İNSAN, KÂİNATTIR…🌹
Mahmut Efendi: Kehf Sûresi’nin bir âyetinde Cenâb-ı Hakk buyuruyor ki: “Ben insanı en güzel sûrette yarattım ve sonra onu en aşağılara sürdüm.” İnsanın gâyesi, bu en aşağılardan en yukarılara çıkmak olması gerekir. Üsküdar’da bir semt var, adı Selamsız. Orada bir Selâmî Ali Efendi var. Bu semtin ismi de bu şahıstan gelmiş, çünkü bu adam hiç selâm vermezmiş. Katırıyla Üsküdar’a gider gelir fakat yolda kimseye selâm vermezmiş. Bir gün yine Üsküdar’a giderken birisini yanına almış öyle gitmiş. Yolda giderken yanındaki görmüş ki, esnafın çoğu hayvan sıfatında; kimi çakal, kimi kurt, kimi ayı… O zaman anlamış ki Selâmî Ali Efendi meğer bu yüzden kimseye selâm vermiyormuş. Eski dinî kitaplarda şöyle yazıyor: Hazreti Musa’dan önceki devirlerde dahî insanların huyu yüzüne yansıyordu, ne zaman ki, Kur’ân-ı Kerîm geldi, Besmele’nin yüzü hürmetine Cenâb-ı Hakk bunu gizledi ve bu gerçekleri insanların yüzlerine vurmadı. Ve bir âyet-i kerîmede de şöyle buyuruyor: “Bu âlemde kör olan ahirette de kördür. Bu âlemde beni göremeyen ahirette de göremez.” Siz ne buyurursunuz Hasan Dede?
Hasan Dede: Yüce Mevlâna’mız, selâm olsun üzerine, şöyle buyurur: “İnsan demek kâinat demektir.” Dünyamızda ne varsa her şey insanın vücudunda var. Bir insan, bir Mürşid-i Kâmil’e intisâb etmezse, onunla beraber Hazreti Muhammed Efendimizin huylarıyla huylanmaya yola koyulmazsa, bu insanın vücudunda hangi hayvanın huyu ağır basıyorsa, yani misâl olarak, hırsa sahibi biriyse o kişi, mahlûklardan hırs sahibi olan köpektir, o kişi de bu huyundan temizlenmezse, öldükten sonra insan sûretinden çıkartılır ve köpek olarak yeniden dünyaya getirilir.
Bir gün Mevlâna Hazretleri toplumdan sıkılmış, dergâha da gitmek istememiş, yanına Şeyh Sadrettin Efendi ve Hüsâmeddin Çelebi Hazretlerini alarak gezintiye çıkmış, yolda giderlerken bir ağacın gölgesinin altında beş altı köpeği birbirlerine sarılmış uyurlarken görmüşler. Şeyh Sadrettin Efendi çok saf, Hüsameddin Çelebi Hazretleri ona kezâ, Mevlâna’ya dönüp demişler ki, “Efendi Hazretleri şu köpeklere bakın, ne kadar dostça uyuyorlar, birbirlerini kucaklamışlar.”
Hazreti Mevlâna, bu sözün üzerine, hırkasının cebinden bir kaç kuruş çıkarmış ve Hüsameddin Çelebi’ye uzatarak, “Ey rûhumun mertebesi, al şu parayı git kasaptan bir parça kemik al gel.”
Hüsameddin Çelebi, hemen kasaba gitmiş ve Efendisinin söylediği gibi bir parça kemik almış gelmiş. “Buyrun” demiş, “Efendi Hazretleri..”
Mevlâna, ondan bu bir parça kemiği köpeklerin önüne atmasını istemiş. Bir de görmüşler ki, bir dakika önce dostça birbirlerine sarılan köpekler, kemiği görünce birbirlerine girip kavga etmeye başlamışlar, kemiği kapmak için birbilerini parçalamışlar.
Ve Hazreti Mevlâna şöyle buyurmuş:
“Yüzleri örtülü kişilerden kaçtım. Sormasaydınız gerçek yüzlerini ortaya çıkarmazdım..”
Bunun gibi örneğin hep kendini düşünen bir kişi, sûrette insan görünür, ama hakîkatte kurttur; kavgayı çok seven bir kişi, sûrette insandır ama hakîkatte horozdur; sürekli kin tutan bir kişi, sûrette insandır ama hakîkatte devedir; boş yere inat eden bir kişi, sûrette insandır ama hakîkatte keçidir ya da eşektir; gururlanarak dolaşan bir kişi, sûrette insandır ama hakîkatte kazdır; çok uyanık görünen bir kişi, sûrette insandır ama hakîkatte tilkidir; acı dil sarfederek toplumun huzurunu kaçıran bir kişi, sûrette insan görünür ama hakîkatte akreptir, yahut da yılandır.
İşte Hazreti Mevlana şöyle der:
“Bizler hep bunlarla oturuyoruz, onlara doğruları söylüyoruz, bu kişileri aydınlatmaya, gerçek kimliklerine ulaştırmaya çalışıyoruz. Bu kişiler, anlatılanlardan hisse alıp kötü huylarından temizlenmek için gayret sarfederlerse, işte o zaman insan olma yolunda ilerliyorlar demektir. Yok eğer almazlarsa, o zaman sıkıntılarından, üzüntülerinden, hayvanîyetlerinden kolay kolay kurtulamazlar.”
Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…