KUR’ÂN VE HADÎSLER IŞIĞINDA HASAN ÇIKAR DEDE SOHBETLERİ / 1

🌹BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Besmele, “Allah’ım senin adınla başlıyorum” demektir.

‘B’ harfinin okunabilmesi için altına bir nokta koymak lâzımdır. ‘S’ harfinin okunabilmesi için de üç nokta koyulur. Yani hep nokta ile bağlanıyor. Nokta, elif oldu. Elif, gökte güneş oldu. Elif, ay oldu, yıldızlar oldu. Elif, dünya oldu. Elif, Allah oldu, Muhammed oldu, hep elif yazıldı.

Kur’ân, baştan aşağı nasihattir ve dünyadaki varlıkları söyler. Nasıl söyler? İnsanla söyler. Kur’ân, kendi kendine hiçbir şey söylemez. Kur’ân, insanla dile gelir. Kur’ân, Allah kelâmıdır, fakat Allah, rüzgârla, bulutla, güneşle dile gelmedi. Allah, bu güzel kelâmları bir benî âdemin dilinden söyledi. Kimdi o benî âdem? Hazreti Muhammed Efendimizdi. O, içindeki kudrete ‘Allah’ ismini verdi ve her an her dakika Allah’ı zikretti.

“Kur’ân okumak ve Allah’ı zikretmek 

imanı kuvvetlendirir.”

(Hadîs-i Şerîf)”

Hazreti Muhammed, Hakk ile Hakk olmuştu, Allah’ın dışında hiçbir varlığı yoktu. O’nun vücudundan işleyen Allah’tı. Allah, teblîgatları ve bilgileri O’nun vasıtasıyla insanlara bildiriyordu. Bu sebeple, Hazreti Muhammed’i sevmek, Allah’ı sevmektir. Hazreti Muhammed’in dışına çıkmak, Allah’ın dışına çıkmaktır.

Bir insan, iman sahibiyse, Resûlüne ve Kitab’ına bağlı ise, Kur’ân onunla dile geldiği için o insan, canlı Kur’ân’dır.

Allah’ın bütün güzellikleri insanla dile gelmiştir. Hazreti Muhammed’i, Hazreti Mevlâna’yı, bütün Pîrân Efendilerimizi ve Evliyâullah’ı sevip saymak, Allah’ı sevmektir, Allah’ı saymaktır. Onlar kalabalık görünürler ama hepsi bir mânâyı taşırlar. Hepsinde Hazreti Muhammed Efendimizin kokusu vardır, hepsinin dilinde aynı tat vardır.

Bizler, Hakk’ı gayrıda aramayalım; bu âlemin fâtihi ve hâkimi insandır.

“Şüphesiz, biz sana apaçık bir fetîh verdik.”

(Fetîh, 1)”

(Hasan Çıkar Dede’nin Dilinden Kur’ân ve Hadîsler Işığında Mevlâna Sohbetleri)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 20

🌹“Beni doğruluğa çekenle doğruyum. Eğri hareket edene ben de eğriyim.”

Hazreti Ali

Şimdi Hazreti Ali Efendimiz burada şunu söylemek istiyor: Birine arkadaşlık ettiğimde, doğru gidenle doğru yürürüm, eğri gidenle de eğri bakarım, bakalım şimdi nereye kadar böyle gidecek.

Arkadaşlık ediyor fakat onun yaptığını yapmıyor. Maksat onunla beraber duruyor, havasını bozmuyor. Ali ya, ismi üstünde herkese uyuyor. Eğri gibi dursa da doğruluktan ayrılmıyor.

Hazreti Muhammed Efendimiz de şöyle buyurur: “Hiçbir kötü niyet beslemeyerek, din kardeşlerini sevmek, hiçbir nefsanî duyguya kapılmaksızın, kinden arınmak, göklerin ve yerlerin sahibi Hazreti Allah’a göre, en sevilen insani âmellerdendir.”

Hazreti Ali Efendimizin ders aldığı yer Hazreti Resûlallah’tı. Bizler de Hazreti Muhammed Efendimize uyarsak, O’nun huylarıyla huylanırsak, hem içimizi hem de dışımızı temiz tutmuş oluruz.

Kendimizi güzelleştirmek için gayret sarfetmekten vazgeçmeyelim. İnsandan insana yol alalım, insana lâyık bir yaşam sürelim. Kalplerin mumlarını yakalım! Benliğe kapılmadan yoklukta kalmaya gayret edelim ki, güzellikler bizlerde suret bulsun. Gayret etmekten hiç vazgeçmeyelim; herkesin kendi ölçüsünde ikrâm edebileceği güzellikler vardır. Sayıları ‘Bir’leyebilmektir insan olmak. O hâlde bütün yaratılmışları sevelim! Tümden göz olalım, O’nun sevgisi ile kâinata bakalım. Tümden kulak olalım, işittiklerimiz bize O’nun mesajlarını getirsin. Her zerremiz O’nunla nefes alsın. Biz söz olalım, Allah bizden konuşsun!..

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 19

🌹“Sesini meleklerim özler, onlara sesini duyursan, günâhların o an bağışlanmıştır.”

Hazreti Ali

İnsan, melekleri aramasın kendi dışında. Peki neden aramayacağız kendi dışımızda? Çünkü Cebrâil insanın emrinde, Mikâil insanın emrinde, İsrâfil insanın emrinde, Azrâil insanın emrinde; e diğer melekler de çoktan bizim emrimizde.

Burada Cenâb-ı Ali, selâm olsun üzerine, diyor ki: Bütün kötü duygulardan arın, kendini güzelliklere ver ve öyle konuş, melekler o sesi özlemiştir, diyor. Güzel konuş ki onlar da huzur bulsun, senden de günâhlar gitsin.

Misâl olarak secdeye vardığımızda da, secde tamamen yokluk âlemidir, ben yokum sen varsın demektir. Secdeye vardığımızda ne diyoruz? Sübhâne Rabbiyel âlâ, Sübhâne Rabbiyel âlâ, Sübhâne Rabbiyel âlâ… Bu sözü söylediğin zaman kulakların işitiyor; Sübhâne Rabbiyel âlâ derken Allah’a sesleniyorsun, diyorsun ki: Allah’ım ne kadar güzelsin, ne kadar âlâsın, ne kadar temizsin, senin güzelliğini tarife imkân yok, sonsuz güzelliklere sahipsin. Allah da sana yine senin dilinden diyor ki: O sensin… Ona göre artık topluma bak ve konuş, o güzellikleri ben sana verdim.

Ama maalesef bu güzel sözlerin mânâsına inilmediği için ve sahiplenilmediği için insanlar kimliklerinden habersiz bir şekilde yaşayıp gidiyorlar. Allah insandan dile geliyor, insandan konuşuyor, senden yine sana sesleniyor; yok ki insandan başka biri Allah’ı dile getiren. Ama sen yine onu bırakıp başka yerlerde arıyorsun.

Cenâb-ı Mevlâna’ya bir gün soruyorlar: “Allah ne kadar büyüktür?” Mevlâna şöyle cevap veriyor: “Allah’ın büyüklüğü insanın boyu kadardır.” Bu yanıtı alanlar: “Aman yâ Mevlâna, sen insanın Hakk olduğunu mu söylüyorsun?” diye soruyorlar. Mevlâna yine cevap veriyor: “Evet, öyle söylüyorum. İnsan olmasaydı, Allah bilinmeyecekti. Allah, kâinatı yarattı, en son insanı yarattı ve insanda kendini yarattı. İnsan ile hem semâvattaki varlıkları, hem yeryüzündeki varlıkları isimlendirdi ve kendi büyüklüğünü de yine insanla dile getirdi.”

Ârif olana âşıklar defterinden bir harf bile kâfîdir.

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 17

🌹“Lâyık olmayan kimselere yüz suyu dökme, beyhûde yere kendini rezil etmiş olursun.”

Hazreti Ali

Hüdâvendigâr Mevlâna, “Kim fere ve boğazına düşmüş, bu düşkünlüğünü kendisine âdet ve huy edinmişse ona denecek söz, ancak ‘Sizin dininiz sizin, benimki benim’ sözünden ibârettir” der ve yine şöyle buyurur: “Herzevekillerin herzelerini, mânâsız sözlerini saçma gururlarını az dinle, bu çeşit adamlarla savaş safına girme. Allah, bunlar hakkında ‘Onlar size uyunca sayınızı çoğaltmazlar, ancak aranıza nifâk sokar, hile ve fesadı çoğaltırlar’ dedi. Er olmayan kaypak arkadaşlara uyma, çevir onların yaprağını! Çünkü onlar sizinle yoldaş olurlarsa gaziler de saman gibi içsiz bir hâle düşerler. Size uymuş görünür, sizinle beraber safa girerler ama sonra kaçarlar, safı da bozar perişan ederler. Bu çeşit adamdansa… münâfıklardan pek kalabalık kişinin size uymasındansa azlık asker daha iyi.”

İnsan, insanın rahmanıdır. İnsan, insanın şeytanıdır. Bir arkadaş, bir arkadaşı doğru yola götürmeye çalışırsa, o arkadaş rahman sıfatını taşır, arkadaşını da rahmanîyete çeker. Bir arkadaş, arkadaşını kötü yollara çekmeye kalkarsa, o şeytandır. Ona uydun mu şeytana uymuş olursun.

Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de de, “Biz sana onların haberlerini gerçek olarak anlatıyoruz. Şüphesiz onlar Rablerine inanmış birkaç genç yiğitti. Biz de onların hidâyetlerini artırmıştık” (Kehf, 13) diye buyrulmaktadır.

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 16

🌹“Bir dost ola ki, iki vücuda bölünmüş bir rûh. Vücud iki vücud, rûhu bir rûh.”

Hazreti Ali

Hazreti Ali Efendimiz burada ne kadar güzel söylüyor. Ya nefsin teslîm olsun rûha, güzelliğe; ayrılık olmasın. Yahut da akla düş; ama akla düştün mü rûhu kirletiyorsun. Bu yüzden bir rûh bir vücud ol. Zâhirde iki görünürsün ama bir okunursun.

Hakîkat sahibine iki âlem birdir, yani hem bâtınî âlem hem zâhirî âlem. Neden birdir? Çünkü hiçbir varlık onun dışında değildir. Allah’ın 99 isminin yanısıra gördüğünüz bütün varlıklar da Allah’la diri oldukları için her biri kendi isimlerinin yanında ‘Allah’ okunurlar. Ama ancak Hakk ile Hakk olmuş, Allah’ta fânî olmuş bir hakîkat ehli bunu bilir, görür, çünkü onun bütün varlığı yine Allah’tır, Allah iledir. O, Allah ile görür, Allah ile bilir.

Bizlere en güzel örnek Evliyâullah’tır. Onlar kalabalık görünürler ama bir mânâyı taşırlar. Hepsinde Hazreti Muhammed’in, Hazreti Ali’nin kokusu vardır, hepsinde aynı tat vardır. Onlar aramızda yaşıyorlar. Onlar esmâda kalabalıklar ama hepsi mânâda bir, Hazreti Muhammed’i andığımız zaman hepsi anılırlar.

Hazreti Şems diyor ki: “Bağda üzüm kalabalık görünür, ama tavada hepsi birdir.” Hepsi pekmez olmuştur.

Hazreti Mevlâna’ya sorarlar: “Pîrân hakkında ne buyurursun?” 

Mevlâna, “Pîrân güllere benzer, renkleri çok, kokuları bir olur” der.

Hepsinin gönlünde Hazreti Muhammed, Hazreti Ali var. Yalnız erkân yönünden değişik konuşurlar ama gönülleri Hakk’a bağlıdır. Güllerin renkleri çok, kokuları birdir. İster kırmızı, ister beyaz, ister pembe, ister sarı olsun, hiçbirinde ayrı koku yoktur, hepsi gül kokar.

İnsan, Allah’ın muhabbeti ile yaşarsa, biraz geceleri nefsine kıyıp Allah’ı zikrederse aslını bulur. Bu, çapayı alıp denize yol açmaya benzer. Açan kişi bir testiye benzer, gün gelir o testi kırılır, testideki su açılan yola dökülür, yok açıksa denize gider; bu yapılmazsa testi kırılınca o su toprağa gider, toprak olur. 

Hazreti Mevlâna, “Âşıklar yağmura benzer, yağmur damlaları denize düştüğü zaman damlayı denizden ayıramazsın; hepsi deniz olmuştur. Bazı damlalar ise karaya düşer, onları da topraktan ayırmazsın” der.

Bütün tasavvuf ehli hangi koldan olursa olsun, hepsi insan olmak için yola çıkmıştır. İnsan olmamız için başta Hazreti Muhammed’e, Evliyâlara sevgi ile bakmamız, saygıyla anmamız lâzım. O zaman bizler de onların bir neferleri oluruz.

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 15

🌹“Sen insanoğlu, yaşamın boyunca yaşamının tek bir saati bile sana ödünç olsun verilmemiştir, tek bir anı bile senin değildir ömrünün.”

Hazreti Ali

Hazreti Ali Efendimiz burada bizlere tamamen hakîkati bildiriyor. Hiçbir şey bize ait değildir, hiçbir şey. Biz her zaman ne diyoruz: Her şey Allah’a aittir, her şey… Madem ki her şey Allah’a ait, o zaman haydi biz de Allah’a ait olalım, olmayalım bize ait. Peki nasıl O’na ait olacağız? İşte önümüzde örneğimiz var; biz Mevlâna’yı örnek aldık, Peygamber Efendimizi örnek aldık. Sohbetlerimizde daima Mevlâna’yı dile getiriyoruz, Hazreti Muhammed’i dile getiriyoruz, Ehli Beyt Efendilerimizi dile getiriyoruz. Neden? Çünkü onlar hep Allah’la yol aldılar. Onların hepsi insanlığın en üst varlıklarıdır.

Hazreti Muhammed şöyle buyuruyor; O’nu sevenlerine, O’nu kendine methîye edenlere, her yerde O’nu methedenlere, O’nun büyüklüğünü, güzelliğini, O’nun aklını, fikirlerini dile getirenlere, O’nun aklıyla akıllarını büyütenlere… “Sen” diyor, “gelmiş geçmiş bütün Peygamberlerden efdâlsin.” Yani çıkma benim dışıma artık, demek istiyor. Çıkma ki, zamanın boşa geçmesin.

Hazreti Peygamberin ilmi bütün kâinatı kaplamıştır. Baktığımız zaman, Kur’ân tamamen nûrdur. Bütün dünya Kur’ân’ı okudu, O’nun ilminden faydalandı ve ilerledi. Fakat maalesef biz hala Kur’ân’ı ölüye okuyoruz, inmiyoruz O’nun derinliklerine. Bakın Mevlâna ne diyor: “Kur’ân” diyor, “baştan aşağı nûrdur. Nûr toprağa girmez.”

Misâl olarak namazda da secdeye vardığımızda ne diyoruz? Sübhâne Rabbiyel âlâ… Sübhâne Rabbiyel âlâ… Sübhâne Rabbiyel âlâ… Nedir bu sözün mânâsı? Allah’ım, Senden güzel yok, Senden ala yok, Sen her şeyin üzerinde bir varlıksın. Sen bunları söylediğin zaman Allah da sana şöyle sesleniyor: Ey beni zikredenim, diyor, sen bu sözleri kimin kudretiyle söyledin? Allah’ın kudretiyle… Demek ki bütün bu sözler yine senden sanaydı, neden sen bu sözlerden bir ders almadın, bu sözlerin derinine inmedin? Neden bu zikirden bir fayda almadın, kendini beslemedin?

Hakîkatte Allah’ın kimsenin namazına ihtiyacı yoktur, bizim Allah’a ihtiyacımız var. O da insan dışında değildir. Hazreti Muhammed’in ilk zikri, “Lâ ilâhe illallah” dır, yani cihan boş ancak Sensin Allah. Hazreti Muhammed tamamen Allah’ta fânî olmuştu, O’nun her zerresini Allah kaplamıştı. O’ndan söyleyen, işiten, gören Allah’tı.

İnsanın mânâsı hakîkatte çok büyüktür, çok yücedir. Malesef insan, kendi hakîkatinden, asıl kimliğinden haberdâr olmadığı için kendini değersiz bir varlık olarak görür.

İnsanın kimliğini en açık şekilde söyleyen Hüdâvendigâr Mevlâna’dır, şöyle der: “Bu kadar Allah dediniz, daha mı Allah’laşmadınız? Bu kadar Kur’ân okudunuz, daha mı Kur’ân’laşmadınız?” Peki Mevlâna bu sözüyle ne demek istedi? Aşkla zikrettin mi, bil ki sen yoksun, O var. Çünkü aşka girmişsin oraya âşık olmuşsun, aklını kaybetmişsin, başında akıl da, düşünce de, fikir de, O olmuş. Sen, O olmuşsun. Aşk yoksa, Allah, Allah, Allah diye zikrederken akıl başka yerde gezerse, O olamıyorsun. Kur’ân-ı Kerîm’i de aşksız, sevgisiz okursan, sadece dilde, mânâ yok, anlamıyorsun. Ne oldu? Ne Kur’ân’laşabilir, ne de Hakk’la Hakk olabilirsin, hiçbir yere varamazsın, koca bir ömrü boşa geçirmiş olursun. Ama sevgi olursa, aşk olursa, senden kişilik gider, Hakk’ın güzellikleri sende kendini gösterir.

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 13

🌹“Bilgiyi iste, terbiye edin, canım sana fedâ olsun. Ellerim onunla üstün olur, yeter ki iyi ve güzel şeyleri iste.”

Hazreti Ali

Zaten Hazreti Ali Efendimiz ne güzel buyurur; “Bana bir ilim öğretenin ben kırk gün onun kölesi olurum. İlim nerede ise git al” der.

Hazreti Peygamber Efendimiz de savaşlarda düşman askerlerini esir aldıkları zaman, onlardan ümmetine öğretmenlik yapmalarını istedi, okuma yazma öğretmelerini istedi, çünkü onların çoğu okuma yazma biliyordu. Ve böylece onları kölelikten de azâd etti. Çünkü öğretmen çok mukaddes bir varlıktır. O, sana bilgi sunar.

Bakın 1400 sene geçmiş aradan ama, onların sözleri hiç eskimemiş, dâima ağızlarından baldan tatlı sözler akıyor.

Ama maalesef bugün öyle değil; insanlar hep küfürde, kavgada yaşıyorlar. İnsan olanda ikiliğe düşüren sözler olmaz. İnsan olanın sözü her zaman yapıcıdır, insanları sevgiye, birliğe, kardeşliğe çağırır.

Kendini bilmeyen, kimliğinden habersiz kişilerden topluma ancak ikilik yayılır. Bir toplum ne kadar ikiliklerden uzak durursa, Hazreti Muhammed Efendimizin, Hazreti Ali Efendimizin, Pîrimiz Mevlâna’nın, Pîrân Efendilerimizin ve Evliyâullahın ilmiyle kendilerini güzelleştirirlerse, onların dilleri ile topluma çıkarlarsa, o toplum aydınlanır karanlıklardan kurtulur, özgür ve hür yaşar. Çünkü karanlık aydınlıktan korkar.

Peygamber Efendimiz ne diyor… “Ben bütün âleme rahmet olarak geldim” diyor. O’nda insan ayrımı yok, din ayrımı yok, mezheb ayrımı yok. O, iyiye de kötüye de rahmetle çıkmıştır hep. Neden? Çünkü hepsini Allah’ın varlıkları olarak görmüştür, O’nda hiç ayrımcılık yoktur.

Madem ki bizler de Müslümanız, o zaman bizim de Peygamber Efendimize uyarak, O’nun gibi topluma rahmetle çıkmamız lâzım. Kavgayı, dövüşü, ikilikleri artık geride bırakmamız lâzım.

Mevlâna’nın çok güzel bir sözü vardır, şöyle der: “Evlâdım, sakın câhil ile sohbet etme, akîbet başın derde girer.” Neden böyle söylemiş? Çünkü câhile kara dersin, o, beyaz der; devamlı tersini söyler.

Evet, bizim üzerimize düşen, ne kadar güzellikler varsa, onları benimsemek; ne kadar akla uygun sözler varsa, onları benimsemek; ne kadar gönüle uygun sözler varsa, hepsini benimsemektir. Eğer aklımız almıyorsa, gönlümüz almıyorsa, rûhumuz gıda bulmuyorsa, o zaman o sözleri dinlemeyeceğiz; ki zamanımız boşa geçmesin.

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 11

🌹“Verdiğin sözden dönme, haddini aşma, düşmanın olsa da aldatma.”

Hazreti Ali

Cenâb-ı Allah, Peygamber Efendimizin dilinden şöyle buyuruyor ve diyor ki: “Onların vazifesi itaat ve güzel söz söylemekti. Allah’ın emrine sadâkat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.” (Muhammed, 21)

Cenâb-ı Allah sadıkları sever, sadık olmayanları sevmez. Sözüne sadık olmayanlarla, durmadan bahane uyduranlarla Allah’ın işi yoktur.

Bir gün Mevlâna’ya bir soru soruyorlar: “Diyelim ki senin cemaatinden birisi çok akıllı, ama gelmiyor senin huzûruna. Neden gideyim ki hep aynı şeyleri konuşuyor, diyor. Biri de var, isyankâr, hattâ küfürbâz da, ama bırakmıyor seni hiç, devamlı senin yanında, senin huzûrunda. Yâ Mevlâna, o akıllıyı mı seversin yoksa diğerini mi?” 

İşte Mevlâna, “O Akıllı olan dursun yerinde” diyor, “Bu küfürbâz da kalsın yanımda.”

Hazreti Ali Efendimize de, “Müminler, namazlarını (salâtlarını) hûşû içinde kılarlar” âyetini sorduklarında, “Hûşû kalptedir. Hûşû, Müslümanın vekârına yakışır şekilde, vücudunun sakin olması ve gözünü namaz kıldığı yerden ayırmamasıdır” diye buyurmuştur.

Yine Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’ya sordular, “Bu kadar kitap okudun, ne öğrendin?” 

Mevlâna, onlara şu cevabı verdi: “Haddimi bildim, adımı öğrendim!” 

Yine sordular, “Yâ Mevlâna, neymiş adın?” 

Dedi ki: “İnsan…”

İnsan olmak için İnsan’ı örnek almak lâzım. En güzel insan, Hazreti Muhammed. Onu örnek almaz, ona uygun adımlar atmaya çalışmazsak, insan olamayız. Nebîlerimiz güzel, velîlerimiz güzel. Biz onlara ayak uydurmadığımız için cefâlar, gamlar, hüzünler, üzüntüler üstümüzden gitmiyor. Hem nefsimizle, hem de Allah’la olmak istiyoruz. Bu, iki karpuzu bir koltukta taşımak istemeye benzer. Bil ki biri düşer kırılır, öbürünü de düşürür. Onun için zahmetli yolu seçeceksin, sonu rahmettir. Alışverişimiz nedir? İnsanlık al, insanlık ver. Alışverişimiz bu olacak.

Allah hep rahmettir. O’nun rahmeti Hazreti Muhammed’de tecellî etmiştir. Siz düşünün, eğer kötü huylarınız varsa, onları yavaşa yavaş Hakk’ın bir dostuyla, onun güzel huylarıyla güzelleştirin.

Ey ârifler, ey âşıklar,

Gelin hep beraber Muhammed’i bulalım. 

Ey Dost yolunda yürüyen sadıklar,

Gelin Muhammed’i bulalım.

Doludur âleme Muhammed’in nûru, 

İki cihan serveri nerde ise an’ın nûru, 

Gelin ey dostlar Muhammed’i bulalım. 

Ey canlar, Muhammed diridir ölmez, 

Dünya durdukça taze güldür solmaz, 

Onu seven dostlar gâfil olmaz,

Gelin ey dostlar Muhammed’i bulalım. 

Ey dostlar,

Gelin kalmayın dünya elinde,

Cihanın mülkü malında,

Gelin Muhammed’i bulalım. 

Muhammed âlemden gitmez,

Cihan durdukça sönmez,

İsteyenler yolda kalmaz,

Gelin dostlar Muhammed’i bulalım…

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 9

🌹“Herkesten müstağnî bulundukça kıymetin yücelir.”

Hazreti Ali

Hazreti Ali Efendimiz bu sözünde şunu demek istiyor: Bir insan eğer tok gönüllü olursa, başkalarından bir şey dilenmezse, Hakk ile kendisini donatmış ise, bu kişi her yerde herkes tarafından sevilir ve sayılır.

Çalışacaksın, yiyeceksin, eğleneceksin; fakat hiçbir dünya arzusu, Allah sevgisinin üstünde olmayacak. Mesele burada; bizi kurtaracak olan şey, menfaatsiz sevgidir. İnsanı bu ihyâ eder. Fakat menfaatle karıştı mı zehir olur.

Bedenimiz bir kafese benzer. Eğer kendimizi rûhanîyeti zenginleştirecek davranışlarla, hizmetlerle beslersek, Hazreti Muhammed’in, Hazreti Ali’nin, Hüdâvendigâr Mevlâna’nın ve diğer Evliyâların ahlâkını benimsersek, kafesimiz türlü güzellikte kuşlarla süslenir. Ama gayretlerimiz hep dünya ve dünya kazançları için olursa, kafesimiz bize zindan olur, bizi güzelliklerden uzaklaştırır.

Şöyle bir deyiş vardır: Duvara güvenirsin, gün gelir duvar yıkılır. Birisine güvenirsin, gün gelir ölür. Ama Allah’a güvenirsen, O’ne yıkılır, ne de ölür… O, her dâim diridir, hem dâim ‘Hay’dır.

Vermekte en cömert olan yüce Allah’tır. Düşünün, gece-gündüz hizmette, bir saniye bile geri kalmıyor hizmetlerinden. İlâhî düzen büyük bir ahenk içersinde yürüyor ki, hiç durup dinlenmesi yok. O hâlde ona lâyık olabilmek yolunda bizlere de durmak yok.

Birlik olalım dostlar sevgiden yana, 

Birbirimize kardeş olalım.

Ne yalan olsun, ne dolan,

O kutsal sevgiye birlikte köle olalım…

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 8

🌹“Bir kimseden gördüğün iyiliği hatırından hiç çıkarma.”

Hazreti Ali

İmam Ali Efendimiz burada, madem ki birinden bir iyilik gördün, sana bir iyiliği dokundu, o zaman bu iyiliği hiç hatırından çıkarma, diye buyuruyor. O kişi demek ki bir Hızır gibi sana gelmiş, Hakk ondan işlemiş, o zaman sen de o iyiliği hiç unutma hep hatırında tut.

Hüdâvendigâr Mevlâna’mız, Mesnevî-i Şerîf’inde, Hızır hakkında şöyle buyurur ve der ki: “Bir Pîr ele geçirdin mi hemen teslîm ol; Musa gibi Hızır’ın hükmüne girip yürü. Ey münâfıklık nedir, bilmeyen! Hızır’ın yaptığı işlere sabret ki Hızır, ‘Haydi git, ayrılık geldi’ demesin. Gemiyi kırarsa ses çıkarma; çocuğu öldürürse saçını başını yolma. Madem ki Hakk, onun eline, ‘Kendi elimdir’ dedi; ‘Yedullahî fevka eydîhim’ hükmünü verdi; şu hâlde Allah eli, onu öldürse de yine diriltir. Hattâ diriltmek nedir ki? Ona ebedî hayat verir. Bu yolu, nâdir olarak yapayalnız aşan bile yine Pîrlerin himmetiyle aşmış, varacağı yere onların sayesinde ulaşmıştır. Pîrin eli, kısa değildir, gaybdekilere de erişir. Onun eli, Allah kabzasından başka bir şey değildir ki. Gaybde bulunanlara böyle bir hil’âti verirlerse huzûrda bulunanlar şüphesiz gaybdekilerden daha iyidir. Gaybdekileri bile doyururlar, onlara bile ihsân ederlerse artık konuğun önüne ne nimetler koymazlar? Huzûrlarında hizmet kemeri bağlanan nerede, kapı dışında bulunan nerede? Pîri seçip ona teslîm oldun mu, nazik ve tahammülsüz olma; balçık gibi gevşek ve sölpük bir hâlde bulunma. Her zahmete, her meşakkate kızar, kinlenirsen cilâlanmadan nasıl ayna olacaksın?”

Mürşid-i kâmillerin yolları Hazreti Ali’ye çıkar, selâm olsun üzerine. Velâyetin başı Hazreti Ali’dir. Hangi velî olursa olsun Hazreti Ali’yi kendilerine rûh edinmezlerse, kâmil insan olamazlar. Hazreti Pîr; “Bütün velîlerde ve nebîlerde gören göz Ali’dir” demiştir.

Mürşid-i kâmiller kitabî konuşmazlar, onlar dâima hitabî konuşurlar. Allah insanların hem yaradanı, hem mürebbîsidir. Onlar, yeryüzünde Allah’ın ihsânını halka sunmakla görevlidirler. Onlar aşkın, canlı, ete kemiğe bürünmüş hâli olarak seyredenlerine ayna olurlar. Arayışta olanlar o aynada Allah’ın türlü güzelliklerini, yüceliğini, cömertliğini seyrederler.

Nitekim, Kur’ân-ı Kerîm’de, “Artık sen, öğüt verip, hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici, bir hatırlatıcısın” diye buyurulmaktadır. (Gâşiye, 21)

Mürşid-i kâmiller Allah’ın gölgeleridir, hepsi Allah’ın aletleridirler. Hazreti Muhammed Efendimizden zuhûra gelen bütün o güzel kelâmlar Allah’ın kelâmıdır. O, Allah’ın aletiydi, Hakk ondan işliyordu.

Allah elçiden dile geliyor. Oradan teblîğler sunuyor, o teblîğler sana ağır geliyor, kaçıyorsun. Kaçma! O teblîğleri yerine getir ki, Hakk yüzünü sende göstersin.

Unutmayın… Talebimiz sadece Allah’tan olmalıdır. Bilgisizlikten başka hiçbir şeyden korkmayın, bilmediklerinizi öğrenmekte azîmli olun. En büyük zenginliğiniz olan aklınızı kullanarak güzel huylarla huylanmak yolundan ayrılmayın.

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…