Dünyaya çalışma ve ahirete çalış, deniyor; bu ne derece doğrudur?
Hazreti Muhammed’in bir ismi de Cabbar’dır, yani çalışkandır. Herkes uyudu, o uyumadı, hep çalıştı, hep irşad etti. Sevenlerini aydın görmek istedi. Bir hadisinde, “Benim ümmetim madden ve manen komşularından üstün olursa şefaatime nail olur. İki günü bir olan benden değildir” diyor. Çalışanı seviyor. Bu sözlerin hiçbiri dinlenmedi. Dünyayı bırak ahirete çalış denildi. Ahiret nedir, öğrendin mi? Dünyan fakirse ahiretin de fakirdir.
Yüce Mevlana der ki: “Mahşeri görmek istersen gündüze bak, ahireti görmek istersen geceye bak. Aşığa ne mahşer gerek ne ahiret, ancak Rabbi gerek.”
Sen Rabbini bulduktan sonra, teferruat boş. Toplum hep teferruatla uğraşıyor. Halbuki dinimiz teferruat dini değildir.
Hazreti Ali de, “Evlatlarınızı zaman göre yetiştirin” dedi. Geçmiş zamana göre değil. Hazreti Mevlana, “Benim tezgahımda eski mala yer yok. Bugüne göre yapılan sohbet, yarına geçerli değil. Yarına varsak yarına göre konuşalım” der.
Hazreti Mevlana’ya demişler ki: “Sen çok güzel şeyler anlatıyorsun, bu muhabbetin bitmesinden korkuyoruz, bir başka akşam bir araya geldiğimizde bizlere ne sunacaksın?”
Hazreti Mevlana, “Bir kuyudan su alındığı zaman, kuyunun suyu bitiyor mu? Bir yere kadar bitiyor, sonra tazesi geliyor. Yarına varsak bize yeni muhabbetler, yeni doğuşlar gelir” demiş.
Yine Hazreti Mevlana, “Savaşa dair ne varsa bu alemde, ben orada yokum; sevgiye, barışa, kardeşliğe, dostluğa, birliğe dair ne varsa ben oradayım” dedi. Savaşla hiçbir yere varılmaz.
Akıl, hiçbir varlığa verilmemiş, insana verilmiş. Bir balina bir sandalı devirir, beş-on kişinin ölümüne sebep olursa yargılanmaz ama bir insan, yumurta çalsa yargılanır. Neden yaptın? diye sorulur. Çünkü insanda akıl var. İnsan her şeyin sorumlusudur ama insan olmadı mı biri, ne diyebiliriz ki…
İslam devletleri içinde Türk toplumu daha aydındır. İnşallah daha da aydın oluruz. Hepimiz kardeş oluruz, birlik oluruz. Bütün insan toplumunu birliğe, kardeşliğe, güzelliklere götürürüz.