AŞK VE İMAN – 2

Hazreti Mevlâna nurunda yok olduğu Hazreti Şems’i, ilk defa Şam’da bir meydanda gördü. 

Âriflerin Mekîbeleri’nden nakledilir ki: “Mevlâna Hazretleri, bir gün Şam’da bir meydanda dolaşıyordu. Kalabalık arasında siyah giyinmiş, başında bir külâh bulunan değişik bir zâtla karşılaştı. Bu adam, Mevlâna’nın yanına gelince onun mübârek elini öpüp, ‘Ey dünyanın sarrafı beni anla’ dedi. Bu Şemseddin-i Tebrizî Hazretleri idi. Mevlâna onunla meşgul olmaya başlamadan o, kalabalık arasında kaybolup gitti.

Hazreti Mevlâna’nın Hazreti Şems’le sohbetleri ve hâlvetleri haddi aşınca bütün Konya halkı kıskançlıklarından ayaklandılar. Sonunda hepsi birleşerek Hazreti Şems’in aleyhine yürüdüler. Dostlar arasında büyük bir çözülme oldu. Nihâyet Hazreti Şems ortadan kayboldu. Bir ay kadar kendisini aradılar, fakat hiçbir iz bulamadılar.

Hazreti Mevlâna bundan sonra semânın temelini attı. Aşıkların aşkı ve şevki ile dünyanın her tarafı doldu. Sayısız ve her tabakadan insan Mevlâna’ya yöneldiler. Herkes şiirler okumaya başladı, vecde ve mânevî neşeye kapıldı. Gece gündüz daima semâ ve mânevî neşeyle meşgul olundu.

Hayli münkîr kişiler dedikoduya başladı ve, ‘Bu ne acayip bir şeydir, yazıklar olsun! Böyle nazlı ve bilgin bir şehzâde birdenbire delirdi. Semâ, riyâzat ve açlıktan aklını kaçırıp deli oldu. Bütün bunlar o Tebriz’li şahsın yüzünden oldu’ dediler.

Bu hâl tıpkı Hazreti Muhammed’in hakkında inanmayanların söylediği şeylere benziyordu. 

Hazreti Mustafa şöyle buyurmuştur: ‘Kulun Tanrı’ya olan imanı, ancak cahil insanların onu delilikle bağdaştırmaları ile tam olur’..”

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.