HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 12

🌹“Cenâb-ı Hakk her kibir edeni hakîr ve rezîl eder.”

Hazreti Ali

Hazreti Ali Efendimizin bu sözü çok doğrudur. Neuzûbillah, ne olursan ol, ister Şeyh Efendi ol, ister Âlim Efendi ol, ister Hâtib Efendi ol, biraz benliğe kapıldın mı sen bütün hakîkatlerden mahrum olursun, anında rezîl olursun.

İşte Cenâb-ı Mevlâna şöyle buyurur: “Ne kadar tevazûda durursan o kadar Hakk senden işler. Ne kadar benliğe tutulursan Hakk senden uzak olur; Firavun’un kendisi olursun, toplumda lânete uğrarsın.”

Benlik işte bu kadara kadar insanı küçük düşürür. Toplumda “Ben… Ben” diye konuşan çok kişi var. Fakat aslında biz kimiz ki?.. Tasavvufta, “Bunu ben yaptım, şunu ben yaptım” demezler, dâima karşısındakine ben diyeceği yerde “Nazarım” diye hitâb eder; sen diyeceği yerde de “Nazarın” diye hitâb eder. Peki neden böyle hitâb ediyorlar?.. Çünkü hepimiz Allah’ın nazarlarıyız, O bizi nazar etmiş getirmiş bu âleme. Bakın ne kadar kibarca konuşmuşlar. “Ben- Sen” kelâmı hiç ağızlarında yok, dâima nazarım ve nazarın diye hitâb ediyorlar.

Kendini bilen, kemâlata ermiş insanın lisanı Allah’ın lîsanıdır. Kalbi onun muhabbeti ile doludur. Kin, haset, gurur ve kibirden uzaktır. Zîrâ bunlar nefsanî huylardır. Kendi benliğinden çıkmıştır. O, artık kendi benliğinde yaşamaz, ondan varlığını gösteren gönül verdiği yerdir. Bütün yaratılmışları Allah’ın yansıması olarak seyreder ve hepsini Sevgili’sinin ailesi olarak görür ve sever.

Allah yolunda zerre kadar benlik, gurur yoktur. Mürşid de, yolcu da hep Allah’ın ikrâmı ile yaşar, konuşur, susar.

Bütün dava, Hazreti Muhammed Efendimizi, Hazreti Ali’yi, Ehlibeyt Efendilerimizi, Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’yı, diğer Pîrân Efendilerimizi ve bütün Evliyâullah’ı tanıyarak, onlar gibi olmaya çalışmaktır. Ayrım gözetmeden insanlık âlemine hizmet etmek, Allah’tan söz etmektir.

Ne güzel buyuruyor Hüdâvendigâr Mevlâna… “Mutlu olmak, mânen yükselmek istiyorsan, gönüller almaya, gurur ve kibiri bırakmaya bak! Kazandığın gönüllerin yardımı seninle beraber olursa, kalbinden hikmet kaynakları fışkırır, akar. Dilinden sel gibi âb-ı hayat akar; nefesin, Hazreti İsa’nın nefesi gibi, hastalıklara devâ olur!..”

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 11

🌹“Verdiğin sözden dönme, haddini aşma, düşmanın olsa da aldatma.”

Hazreti Ali

Cenâb-ı Allah, Peygamber Efendimizin dilinden şöyle buyuruyor ve diyor ki: “Onların vazifesi itaat ve güzel söz söylemekti. Allah’ın emrine sadâkat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.” (Muhammed, 21)

Cenâb-ı Allah sadıkları sever, sadık olmayanları sevmez. Sözüne sadık olmayanlarla, durmadan bahane uyduranlarla Allah’ın işi yoktur.

Bir gün Mevlâna’ya bir soru soruyorlar: “Diyelim ki senin cemaatinden birisi çok akıllı, ama gelmiyor senin huzûruna. Neden gideyim ki hep aynı şeyleri konuşuyor, diyor. Biri de var, isyankâr, hattâ küfürbâz da, ama bırakmıyor seni hiç, devamlı senin yanında, senin huzûrunda. Yâ Mevlâna, o akıllıyı mı seversin yoksa diğerini mi?” 

İşte Mevlâna, “O Akıllı olan dursun yerinde” diyor, “Bu küfürbâz da kalsın yanımda.”

Hazreti Ali Efendimize de, “Müminler, namazlarını (salâtlarını) hûşû içinde kılarlar” âyetini sorduklarında, “Hûşû kalptedir. Hûşû, Müslümanın vekârına yakışır şekilde, vücudunun sakin olması ve gözünü namaz kıldığı yerden ayırmamasıdır” diye buyurmuştur.

Yine Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’ya sordular, “Bu kadar kitap okudun, ne öğrendin?” 

Mevlâna, onlara şu cevabı verdi: “Haddimi bildim, adımı öğrendim!” 

Yine sordular, “Yâ Mevlâna, neymiş adın?” 

Dedi ki: “İnsan…”

İnsan olmak için İnsan’ı örnek almak lâzım. En güzel insan, Hazreti Muhammed. Onu örnek almaz, ona uygun adımlar atmaya çalışmazsak, insan olamayız. Nebîlerimiz güzel, velîlerimiz güzel. Biz onlara ayak uydurmadığımız için cefâlar, gamlar, hüzünler, üzüntüler üstümüzden gitmiyor. Hem nefsimizle, hem de Allah’la olmak istiyoruz. Bu, iki karpuzu bir koltukta taşımak istemeye benzer. Bil ki biri düşer kırılır, öbürünü de düşürür. Onun için zahmetli yolu seçeceksin, sonu rahmettir. Alışverişimiz nedir? İnsanlık al, insanlık ver. Alışverişimiz bu olacak.

Allah hep rahmettir. O’nun rahmeti Hazreti Muhammed’de tecellî etmiştir. Siz düşünün, eğer kötü huylarınız varsa, onları yavaşa yavaş Hakk’ın bir dostuyla, onun güzel huylarıyla güzelleştirin.

Ey ârifler, ey âşıklar,

Gelin hep beraber Muhammed’i bulalım. 

Ey Dost yolunda yürüyen sadıklar,

Gelin Muhammed’i bulalım.

Doludur âleme Muhammed’in nûru, 

İki cihan serveri nerde ise an’ın nûru, 

Gelin ey dostlar Muhammed’i bulalım. 

Ey canlar, Muhammed diridir ölmez, 

Dünya durdukça taze güldür solmaz, 

Onu seven dostlar gâfil olmaz,

Gelin ey dostlar Muhammed’i bulalım. 

Ey dostlar,

Gelin kalmayın dünya elinde,

Cihanın mülkü malında,

Gelin Muhammed’i bulalım. 

Muhammed âlemden gitmez,

Cihan durdukça sönmez,

İsteyenler yolda kalmaz,

Gelin dostlar Muhammed’i bulalım…

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 10

🌹“Âlim düşman câhil dosttan daha hayırlıdır.”

Hazreti Ali

Düşmanın âlim olursa o seni arkandan vurmaz, eğer câhil ise dostun bile olsa seni arkandan vurur. Ne güzel söylemiş büyüklerimiz: Câhille dostluk etme, akîbet başın derde girer…

Hüdâvendigâr Mevlâna, Mesnevî-i Şerîf’inde şöyle bir hikâye anlatır: “Adamın biri, bir gün bir ayı yavrusu buldu, beslemeye başladı. Bunu gören arkadaşları ona tavsiyede bulundular, dediler ki: Bu ayıyı götür ormana bırak, yoksa büyüdüğünde senin canına kasteder, öldürür seni. Adam onlara kulak asmadı, o benim çok sadık bir dostumdur, dedi. Gün geldi ayı büyüdü. Hâlâ beraber yiyor içiyorlar, geziyorlardı. Bir gün adam yoruldu, bir ağacın gölgesinde yattı uyudu. Ayı sinek kovalamaktaydı. Sinek, kovulunca kalktı, fakat inadına yine kalktığı yere gelip kondu. Ayı, o adamın yüzünden kaç kere sineği kovdu. Fakat sinek gene derhal kalktığı yere gelip konmaktaydı. Ayı, sineğe kızıp, gitti dağdan kocaman bir taş yakalayıp getirdi. Sineğin yine uyuyan adamın suratına konmuş olduğunu görünce, o koca değirmen taşını alıp, sineği ezmek için adamın suratına fırlattı. Taş, uyuyan adamın suratını paramparça etti. Bu mesele de bütün âleme yayıldı; ayı sineği öldüreceğim derken adamı öldürdü… Câhilin sevgisi şüphesiz ayının sevgisidir. Kini sevgidir, sevgisi kin. Ahdi gevşek, zayıf ve bozuk… sözü büyük, vefâsı artık. And içse bile inanma. Eğri sözlü adam andını da bozar. Madem ki yeminsiz sözü yalan. Hilesine yeminine de inanma. Onun nefsi beydir, aklı esir… farz et ki yüz binlerce defa Mushaf’a yemîn etmiş olsun!..”

İşte Hazreti Ali Efendimizin sözü ne kadar doğru ve yerindedir. Câhilden dostun olacağına âlimden düşmanın olsun.

Kimi mal demiş, dünyada kalacağını sanan,

Kimi dost demiş, sarılmış en büyük düşmana,

Kimi melek demiş, diz çökmüş gönül vermiş nefsâne, 

Kimi akraba demiş, her birinin hâli hasmâne,

Kimi fikir vermiş, zannetmiş kendi kendini âlim irfâne, 

Kimi ders görmüş öğrenmiş ilmi câhilâne…

Yüce Sultan Mevlâna’mız,

Sana kulluk eden âşıkların şaşırmış bu hâle, 

Toplanın birleşelim, gönlümüz açık olsun,

Âşık Hasan der,

Herkesin üstlendiği bu hâl ne?..

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 9

🌹“Herkesten müstağnî bulundukça kıymetin yücelir.”

Hazreti Ali

Hazreti Ali Efendimiz bu sözünde şunu demek istiyor: Bir insan eğer tok gönüllü olursa, başkalarından bir şey dilenmezse, Hakk ile kendisini donatmış ise, bu kişi her yerde herkes tarafından sevilir ve sayılır.

Çalışacaksın, yiyeceksin, eğleneceksin; fakat hiçbir dünya arzusu, Allah sevgisinin üstünde olmayacak. Mesele burada; bizi kurtaracak olan şey, menfaatsiz sevgidir. İnsanı bu ihyâ eder. Fakat menfaatle karıştı mı zehir olur.

Bedenimiz bir kafese benzer. Eğer kendimizi rûhanîyeti zenginleştirecek davranışlarla, hizmetlerle beslersek, Hazreti Muhammed’in, Hazreti Ali’nin, Hüdâvendigâr Mevlâna’nın ve diğer Evliyâların ahlâkını benimsersek, kafesimiz türlü güzellikte kuşlarla süslenir. Ama gayretlerimiz hep dünya ve dünya kazançları için olursa, kafesimiz bize zindan olur, bizi güzelliklerden uzaklaştırır.

Şöyle bir deyiş vardır: Duvara güvenirsin, gün gelir duvar yıkılır. Birisine güvenirsin, gün gelir ölür. Ama Allah’a güvenirsen, O’ne yıkılır, ne de ölür… O, her dâim diridir, hem dâim ‘Hay’dır.

Vermekte en cömert olan yüce Allah’tır. Düşünün, gece-gündüz hizmette, bir saniye bile geri kalmıyor hizmetlerinden. İlâhî düzen büyük bir ahenk içersinde yürüyor ki, hiç durup dinlenmesi yok. O hâlde ona lâyık olabilmek yolunda bizlere de durmak yok.

Birlik olalım dostlar sevgiden yana, 

Birbirimize kardeş olalım.

Ne yalan olsun, ne dolan,

O kutsal sevgiye birlikte köle olalım…

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 8

🌹“Bir kimseden gördüğün iyiliği hatırından hiç çıkarma.”

Hazreti Ali

İmam Ali Efendimiz burada, madem ki birinden bir iyilik gördün, sana bir iyiliği dokundu, o zaman bu iyiliği hiç hatırından çıkarma, diye buyuruyor. O kişi demek ki bir Hızır gibi sana gelmiş, Hakk ondan işlemiş, o zaman sen de o iyiliği hiç unutma hep hatırında tut.

Hüdâvendigâr Mevlâna’mız, Mesnevî-i Şerîf’inde, Hızır hakkında şöyle buyurur ve der ki: “Bir Pîr ele geçirdin mi hemen teslîm ol; Musa gibi Hızır’ın hükmüne girip yürü. Ey münâfıklık nedir, bilmeyen! Hızır’ın yaptığı işlere sabret ki Hızır, ‘Haydi git, ayrılık geldi’ demesin. Gemiyi kırarsa ses çıkarma; çocuğu öldürürse saçını başını yolma. Madem ki Hakk, onun eline, ‘Kendi elimdir’ dedi; ‘Yedullahî fevka eydîhim’ hükmünü verdi; şu hâlde Allah eli, onu öldürse de yine diriltir. Hattâ diriltmek nedir ki? Ona ebedî hayat verir. Bu yolu, nâdir olarak yapayalnız aşan bile yine Pîrlerin himmetiyle aşmış, varacağı yere onların sayesinde ulaşmıştır. Pîrin eli, kısa değildir, gaybdekilere de erişir. Onun eli, Allah kabzasından başka bir şey değildir ki. Gaybde bulunanlara böyle bir hil’âti verirlerse huzûrda bulunanlar şüphesiz gaybdekilerden daha iyidir. Gaybdekileri bile doyururlar, onlara bile ihsân ederlerse artık konuğun önüne ne nimetler koymazlar? Huzûrlarında hizmet kemeri bağlanan nerede, kapı dışında bulunan nerede? Pîri seçip ona teslîm oldun mu, nazik ve tahammülsüz olma; balçık gibi gevşek ve sölpük bir hâlde bulunma. Her zahmete, her meşakkate kızar, kinlenirsen cilâlanmadan nasıl ayna olacaksın?”

Mürşid-i kâmillerin yolları Hazreti Ali’ye çıkar, selâm olsun üzerine. Velâyetin başı Hazreti Ali’dir. Hangi velî olursa olsun Hazreti Ali’yi kendilerine rûh edinmezlerse, kâmil insan olamazlar. Hazreti Pîr; “Bütün velîlerde ve nebîlerde gören göz Ali’dir” demiştir.

Mürşid-i kâmiller kitabî konuşmazlar, onlar dâima hitabî konuşurlar. Allah insanların hem yaradanı, hem mürebbîsidir. Onlar, yeryüzünde Allah’ın ihsânını halka sunmakla görevlidirler. Onlar aşkın, canlı, ete kemiğe bürünmüş hâli olarak seyredenlerine ayna olurlar. Arayışta olanlar o aynada Allah’ın türlü güzelliklerini, yüceliğini, cömertliğini seyrederler.

Nitekim, Kur’ân-ı Kerîm’de, “Artık sen, öğüt verip, hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici, bir hatırlatıcısın” diye buyurulmaktadır. (Gâşiye, 21)

Mürşid-i kâmiller Allah’ın gölgeleridir, hepsi Allah’ın aletleridirler. Hazreti Muhammed Efendimizden zuhûra gelen bütün o güzel kelâmlar Allah’ın kelâmıdır. O, Allah’ın aletiydi, Hakk ondan işliyordu.

Allah elçiden dile geliyor. Oradan teblîğler sunuyor, o teblîğler sana ağır geliyor, kaçıyorsun. Kaçma! O teblîğleri yerine getir ki, Hakk yüzünü sende göstersin.

Unutmayın… Talebimiz sadece Allah’tan olmalıdır. Bilgisizlikten başka hiçbir şeyden korkmayın, bilmediklerinizi öğrenmekte azîmli olun. En büyük zenginliğiniz olan aklınızı kullanarak güzel huylarla huylanmak yolundan ayrılmayın.

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 7

🌹“Akibetini çok düşünen şecaat gösteremez.”

Hazreti Ali

Hazreti Ali Efendimizin bu sözü çok doğru ve yerindedir. Çünkü bir insan ne olacağım, ne edeceğim, ne yapacağım deyip dururken, işin sonunda akibetinin ne olacağını merak edip dururken hiçbir iş başaramaz. Böyle insanların inancı ve imanı sağlam değildir. İnancı ve imanı sağlam olmayan insanlar da hiçbir şecaat gösteremezler.

Bizim önderimiz kimdir? Hazreti Muhammed Efendimiz… Peki o nasıl bir davranışta bulundu? Her zaman topluma yararlı faydalı fikirler üretmek için çalıştı. Hazreti Muhammed Efendimizin ahlâkıdır, insanlara, topluma yararlı ve faydalı fikirler üretmek. Ve bizlerden de güzel fikirler üretmemizi istemiştir. İnsanlara yararlı faydalı fikirler üretmekten maksat, karanlıkta kalmış insanları güzel düşüncelere sevkederek, onları aydınlığa, huzura kavuşturmaktır. Işık verici sözler söylemektir.

Kötü düşüncelerle savaşmak gerekir. Sen bir çuvalda çürük elmaları görünce ne yaparsın, onları çuvaldan çıkarıp yerine yenileri koymaz mısın? Aynen böyle, kötü düşünceleri aklımızdan çıkarıp, kendimizi güzel düşüncelere vermemiz gerekir.

En büyük düşünür Hazreti Muhammed’dir. Madem ki biz Hazreti Muhammed’e, Hüdâvendigâr Mevlâna’ya gönül verdik, daima onların büyüklüğünü düşünmemiz, onların güzelliklerini kendimizde çoğaltmamız, onlarla yola çıkmamız, onların diliyle topluma konuşmamız, onları gönlümüzde taşımamız lâzım. O zaman onların rûhları bizimle şâd olur, biz de onlarla şâd oluruz.

Bizim vazifemiz Hakk’ı istemek, Hakk’ı bulmak, O’nunla yaşamaktır. Onu bulduktan sonra her şeyi bulmuş oluruz, her iş kolaylaşır. O da insan dışında değil. Büyüklerimiz bize aynadır. Temiz bir inanç, imanla bakıldı mı gün gelir, siz O olursunuz.

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 6

🌹“İnsan çoktur, fakat insanlığını tanıyan pek azdır.”

Hazreti Ali 

Hazreti Ali Efendimiz çok doğru bir söz söylüyor. Bu dünya üzerinde yedi buçuk milyar insan var, fakat bunların arasında, insanın kimliğini bilen, kimliğine ermiş olan pek azdır.

İnsanlığa eren kişi Allah’a ermiştir, Hakk’ın kendisidir. İnsanlığa ermeyen kişi de ya yoldadır ya da Hakk’a tamamen arka çevirmiştir, dünya nimetlerine dalmıştır. Bu insanlar gece gündüz daha fazla mal mülk elde etmek için çalışır didinirler, düşünceleri hep dünyaya yöneliktir. Ama o gün geldiğinde onun nefesi toprağa gider, ayak altı olur, çiğnenir.

Yeryüzünde en mukaddes varlık insandır. Bütün varlıklar insanla dile geliyor, Yaratıcı insanla dile geliyor. İnsandan daha büyük âlim daha büyük bir varlık yok yeryüzünde. Düşünecek olsanız o Yaratıcı insandan işliyor; füzeler yapıyor, uçaklar yapıyor, bir bakıyorsun Ay’a gidiyor. Bugün Mars’a da gidiyorlar, ışık hızını da buldular. Çok yakında bütün gezegenleri de gezecekler. Ama görecekler ki her yer boş, bulamayacaklar Allah’ı. Çünkü Allah’ın merkezi dünyadır, buradadır O. Ama gezdiriyor seni, git ara bul bakalım, neredeyim Ben, diyor…

Hüdâvendigâr Mevlâna buyurur: “Kur’ân, ölülere değil dirilere gelmiştir.” Ve yine Hüdâvendigâr Mevlâna, Yâsin sûresinde çok derin bir keşifte bulunmuştur, şöyle der: “Bir gün gelecek Âdemoğlu Ay’a çıkacak Ay’dan dünyaya menzil kuracak.” Ve çıktılar da… ama maalesef Kur’ân’ı hâlâ ölüye okuyoruz. Kur’ân’ın derin mânâlarına inenler ondan çok güzel faydalandılar, çok güzel keşifler yaptılar, fakat Kur’ân’ın dış yüzüne bakanlar gerilerde kaldılar.

Bizler burada sizlerin hep gözlerinizi açmaya daha da uyanık olmanıza çalışıyoruz. Gözlerinizi açın ki daha iyi görün, kulaklarınızı açın ki daha güzel işitin. Çünkü biz Güneş’in evlâtlarıyız ve hepinizin birer Güneş olmanızı isteriz.

Bakın bir damla nûr var göz bebeğimizde, o siyah göz bebeği, ne kadar uzaklara ışık veriyor. Düşünmemiz lâzım Yaratıcının her zerresi ışık, Ondan bir şey gizlenemiyor. 

İşte Hüdâvendigâr Mevlâna bir evlâdına buyuruyor:

“Evlâdım, benim sözlerime kulak ver ve beni iyi dinle.” 

“Buyrun Efendi Hazretleri…” 

“Çalış her zerren göz olsun.” 

“Neden?” 

“O zaman senden hiçbir  şey gizlenemez, her şeyi görürsün… Çalış her zerren kulak olsun.” 

“Neden?” 

“Çünkü herkesi duyarsın, kimse senden sırrını saklayamaz.”

Bakın Hüdâvendigâr Mevlâna, evlâtlarını ne kadar yüce görmek istiyor.

Allah insan dışında değildir, her zerremiz Allah’la diridir. En büyük örneğimiz Hazreti Muhammed’dir, Hazreti Ali’dir. Onlardan sonra Hüdâvendigâr Mevlâna ve Pîrân Efendilerimiz gelir. Onları örnek alalım ki, bizler de güzel birer insan olalım, kimliğimize erelim, huzur içinde yaşayalım.

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 5

🌹“Yücelik istedim, tevazûda buldum. Riyâset istedim, ilimde buldum. Kerâmet istedim, takvâda buldum. Rahat istedim, terki hasette buldum. Gâlibiyet istedim, sabırda buldum. Şükür istedim, rızada buldum.”

Hazreti Ali 

Hazreti Ali Efendimiz, yüceliği istedim, gönül alçaklığında buldum; bilgi sahibi olmak istedim, ilimde buldum; yani okudum ve öğrendim, bildim, diyor.

Ve dikkat edin şimdi, kerâmet istedim, takvâda buldum; yani namaz kılmakta buldum, secdelere vurdum başımı, diyor.

Secdeye kapanınca ne diyorsun? Sübhâne rabbiyel âlâ… Peki kimin kudretiyle söylüyorsun bu sözü? Yaratıcının… Peki o zaman, O sana ne diyor? O, o güzel sensin, o âlâ sensin, bütün güzelliklerin sahibi sensin, diyor. İşte Hazreti Ali burdan aldı bunları. Kılmak kabullenmektir. Namaz kılmıyorsan, o zaman Peygamberi kıl, O’nu kabullen, Ali’yi kıl, O’nu kabullen ve onlarla çık yola, o da ibadettir. Ama yapmıyorsun, hep dünya muhabbetleri, dedikodu; sonra ne oluyor?.. sıkıntılardan hüzünlerden kurtulamıyorsun.

Sonra bakın ne diyor? Rahat istedim, terki hasette buldum; hasedi, kıskanmayı terkettim attım üzerimden, o zaman rahat oldum, diyor. Çünkü kıskanma, haset insanı yer bitirir. Bütün bunları Ali atmış da rahatlamış… ne güzel söylüyor.

Gâlibiyet, yani kazanmak istedim, onu da sabırda buldum, diyor. Yani, sabrettim, acele etmedim. Ama isteğimden de geri adım atmadım ve sabrede sabrede en sonunda muradıma erdim, yani oldum, diyor.

Şükür istedim, onu da rızada buldum. Yani demek istiyor ki, Allah bana güzellikler vermiş, ama bazen imtihanlara da tutmuş, çektirmiş; o vakit de isyan etmedim, bu Senin rızandır, dedim, boynumu büktüm, karışmadım işine ve işte şükürü istedim, rıza göstermekte buldum, diyor.

Bir insan putlarını kırmadıktan sonra hakîki kimliğine ulaşamaz. Bir insan sıdkı bütün imanla Allah’a yola koyulursa, bu kişide artık kendine ait bir şey kalmaz ve onda varlığını gösteren iman ettiği yer olur.

İman, her şeyin üstündedir, her şeyin üstünde… Bizim iman bakımından rehberimiz Hazreti Ali’dir.

Bulunduğumuz yol, tasavvuf yolu, tamamen teslîmiyet ister. Her şey sevgiye, aşka, imana ve kendini sevdiğin ve iman ettiğin yere perçinlemeye dayanıyor. Bunları yapabildin mi, o zaman sende Hakk’ın güzellikleri tecellîsini göstermeye başlar.

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 4

🌹“Allah’a dayanan hiçbir zaman yıkılmaz.”

Hazreti Ali

Şöyle bir deyiş vardır: Duvara güvenirsin, gün gelir duvar yıkılır. Birisine güvenirsin, gün gelir ölür. Ama Allah’a güvenirsen, O’ne yıkılır, ne de ölür… O, her dâim diridir, hem dâim ‘Hay’dır.

Bir dost da dedi ki: “Ali’den başka genç yoktur. Çünkü vasî ve velî olan O’dur. Genç, ilm-i sırra sahiptir. Kendini genç gören ve iddia eden genç değildir. Genç dediğin, Hakk’la konuşan olandır.” Bu, çok yerinde söylenmiş bir sözdür. Allah’tan daha genç yoktur ve hiçbir zaman da yaşlılık sıfatına girmez, ama yaşlıdan da daha yüce bir akıla sahiptir.

Bozulmayan, çürümeyen ve rengi değişmeyen bir şey varsa, o da Allah’tır. Oysa dünyevî nimetler hem çürür, hem çürütür. Allah’ın bizlere sunduğu en güzel nimet akıldır ve onu da insanın başına koymuştur. Eğer insan aklını ve sevgisini dâima Allah’ın güzelliklerine yönlendirirse, o zaman o kişi dâima güzelliklerde yaşamını sürdürür.

Bakın ne güzel söylüyor Hüdâvendigâr Mevlâna: “Sen aklını tutarsan her an bende, dâim beni görürsün sende…” Akıl başa, sevgili kalbe konuldu. Eğer sevgili başa konulsaydı, rüzgâr onu uçururdu… Ama o kalpte duruyor. Eğer ki sevgili Allah olursa, muhakkak sevenin aklını da en güzel şekilde işletir.

Biz her zaman ne diyoruz? İnsan düşünceden ibarettir… Neyi düşünürsen onu çekersin kendine. Bu tarafı, bu güzellikleri sık sık düşünürsen bir gün gelir, artık düşünmene de gerek kalmaz; baştan aşağı güzellik olursun.

Bizler, Hakk yolunun yolcularıyız. Bizler, yüce Allah’ın sunduğu nimetlerden yiyenleriz; dünyaya düşkün değiliz. 

Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın buyurduğu gibi: “Yâ Rabbi! Bu kâseyi, bu sofrayı ebedi kıl, kıyâmete kadar yaşat! Allah’ım bu bahçeyi sonsuz baharının lütfu ile dâima yeşert, yemyeşil, ter-ü taze sakla! Allah’ım, bu duaya, sen de amin de! Zaten dua da senin duan, amin de senin aminin.”

Evet, Allah’ı sevelim, Allah’ı isteyelim, bu evi O’nun konağı yapalım, O da bizlerde can olsun. Eğer bu evi O’nun konağı yapmazsak, Allah’ı can kılmazsak, biz demek ki boşuz, boşuna yaşıyoruz. Mutlaka bilinmelidir ki, Allah’ın konuk olmadığı ev cansızdır ve yıkılmaya mahkûmdur. Her ev yıkılır, fakat Allah’ın evi yıkılmaz.

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 3

🌹“Çalışanlar fenâlık düşünmeye fırsat bulamazlar. Çalışmayanlar ise kendilerini fenâlıktan kurtaramazlar.”

Hazreti Ali

İmam Ali Efendimizin bu sözü çok güzel ve yerindedir. Bir insan çalışmaya daldı mı, artık Ahmed’i, Mehmed’i, Fatma’yı düşünemez. İşini bitirsin de bir an evvel evine gitsin, yemeğini yesin, arkadaşlarıyla buluşsun, bunları düşünür. Çalışmayan, bir işle meşgul olmayan bir kişi ise, aklını her tarafa götürür. Böyle bir akıl insanı dedikoduya sürükler. Başkalarının dedikodusunu yapan kişi, Âdem eti yiyor demektir.

Samatya yolu üzerinde bir câmii vardır. Câmiinin ismi Etyemez Câmii. O devrin padişahı bir gün merak ediyor, bu câmiiyi yapan kişiler acaba hiç mi et yemediler, yemedikleri etin parasını biriktirip de mi bu câmiiyi yaptırdılar, diye düşünüyor. Sonra diyor ki kendi kendine ne kadar et yemeyerek parasını biriktirse de, o parayla bu câmii yapılamaz. 

Vezîrine soruyor, “Sen ne düşünüyorsun bu konuda? Acaba bunlar halkı mı kandırıyor?” 

Vezîr diyor, “Çağıralım câmii sahiplerini, etli yemekler ikrâm edelim, bakalım yiyorlarsa, o zaman halkı kandırıyorlar demektir.” 

Çağırıyorlar câmii sahiplerini, onlar da teşrif ediyorlar. Hâl hatır soruşuyorlar, bir vakitten sonra sofra kuruluyor. Sofrada her türlü et yemeği var. Bakıyorlar ki, câmii sahipleri hiç tereddüt etmeden bütün etli yemekleri yiyorlar. 

Yemek bittikten sonra padişah soruyor, “Efendi! Siz bir câmii inşâ ettiniz, adını da Etyemez Câmii koydunuz. Ama gördüm ki siz et yiyorsunuz. Bu nasıl oluyor?” 

Câmii sahibi şu cevabı veriyor: “Şevketlim, kesilen bütün hayvanlar bir mümine can verecekleri için seve seve verirler canlarını. Çünkü hayvanîyetten Âdemîyata yola çıkıyorlar. Ama diğer taraftan öyle insanlar da vardır ki bu kesilen hayvanlar onlara can fedâ etmek istemezler. Çünkü onlar hayvandan da beterdirler. Ayaklarını direrler yürümezler.”

Bir hikâye daha anlatayım: Bir gün bir mandayı kasaplar tutmuşlar kesecekler, manda kurtarıyor kendini onların elinden, başlıyor kaçmaya. Koskoca çarşının içinde, o kadar insan içinde, koşup geliyor Mevlâna’ya. Kafasını sürüyor Mevlâna’ya, gözlerinden yaşlar geliyor. Mevlâna okşuyor mandanın başını, diğer taraftan da bakıyor ki kasaplar koşa koşa geliyorlar.

“Durun Efendiler” diyor, “bu hayvan bu kadar insan içinde hiçbirine sığınmadı, geldi bana sığındı. Bu mandanın değeri ne kadarsa ben onu satın almak istiyorum.” 

Diyorlar ki şu kadar, Mevlâna veriyor parayı, kasaplara “Hadi siz gidin” diyor.

Mevlâna, mandayı çayırlık bir yere götürüyor ve orada serbest bırakıyor. Manda biraz dolaşıyor sonra uzaklaşıyor, gözden kayboluyor, sıralanıyor. Hazreti Pîr böyle bir kerâmet gösteriyor.

Hâsıl-ı kelâm, Şâhımız Ali’nin bütün sözleri doğru ve yerindedir. Çalışan insan fırsat bulamaz dedikodu yapmaya, çalışmayan insan durduğu yerde dedikodu üretir, Âdem eti yemeye başlar.

Biz burada her zaman ne diyoruz? Eğer yapacaksanız bir dedikodu, Hazreti Muhammed Efendimizin büyüklüğünün dedikodusunu yapın. O zaman siz rûhen banyo yapmış gibi olursunuz, temizlenmiş olursunuz. Eğer dünya muhabbeti yaparsanız, dünya hep çamurdur, bakarsınız onun çamuru sizin üzerinize de sıçrar.

Ah dostlar!

Ali’ye yüz tutanlarız biz,

Ali ile yola düşenleriz biz.

Ah dostlar! Hâşâ…

Ok, hançer yarasından korkmayız biz. 

Ayağımızın bağlanmasından,

Başımızın gitmesinden korkmayız biz.

Ah dostlar!

Ateş gibi gidenleriz,

Cihana nûr saçanlarız,

Cehennemi içenleriz biz,

Halkın dedikodusuna metelik vermeyiz biz. 

Ali’yi giyindik, Ali ile yola düştük,

Cihan durdukça Ali ile Ali kalacağız biz. 

Ali’nin demine Hu….

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…