TOPRAK BİLE HÜRMET ETMİŞ…
İmam Ali Efendimiz yolda giderken bir kafatası görüyor.
O yolun bulunduğu yer eskiden kabristanmış, üzerinden atlılar geçe geçe kabirlerdeki kemikler toprağın üstüne çıkmış.
İmam Ali Efendimiz alıyor kafatasını eline, bakıyor. Kafatası pırıl pırıl parlıyor. Bir parça toprak yok üstünde. Yere koyuyor, “Lanet olsun bu kafaya” diyerek bir tekme vuruyor. Kafatası İmam Ali Efendimizin tekmesiyle uzaklara gidiyor.
Biraz daha ileride bir kafatası daha görüyor. Bu da neredeyse topraktan görünmüyor, her yerini toprak kaplamış. İmam Ali Efendimiz alıyor kafatasını, sahibi nerdedir diye arıyor. Açık bir kabir buluyor. Kabirde beden var, kafatası yok. Kafatasını bedene koyuyor “Hu” diyor, o kabri hürmetle örtüyor.
Sahabe, soruyor İmam Ali’ye, “Bir kafatasını eline aldın, her tarafına baktın, sonra yere koyup lanet okudun, uzaklara fırlattın. Diğer kafatasını kucağına aldın, kabrini buldun ve kabrine yerleştirip örttün. Bunun manâsı nedir?”
İmam Ali Efendimiz şu cevabı veriyor… “Birinici kafatası, aleme gelmiş, hiç nasihat dinlememiş, benliğinden de vazgeçmemiş, bir kuru kafa olarak ömrünü boşa geçirmiş. Baktım, üzerinde biraz toprak bulsaydım, hürmet edecektim. Bulamadığım için lanet okudum. İkincisinde ise, çıplaklığı çıkmasın diye, toprak onu bırakmıyordu. Kimbilir kimlerle oturmuş, nasıl bir bilgiye sahipmiş ki, toprak bile ona hürmet etmiş. Ben de hürmet ettim, kabrini aradım, tekrar yerine koyup örttüm.”
Sevginizi, aşkınızı maddeye bağlarsanız, bunu özünü gözünüz görse, bileceksiniz ki, hepsi topraktır, sevginizi hemen onlardan alırsınız. Görmediğiniz için, sevgiler aşklar yanlış yerlere veriliyor, ömürler böyle boşluğa gidiyor.
Ne güzel söyler İbrahim Halilullah, selam olsun üzerine… “Toprakla unu bir gören bendendir.”
Soframızda o güzel yiyecekler, boynumuzdaki altınlar, gümüşler, kıymetli taşlar, altımızdaki arabalar, hepsi toprağın evlatlarıdır. Bunlara tamah ediyorsunuz, bir an özüne baksanız, geri adım atarsınız.
Onun için maddeye tamah etmeyeceksiniz, tamahınız her zaman maneviyata olacak.