
Nefsin Müslüman olması çok zor. Her an rabıtada olunmuyor, ansızın akıl karışıyor, gaflet basıyor. Bu konuda biraz açıklama yapar mısınız?
Bir insan bir yere ikrar verirse, dünya ile ne kadar işi olursa olsun, sevdiğini gönlünden çıkarmaz, başka varlıları da gönlüne koymaz ve aklı fikri kolay kolay değişmez. Kişinin gönlünde Hakk yoksa, kafası her saniye dağınıktır.
Hazreti Muhammed, “Bana ikrar veren kişi, ikrarına sadık ise, son nefesini nerede verirse versin şefaatçisi benim” diyor. İkrarına sadık olmayan kişi, gece gündüz dualarda bulunsa, yani Hakk’ı ağızda zikredip, ağızla ibadetini yapıyor ama gönlü başka şeylerle doluysa onun ibadeti boştur.
Eskiden, Mevlevi canı olmak için yolcu geldiği zaman, Dede, “Hiç aşık oldun mu?” diye sorarmış. Eğer “Olmadım” derse, “Ben seni nasıl derviş alacağım? Sana aşktan, sevgiden nasıl söz edeceğim? Git aşık ol, bir şeyi sev, öyle gel” dermiş.
Çünkü burada; mecaz aşkta, nasıl ona karşı büyük bir muhabbet besleyip, onun için gecelerini uykusuz geçirerek, yollarda sevgilinin dışında yürümediysen, bu duyguların manaya yöneltilmesi istenir. Allah, bütün kainatın sahibidir, hepsi O’nun zuhurudur. O, hepsinden güzel, hepsinden a’ladır. Onu gönlüne koyup, hiçbir simaya benzetmeden en güzel bir şekilde tasavvur edersen, O’nunla yola çıkmış, O’nunla yürüyor ve imanında yaşıyorsun demektir.
Hakk’ın bilgisini, sonsuz güzelliklerini, en güzel şekilde dile getiren Hazreti Muhammed’dir. Hakk’ın büyüklüğü O’ndan tecellisini gösterdi. Bu aleme gelen bütün Evliyaullah, hepsi Hazreti Muhammed’e gönül verdiler, O’nu görmeden O’na aşık olarak o güzelliklere vakıf oldular. Eğer oraya gönül bağlamasalardı Veli olamazlardı.
Yüce Mevlana’mız, “Benim hakiki dervişim, yüzlerce Bayezid-i Bistami’den evladır” diyor. Gelenler, kendini güzelliklere bırakmadan sadece bir iki söz öğrenmekle kaldıkları için, “Kimi lokmama geldi, kimi kisveme geldi, nerede bana gelen?” der. Kimi bir kisve giyip, bir takke takarak ben Mevleviyim demek için, kimi de karnını doyurmak için gelmiş, ama Mevlana’yı bende etmeye gelen olmamış. İnsanları bu güzelliklerden mahrum eden egosudur, nefsidir. Yani nefsin kalesini yıkmadıktan sonra Allah’ın güzelliklerine kolay kolay kavuşulmaz.