Hazreti Mevlana ve Sema

Hazreti Mevlana’nın yolundan gidenlerin, aşk yolunu takip edenlerin, içlerindeki ilahı arayanların, hayatlarının her anında yaşadıkları manevi yolculuğun sadece görünen bir ksımıdır sema… Sema, aşıklar için ibadettir, zikirdir. İlahi bir kavuşmadır, vuslattır…

Evrende, atomlardan güneş sistemine, vücutta dolaşan kana kadar herşey dönmektedir. Sema, ruhun olgunlaşarak birliğe ulaştığı ve Allah’a doğru yaptığı manevi bir yolculuk, bir ibadettir. Bu yolculuktan sonra tekrar hayatına ve insanoğluna hizmet etmeğe döner.

Vaktiyle Mevlevihanelerde neyzen, kudümzen, naathan ve ayinhanlar “mutrib” adı verilen müzik grubunu oluştururlardı. Mevlevihanelerde, mutribhanenin önünde semahane yer alır. Semahaneye girişin tam karşısında şeyh postu vardır. Post ile giriş arasında olduğu var sayılan çizgiye “Hatt-ı İstiva” denir. Bu gerçeğe ulaşan birliğe giden en kısa yoldur. Bu çizgiye ayinde şeyhten başka kimse basamaz. Şeyh, Mevlana’yı temsil eder. Post ise en büyük manevi makamdır. Kırmızı rengiyle doğuşu ve var oluşu temsil eder.

Mutrib, semazenler ve ardından şeyh de posttaki yerlerini aldıktan sonra naathan tarafından “Naat-ı Şerif” okunur. Itri Dede’nin bestelediği bu eserle Hazreti Muhammed methedilir. Naat’tan sonra “Kün” (Ol) emrini temsil eden kudüm sesi duyulur. Ardından ney taksimi başlar. Ney, kainata ruh verilmesini temsil eder. Taksim bitince peşrevle birlikte “Devr-i Veled” başlar. Şeyh ve semazenler müziğin temposuyla semahanede üç devir yaparlar. Birinci devir Allah’ın; güneşi, ayı, yıldızları ve bütün cansız varlıkları yaratışını anlatır. İkinci devir nebatatın yaratılışını, üçüncü devir ise hayvanatın yaratılışını anlatır. Semazenler Devr-i Veled sırasında postu geçerken birbirlerine niyaz ederek birbirlerinin gönül kıblesinde secdeye varırlar. Devr-i Veled’ den sonra posttaki yerini alan şeyh, ayinin birinci selamının başlamasıyla hırkalarını çıkaran semazenlerle görüşür ve semazenler semaya girer.

Bu insaniyete doğuşu temsil eder. Semazen, nefsinin ölümünü temsil eden özel bir kıyafet giyer. Sikke mezartaşını, hırka mezarını, tennure de kefeni temsil eder. Semazen meydana girerken elleri omuzunda çapraz olarak bağlıdır. Bu haliyle elife benzer ve Hakk’ın birliğine şehadet eder. Semaya başladıktan sonra sağ el yukarı sol el aşağı dönük olacak şekilde kollarını iki yana açar. Bu, “Hak’tan alır halka saçarız, kendimize birşey maletmeyiz” manasına gelir.

Sema, insanı gerçek varlığa ulaştıran bir araç ve bir can sarhoşluğudur. Semanın ilk devresi alemleri seyretmektir. Hakk’ın büyüklüğüne ve yüceliğine bu yolla ulaşılır. Birinci selamda aşıklar, şüphelerden kurtulur ve Hakk’ın birliğine iman ederler. İkinci selam ise tüm varlığı bu İlahi birlik içinde eritmektir. Üçüncü selamda aşıklar kendilerini arındırıp “oluş” mertebesine ulaşırlar. Dördüncü selamda ise “varlık” içinde “yok” oluşun vuslatına erişilir. Bu selamda şeyh de semaya girer. Hatt-ı İstiva’da semazenlerin ortasında sema eden şeyh sağ eliyle hırkasının yakasını açar, sol eliyle hırkasının iki ucunu tutar. Bu haliyle gönlünü herkese açtığını ifade eder. Ayinin bitiminde yapılan ney taksimiyle şeyh postuna çekilir. Posta vardığında okunan Kur’an-ı Kerim’le ayin sona erer.

Ve böylece yolculuk biter. Fakat aslında bu, Hazreti Mevlana’nın yolundan gidenlerin, aşk yolunu takip edenlerin, içlerindeki ilahi aşkı arayanların, hayatlarının her anında yaşadıkları manevi yolculuğun bir bölümüdür. Yani Hazreti Mevlana’nın sözleriyle:

“Sema’a girdin mi, iki dünyadan da dışarı çıkacaksın;
Sema’ın şu alemi, iki alemden de dışarıdır…”

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.