Hazreti Şems-i Tebrizi’nin Hazreti Mevlana’ya sunduğu gizli sırlar nelerdir?
Rivayete göre; üç ay Hazreti Mevlana ile Şems-i Tebrizi bir odanın içinde üç simitle halvet ettiler. Bütün beden eridi, deri ile kemik kaldılar, o zaman istenen kapı açıldı. Ondan sonra, Hazreti Mevlana zahir ilmi bıraktı. Divan-ı Kebir’inde ne kasideler yazmış, ne aşklar söylemiş. O aşkları söyleten nedir? Onun gözünde Sevgili nasıl görünüyor? Yüz tane yazıp bitirmemiş, tam kırksekizbin beyit yazmış; dünyada eşi benzeri yok. Yunus Emre de yazmıştır ama, onsekizbin beyitte kalmıştır.
Hazreti Mevlana, “Sema da bir burhandır, semazenler isterse mecaz aşkı düşünsünler, sema ederken aşktadırlar, bir sevgidedirler” der. Bana bakıyorlar, nasıl dönüyorum gibi bir düşünce geçerse akıllarından başları döner, tennure bacaklarının arasına girer hemen düşerler. Onlar sema ederken kendilerinden geçerler, mecaz aşkı düşünseler bile aşktadırlar. Manayı düşünürlerse kendilerini daha da güzelliklere verirler. Onun için Hazreti Mevlana, “Aşksız ve sevgisiz geçen ömrü, ömürden sayma” dedi. Aşka düştü mü insan sevgilisinden başka bir şey görmez. Mecaz aşk geçicidir, gençlik, güzellik ve o sevgi sözleri kalmaz. Kişi o aşkı büyütmek için maneviyata yönelir. Tanrı yaşlanmaz, onda çirkin sözler yoktur, sevenini daima aşkta, sevgide, duyguda tutar.
Misal, bu dünyadan gitme zamanı gelince, o sevgilisini bekler. Kim davet ederse etsin, anne, baba, dede onlara gitmez, giderse yolda kalır. Nereye iman etti, kimi gönlünde büyüttü ise, onu bekler. O yüz tuttu mu hemen koşa koşa gider. O, bizi burada da ayakta tuttu, bir sürü hakikatler sundu, en güzel yüzü ile teselli etti. Sonunda da alır sonsuz yaşama götürür.
Hazreti Mevlana der ki: “Bana ağlama, arkamdan vah vah deme, ağlarsan kendine ağla. Ben o padişah değilim, tahttan tabuta bineyim. Ben o padişahım ki tahttan sevenlerin gönlüne gireyim.”
O, kendini insanlığa kazandırdı. İnsan olan, toprağa girmez. Hazreti Mevlana, “Senin bedenin toprağa girer. Işık toprağa girmez” der. O ışık, bu bedenden fışkırıyordu. Bütün bunlar yokluğa bürünmekle, büyük sevgiyle, aşkla kazanılır. Biraz benlik vücutta baş gösterirse bu güzelliklerin hepsi gider.