HAZRETİ MEVLÂNA’DA YOKLUK VE MÂNÂSI – 3

Hazreti Mevlâna, Mesnevî’de mânâları o derece açar ki, herkesin anlayacağı bir hâlde anlatır, çeşitli misâller verir, yollar gösterir. Yokluğu farklı örnekler vererek, bir yerde şöyle izâh eder:

“Çıplak adam, arıların sokmasından kurtulmak için suya atlar ya!

Arılar, adamın tepesinde dolaşır dururlar… başını bir çıkardı mı hiç affetmezler, hemen sokarlar!

Tanrı’yı anmak sudur, şu kadının veya bu erkeğin anılması da arıdır.

Tanrı’yı anma suyuna dal, nefesini tut, sabret de eski düşüncelerden, vesveselerden kurtul.

Ondan sonra sen, tepeden tırnağa kadar o arı-duru suyun tabîatına bürünürsün. Öyle bir hâle gelirsin ki o kötü arı, sudan nasıl kaçar, çekinirse senden de öyle kaçar, öyle çekinir!

Sonra dilersen sudan uzaklaş… içten suyun tabîatına sahip olursun, hakîkatte ondan ayrılmamış sayılırsın.

Dünyadan geçen kişiler de yok olmamışlar, fakat Tanrı sıfatlarına bürünmüşlerdir.

Onların sıfatları, Hakk sıfatlarına karşı, güneşin karşısındaki yıldızlara dönmüştür.

Peygamberlerin nurları güneştir; bizim duygu ışığımız ise kandil, mum ve is!

Biri yanıp erir, öbürü parlar durur!

Bu azmini sakın hor görme, ehemmiyetsiz sanma. Bu yolda sabır lâzım, çekilecek mihnetlere tahammül gerek!”

“Aşığın gıdası ekmeksiz ekmeğe aşık olmaktır” diye buyuran Hazreti Mevlâna, aşığın aynı zamanda yoklukta yaşayan kişi olduğunu açıklar. Yokluğa bürünen kişinin aynı zamanda aşık olduğunu yine Mesnevî’de şu sözleriyle açıklar:

“Aşıkların varlıkla işi yoktur. Aşıklar, kârı sermayesiz elde ederler. Kanatları yoktur. Âlemin etrafında uçarlar. Elleri yoktur, topu meydandan kaparlar.”

Kasîde:

“Öyle bir sevgilim var ki, sevgisi içimi yakıyor, kavuruyor. İstiyorum o, benim yüzümü ayakları altına alsın, gözlerimin üstünde yürüsün! Başka bir yerde yürümesin! 

O benim her şeyimdir. O benim ekmeğimdir, suyumdur, havamdır. Ama bütün bunlar da onunla beraber bulunduğumuz günün içinde gizlenmiştir. Bu yüzdendir ki rızkım, gıdam onunla bulunduğum gündür. Asıl benim günüm de o gündür. O gün ne hoştur! Onun gıdası da ne hoştur! 

O bizi yok edip giderse ne olur? Allah’a yemin ederim ki, onun beni yok etmesine razıyım. Allah dilediğini yapar! 

Onun dikeni güllere sermayedir. Hakîkati bizden gizleyen perdeleri açmakta lütuflar, ihsanlar sahibidir. 

Her ne söylediysen, ne duyduysan, onların hepsi de kabuk gibidir, mânâsız sözlerdir. Çünkü aşkın içi, özü açıklanacak, anlatılacak bir şey değildir! 

Hakîkati hisseden, tecellîlere mazhâr olan özlü kişi deriye, kabuğa bakar mı?”

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.