Mesnevî, Kur’ân âyetlerinin aşkla yapılmış yorumlarıdır, tevîlidir ve bizi bizlere anlatır, kesinlikle bizim dışımızda değildir.
Hazreti Mevlâna, selâm olsun üzerine, diyor ki:
“Ben yaşadıkça Hazreti Muhammed Muhtâr’ın ayağının tozuyum. Eseri Kur’ân-ı Kerîm’in kölesiyim. Beni bunun dışında kim görürse, ben o kişilerden bizârım.”
Mesnevî-i Şerîf, Kur’ân-ı Kerîm’in tevîlidir ama Kur’ân baştadır. Hazreti Mevlâna, Kur’ân-ı Kerîm’e daima çok büyük hürmet etmiştir.
Muhammed Mevlâna’mız, Hazreti Resûlallah Efendi’mizin bendesi olarak, onun iç âlemini en güzel şekilde keşfetmiş, Hazreti Peygamber Efendimizi yaşadığı devire göre taşımış, bütün insanlık âlemini kucaklamış, dinlerde ayrım yapmamış, hepsini bir görmüş, birlikten söz etmiş ve ikiliğe hiç yer vermemiştir. Bu yüzden dünyamızda, onun kadar sevgiden, aşktan ve birleyici sözlerden konuşan başka bir mütefekkir zuhûra gelmediği için, bugün bütün insanlık âlemi Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’yı sevmektedirler. Hazreti Mevlâna’ya saygı Hazreti Muhammed’e saygı demektir.
Hazreti Mevlâna’mız, selâm olsun üzerine, Kur’ân-ı Kerîm’den çok derin mânâlar çıkarmıştır ve demiştir ki:
“Bendeniz, Kur’ân-ı Kerîm’in bir âyetine mânâ vermeye kalktım; denizler mürekkep oldu, ağaçlar kalem oldu, yapraklar kağıt oldu. Ben mânâyı yazmaya başladım; denizler kurudu, ağaçlar tükendi, yapraklar bitti, fakat mânâ bitmedi.”
Bunu söyleme sebebi şu idi; bir insan sevgilisinin hakîki cemâlini görürse, onun kimliğine vâkıf olursa, onda kendini fânî kılarsa, o güzel yüze aşkla baktığı için güzel mânâlar çıkarır.
Hazreti Peygamber Efendimiz, bütün varlıklara sevgi ile bakmış ve ne varsa bu âlemde, hepsi hâl diliyle ona kimliklerini açıklamıştır. Allah, Hazreti Peygamber Efendimizle dile gelmiştir. Ne diyor Hazreti Muhammed? “İkre!” Bunun anlamı nedir? “Oku!” Peki Hazreti Mevlâna ne diyor? “Bişnev!” Bunun anlamı da, “Dinle!” demektir.
Hazreti Muhammed Efendimizin, Cenâb-ı Mevlâna’mızın ve bütün Pîrân Efendilerimizin davası, bizleri kendilerine vakfetmek, bizleri kendileri gibi ortaya çıkarmak ve bizlere kimliklerimizi kazandırmaktır.
İşte Hazreti Mevlâna’mız buyurur:
“Sevgisiz ve aşksız geçen ömrü ömür sayma.”
Bir yere sevgini vermemiş isen, sevgini aşka dönüştürmemiş isen, sen yaşıyorsun ama, aslında ölmüşsün.
Bir’i buldun mu hepsini bulmuş olursun. Bir Peygamberi buldun mu hepsini bulmuş olursun.
Allah akıl vermiş, onu da başa koymuş. Şimdi sen bu güzel eserleri okur ve bu güzellikleri kendinde büyütürsen, sen de güzel bir insan olursun.
Gel yinede gel yinede,
Ey gönüller Sultanı, ey âşıklar Canânı,
Ey mânâ âleminin Padişahı
Ey koca Pîr Mevlâna gel.
Ey gündüzün Güneşi, gecelerde Ay olan,
Dermân olan, devrân olan, ney olan,
Gel gör ki âşıkların küme küme,
Hepimiz bir halkada dizilmişiz tesbih gibi,
Hepimiz etrafında pervâne,
Senden medet, senden şifa, senden feyiz,
Sana gönül vermeye, eşiğine yüz sürmeye,
Cana can ver, imana iman.
Gel vuslatı hasretinden güç olan,
Dillerde senin adın, gönüllerde sen,
Umutsuzlara umut, çaresizlere çare sen.
Her yüzde sen, her yönde sen,
Ey köpük köpük olup coşan,
Ey semâya dökülüp taşan,
Gel, ölümsüzlük tahtından bir haber ver bize.
Bizi bizden al, götür o Mesnevî ummânına,
O ilâhî aşk kervânına.
Ey yılları yıllara ulaştırıp aşan,
Ey nesillerden nesillere ulaşan,
Doyumsuz sevgine doymuyor ihvân,
Sûlha, sükûna susamış cihan.
Yetiş imdada aman ey büyük Dost, ey koca Sultan,
Bir kere değil, bin kere gel.
Yine de gel, yine de gel, yine de gel,
Yüce sultan Hazreti Mevlâna’m…