MANEVİ MENKIBELER – 78

ŞEFKAT DOLU BİR YER AMA…

Karamanoğulları’nın ağası, Hazreti Mevlana’nın müridi idi. Fakat ona aşkla imanla değil, akılla bağlıydı. 

O devirde birçok hatip vardı. Her yerde çeşitli kişiler konuşuyordu. 

Bu ağanın bir camii hatibine gönlü kaydı. Bir gün Hazreti Mevlana’ya, “Efendi Hazretleri, filan camiye gidelim, orada çok güzel bir hatip var. Allah’ı çok güzel bir dille yad ediyor” dedi. 

Hazreti Mevlana, “Gidip dinleyelim” diyerek Hüsameddin Çelebi ve bu zatla birlikte hatibi dinlemeye gitti. 

Adam kürsüde celâli kuru bir sohbet yapıyordu. Hazreti Mevlana tefekkürde dururken, bu da can kulağı ile dinliyordu. 

Dinledikten sonra, “Ya Hüdavendigar! Bu günden sonra kürsüdeki zat benim mürşidimdir, ona tabi oldum” dedi.

Hazreti Mevlana, “Sen bir baba bulduysan, ben de bir evlad bulurum” diyerek hemen camiyi terketti. 

Aradan birkaç ay geçmeden Karamanoğulları’nın ağasına bir tuzak kuruldu. Onu boğmaya çalışırlarken, “Allah” dedi ama bir yardım gelmedi. “Ya Hüdavendigar Mevlana” diye bağırarak imdat istedi. 

Hazreti Mevlana o esnada sema ediyordu, sema ederken kulaklarını kapattı, öyle sema etti. Bu hali gören Sultan Veled, sema bitince sordu, “Efendi baba, neden sema ederken kulaklarını kapadın?” 

“Karamanoğulları’nın ağasını boğdular. Çok acı bir sesle benden meded istedi. Gönlüm ona kırık olduğu için kulaklarımı kapadım” diye cevap verdi. 

Şefkat dolu bir yer ama bir yerde de hiç affetmiyor. Onlar her şeye vakıf. 

Akıl gözü ile insan kısa menzilleri görür ama kalb gözüyle çok şey görülür. Dar bakışla, bu gözle insan çok şey kaybeder. 

Hakk yolu kolay bir yol değildir. Onun için gönül ister ki bu yolu seçenler, bazı eserlerini okusunlar. Haftada on sayfa okunursa yine bir şeyler alınır. 

Ölen bedendir, ruh ölmez. Devran var. Bu yollarda mükafat var.