedi gün hamama girsen yıkansan da temizlenemezsin. Neden? Çünkü su senin ancak dış kısmını yıkar ama aklını yıkayamaz. Pekala nasıl temizlenirsin?

İşte yine Hazreti Mevlana şöyle buyuruyor: “Beni gönlüne koyarsan, ben senin gönlünü temizlerim.”

Bizler diyelim Hazreti Mevlana’yı gönlümüze koyduk, Melamiye’de olanlar Nur Muhammed’i gönlüne koydu, Rifaiye’de olanlar Seyyid Ahmet Rifai Hazretlerini gönlüne koydu, Nakşiye’de olanlar Nakşibendi Hazretlerini gönlüne koydu. Peki ne demektir bu? Bu zatların hepsi Hazreti Muhammed’de fanidirler, kendilerini onda yok etmişlerdir. Kalabalık görünürler ama hepsi birdirler. Gönlüne Pirini koyarsan ve öyle yola çıkarsan, sen Hazreti Muhammed’i gönlüne koymuşsun demektir. Sen artık ne yaparsan yap kirlenmezsin. Ama gönlünde yoksa Pirin ve onun vasıtasıyla Hazreti Muhammed, sen gece gün namaz kıl, Kur’an oku, aklın dünyada oldukça hiçbir yere varamazsın, sıkıntılardan da kurtulamazsın.

MERAM’DAN SİLİVRİKAPI MEVLANA KÜLTÜR MERKEZİ’NE… (113)

İnsan çok mukaddes bir varlıktır, diyorsunuz. İnsanın görevi nedir, bu mukaddes varlık olan bedeni nasıl kullanmalıdır?

İnsan olmazsa, Hakk’ın büyüklüğü, güzellikleri, dili sunulamaz; Cenab-ı Hakk, bu insan bedeniyle, kendini ve diğer her şeyi dile getiriyor. Fakat bir çok kişinin gözleri bulanık görür; fakat sadece geçmişte değil, bugün bile hala birçok kimsenin gözleri bulanık görmeye devam ediyor. Neden? Çünkü içini temizlememiş, içinde bir sürü dünya muhabbeti var. Böyle kimselerin gözleri hakikati göremez, körce yaşar, bulanık görür.

Hazreti Muhammed Efendimizi gelince, selam olsun üzerine, o da diyor ki: “Bana bende olan, beni toplumda methiye kılan o kişi gelmiş geçmiş nebilerden evladır.”

Bakın bizlere nasıl bir mesaj veriyor ve güzel bir rütbe veriyor. Bugün geçmişlerden alırız mesajı, fakat bugün bizler sizlere mesaj vermekle mükellefiz. Güzel mesajlar vererek sizleri güzel yaşamlara sürüklemekle mükellefiz. Sizlerin yarınların birer aydınları olarak topluma çıkmanızı sağlamak bizlerin vazifesidir. Biz her zaman şunu deriz; Hazreti Muhammed Efendimiz, İmam Ali Efendimiz, Ehlibeyt Efendilerimiz, yüce Mevlana’mız ve Piran Efendilerimiz bizim sünnetlerimizdir, bizleri de sizlere farz kılmışlar. Onların yüzleri bizden görünür, onların dilleri bizden dile gelir; hiçbiri kabirden dile gelmez. İşte bir Mürşid-i Kamil kainattır ve yüzyirmidört bin nebinin ve sayısız velinin varisidir. Sizler hakikate ulaştığınız zaman, kimliğinizi bildiğiniz zaman, kimliğinizle yola koyulduğunuz zaman, sizler işte o zaman zengin bir kişiliğe sahip olursunuz. Peki zenginlik nedir? Benim en büyük varlığım, Mürşidimin vasıtasıyla Pirim’dir, en büyük varlığım odur. Hazreti Muhammed de orada, İmam Ali de orada, Ehlibeyt de orada, Piran da orada; hepsi oradadırlar. Ben orayı kendime ruh ettim, orayı kendime ışık ettim. Gökyüzündeki güneşin ışığı onların ışığının yanında sönük kalır. Sizlerinde günün aydın kişileri olmanızı istemekteyiz. Öyle, Allah ceza verir, cehennemde yakar, gibi sohbetler burada yoktur. Burada insandan söylettiriyor, insana dinlettiriyor. Bakın Hazreti Muhammed, “İkre” diyor, Hazreti Mevlana diyor, “Bişnev”. Biri “Oku” diyor, diğeri “Dinle”. Dinledin, işittin, oradan can buldun, o zaman tefekkürde dur, onlar ne ikram ederlerse, bilin ki mutlaka güzel şeyler ikram ederler; onların ikramı hiçbir zaman çirkin değildir. Hem senin vücuduna faydası olur, hem de karşı tarafa faydası olur.

MERAM’DAN SİLİVRİKAPI MEVLANA KÜLTÜR MERKEZİ’NE… (112)

Bir zat diyor ki: “Zamanı gelince herkes kendi hedefini tutturacaktır. Sonunda böylece herkes kazanacaktır ve herkes sonunda inandığı şeye dönüşecektir. Herkes neyi bozmadan koruduysa, onu elde edecektir. Kimi sefilliğini, hatalarını ve ölümü; kimi ise mükemmelliği, sonsuzluğu ve ölümsüzlüğü bulacaktır.” Siz bu konuda ne buyurursunuz Hasan Dede?

Kişi en çok neyi severse, onun Allah’ı odur. Kişi eğer nefsinden arınanamamışsa, kopamamışsa, nefsani isteklerine kavuşacaktır. Ama bazıları da var ki, onlar namütenahi güzelliklere ulaşacaklardır. Kimlerdir bu kişiler? Kulağını güzel sözlere kapamayanlar, hatta güzel sözleri işitirken daha fazla kulak verenler, o güzel sözlerin yansıdığı kişilerdir, iç alemini o güzel sözlerle nurlandıran ve bu güzelliklerle ömrünün sonuna kadar yaşamını sürdüren kişilerdir. Bu kişilerin suretlerine örnek, Hazreti Muhammed, Hazreti Mevlana ve diğer Piran Efendilerimizdir. Onlar güzellikler kaynağıdırlar.

Bir gün Hazreti Mevlana’ya şöyle bir soru soruyorlar; “Ya Mevlana! Senin sohbetinde bulunuyorum ve doyamıyorum. Senin sohbetinden ayrıldıktan sonra başka bir yerlerde de Hakk muhabbeti dinliyorum, ama hiçbiri senin muhabbetin gibi zengin değil, fakat cemaatleri çok, merak ediyorum, acaba bunun nedeni nedir?”

Mevlana cevap veriyor: “Oralarda kalabalığı görüyorsun, ama benim gönderdiğimi görmüyorsun. Burası bir sarraf dükkanıdır, biz burada gelenlere ayar veririz. Ayar altına verilir, gümüşe, pırlantaya, zümrüte, yakuta verilir. Değeri olmayan birşeye ayar verilmez.”

Bunun üzerine Hazreti Mevlana’ya, “Sen kimsin?” diye soruyorlar.

İşte Hazreti Mevlana şu cevabı veriyor:

“Ben, dünyamızda ne kadar güzellik varsa, bütün o güzelliklerin kaynağıyım ve de doğasıyım.”

İşte bizler böyle bir yerdeyiz, burada zerre kadar karamsarlığa yer yoktur. Ya gönlünü Hazreti Muhammed Efendimizin, Hazreti Mevlana’mızın, Piran Efendilerimizin hakikat sohbetleriyle dolduracaksın ve güzel bir insan olacaksın, yahut da nefsinin esiri olup gideceksin.

MERAM’DAN SİLİVRİKAPI MEVLANA KÜLTÜR MERKEZİ’NE… (83)

Tarikatlar hakkında ne buyurursunuz?

Cenab-ı Allah, ne kadar güzelliği varsa insanla dile getirmiştir. Hazreti Muhammed, Hazreti Mevlana, Piran, Abdulkadir Geylani Hazretleri, Nakşibendi Hazretleri, Veliler, onları sevip saymak Allah’ı sevmektir, Allah’ı saymaktır. Kalabalık görünürler ama bir manayı taşırlar. Hepsinde Hazreti Muhammed’in, Hazreti Ali’nin kokusu var, hepsinde aynı tat var. Onlar aramızda yaşıyorlar. Onlar esmada kalabalık ama hepsi manada bir, Hazreti Muhammed’i andığımız zaman hepsi anılırlar.
Hazreti Şems diyor ki: “Bağda üzüm kalabalık görünür, ama tavada hepsi birdir.” Hepsi pekmez olmuştur, yeşili, kırmızısı, beyazı aynı tadı verir.
Hazreti Mevlana’ya sorarlar: “Piran hakkında ne buyurursun?”
“Piran güllere benzer, renkleri çok, kokuları bir olur.”
Hepsinin gönlünde Hazreti Muhammed, Hazreti Ali var. Yalnız erkan yönünden değişik konuşurlar ama gönülleri Hakk’a bağlıdır. Güllerin renkleri çok, kokuları birdir. İster kırmızı, ister beyaz, ister pembe, ister sarı olsun, hiçbirinde ayrı koku yoktur, hepsi gül kokar.
İnsan Allah’ın muhabbeti ile yaşar, biraz geceleri nefsine kıyıp Allah’ı zikrederse aslını bulur. Bu, çapayı alıp denize yol açmaya benzer. Açan kişi bir testi, gün gelir o testi kırılır, testideki su açılan yola dökülür, yok açıksa denize gider; bu yapılmazsa testi kırılınca o su toprağa gider, toprak olur.
Hazreti Mevlana’, “Aşıklar yağmura benzer, yağmur damlaları denize düştüğü zaman damlayı denizden ayıramazsın. Hepsi deniz olmuştur. Bazı damlalar karaya düşer, onları da topraktan ayırmazsın” der. Eğer Hakk’la berabersen bir gün aslına gidecek, o olacaksın. Her türlü misali vermişler. Onun için Hazreti Muhammed’i sevmek, Hazreti İnsan’ı sevmek, Allah’ı sevmektir. Hazreti İnsan’ın dışına çıkmak boşlukta kalmaktır. Bütün tasavvuf ehli hangi koldan olursa olsun, hepsi insan olmak için yola çıktı. İnsan olmamız için başta Hazreti Muhammed’e, Evliyalara sevgi ile bakmak, saygıyla anmak lazım. O zaman onların bir neferi oluruz.