“Dünyanın bütün varlıkları fanidir; tıpkı bir örümcek ağı gibi, bir anda var olurlar, bir anda yok olurlar.”
Kur’an-ı Natık olan Hazreti Ali Efendimizin bu sözü, Kur’an-ı Kerim’deki şu ayete işaret etmektedir: “Allah’tan başkalarını dost edinenlerin durumu, kendine bir ev edinen örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümcek evidir. Keşke bilselerdi.” (Ankebut, 41)
Cenab-ı Mevlana, bir kasidesinde buyuruyor ki: “Can konağını aramada isen, sen cansın. Bir lokma ekmek arıyorsan, sen ekmeksin.”
Hazreti Ali Efendimiz gibi Cenab-ı Mevlana’nın da bu sözleri çok doğru ve yerindedir. Biz can konağını aramazsak, onu kendimizde var etmezsek, demek ki biz hiçbir işe yaramıyoruz.
Hazreti Mevlana’nın çok büyük bir hayranı olan İbrahim Gülşeni de şöyle buyuruyor: “Biz, Cenab-ı Allah’ın ailesi mesabesindeyiz. Sütümüzü, rızkımızı O’ndan isteriz. Peygamber, ‘Halk, Tanrı’nın ailesidir’ buyurdu. Her ne istersek, Allah-u Zülcelal, biz ailesine bir baba gibi rızık verir. Eğer tenin gıdasıyla kanaat edersek, eşek gibi arpa ve samana yaraşırız. Ulu Tanrı’dan ruhumuzun gıdasını istersek, bize Cebrail’in gıdasını gönderir. Mademki ne istersek onu ihsan ediyor, şu halde Tanrı’dan yalnız Tanrı’yı isteyelim. Evet, en iyisi, iman ve taat yolunda yürüyerek, daima O’nu isteyelim.”
Evet, bizler de Allah’ı isteyelim, bu evi O’nun konağı yapalım, O da bizlerde can olsun. Eğer bu evi O’nun konağı yapmazsak, Allah’ı can kılmazsak, biz demek ki boşuz, boşuna yaşıyoruz. Allah’ın konuk olmadığı ev cansızdır ve yıkılmaya mahkumdur.