HAKK İLE HAKK OLMAK…🌹
Mahmut Efendi: Velîyyullah buyuruyor ki: “Peygamber Efendimiz Hazreti Mustafa (sav), âlemin hakîkatinin ve kemâlâtının beşerî örtüsüdür. Kendisi, “Ben elçiyim, ben kulum” diyerek bunu örtmüş ve gizlemiştir. Böylece bütün insanlık âlemine bir kulun nasıl olması gerektiğinin misâlini vererek bir hidâyet rehberi olmaktadır.” Hazreti Mevlâna da bu hakîkati şöyle dile getiriyor: “Hakîkat-i Muhammedîye güneşi beşerîyet örtüsüyle yüzünü gizlemiştir. Bu sırrı anlamaya çalış, bunun doğrusu budur. Bunu en iyi bilen Allahü Âzimüşşân’dır. Hazreti Muhammed, Hakk’ın esmâ, sıfat ve zâtının ekberîyetle tecellîsidir. Bunu bilmeyip, Allah başka Resûl başka demek, ikilikte kalmaktır.” Siz nasıl yorumluyorsunuz Dede?
Hasan Dede: Tamamen Hakk’a yüz tutan, her şeyiyle kendini Hakk’a vermiş olan bir kişi artık Hakk olmuştur ve bedeni de Hakk’ın örtüsü olmuştur. Bu âlemde insan sûretinde görünen sayısız varlık vardır; bunlar insan görünürler ama gönülleri, muhabbetleri, inançları, sevgileri tamamen Allah’ın vehimlerine, yani varlıklarına sunulmuş olduğu için, bunlar Allah ile diridirler fakat Allah onlarda diri değildir. Bir insan, bir Allah’ın sevgilisine elini uzatır, oraya baş keser, orayı kendine baş eder, orayla kendini beslerse ve Hazreti Muhammed Efendimiz’e muhabbetini, sevgisini, gönlünü verirse; Hazreti Muhammed Efendimiz, selâm olsun üzerine, bu gönül sahibine gecenin bir vaktinde o güzel yüzünü gösterir. O güzel yüzü gören kişi artık Hakk ile Hakk olmuştur, onun vücudu sadece bir örtüdür ve o örtünün altında Allah’tan başka bir şey yoktur.
Hazreti Ali Efendimiz şöyle buyurur:
“Kişi dili altında gizlidir.”
Bir gün Hazreti Mevlâna’nın huzûruna iki kişi geliyor. Cenâb-ı Mevlâna ikisiyle de muhabbet ediyor, fakat biri susuyor hiçbir şey söylemiyor, diğeri de sorularına cevap veriyor. Bu iki kişi Mevlâna’nın huzûrundan ayrıldıklarında, aynı muhabbet ortamında bulunanlar Mevlâna’ya sormuşlar: “Bunlar nasıl kişilerdi ya Mevlâna?” Mevlâna şöyle cevap vermiş: “Konuşan kişi şu derecededir, diğeri hakkında bir şey diyemiyorum, çünkü konuşmadı.” Yani kimliği ortaya çıkmadı. Bizler, mâdem ki sarraf dükkânında çalışıyoruz, toplum ne ayardadır, konuşmalarından anlarız. Fakat bizlerin önemli bir vazîfesi de, onların örtülerini kaldırmadan onlara insandan söz etmek. Böylece belki o insandan örnek alır da, bir gün gelir o da güzel bir insan olur, Hakk olur. Kısaca, insanın bedeni libâdır, örtüdür. Bir Hakk dostu, Hakk ile Hakk’tır, ama bu sırrı âşikâr edemez, ben Allah’ım diyemez. Eğer, ben Allah’ım, derse benliğe tutulmuş olur ve Firavun sıfatına ermiş olur. Ne kadar yoklukta durursa, o kadar Hakk’ın yüzü ondan tecellîsini gösterir.
Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…