Sultan Veled Hazretleri diyor ki: “Bir gün babam Hüdavendigar Mevlana, bana, ‘Bahaeddin, gönülden dile yol olduğu gibi, dilden de gönüle yol vardır. Allah’ın sevgisini de, O’nun aziz olan isimleriyle elde etmek mümkündür. Nitekim Allah, ‘Ey kullar, kalbinizde safa hasıl olması için, daima beni anmaktan geri kalmayın. Safa ne kadar çok olursa, Allah’ın nurunun parlaklığı da o nisbette çok olur’ buyurmuştur.” Ne dersiniz Hasan Dede?
Cenab-ı Mevlana, tabii ki çok doğru söylemiş ve yine başka bir yerde de şöyle buyurur: “Aşıkların en zengin varlığı gecedir.” Çünkü gece oldu mu herkes dinlenmeye çekilir, uykudadır. Aşık o sırada uykuyu terketmiş, zikire koyulmuştur. O zikirler hiçbir zaman boş kalmaz, gün gelir yüzünü gösterir. O, yüzünün güzelliğini gösterdi mi, artık aşık o güzelliği kolay kolay kimseyle paylaşamaz. Ancak kendi gibi bir aşık bulursa onunla konuşur, birbirlerinde hasbuhal ederler.
Şeyhim Hakkı Dede, selam olsun üzerine, bir mürid gelip ona, “Ben rüyamda Peygamberi gördüm” dediğinde, “Oğlum, sen hayal görmüşsün” derdi. Çünkü bunu söyleyen bir mürid, şeyhinin dışına çıkmış demektir. Eğer rüyasında, şeyhi müride o mukaddes zatları gösteriyor olsaydı, yani şeyhinin rehberliğinde Peygamber Efendimizi görmüş olsaydı, o zaman o rüya, rüya olmaktan, yani hayal olmaktan çıkar mana olurdu, gerçek olurdu. Bir mürid, böyle bir mana görürse, artık o manayı ömrünün sonuna kadar unutamaz, hep o güzellikte kalır.
“Andolsun ki sen bundan gaflette idin. Şimdi gaflet perdeni açtık, artık gözün keskindir.” (Kaf, 22)
Eğer mürid, sıdk-ı bütün bir imanla şeyhine bağlanmışsa, müridin gördüğü manayı aynı zamanda mürşidi de görür.
Mürid de, mürşidinin manalarını görür ve beraber seyir ederler, akılların almayacağı güzellikleri beraber yaşarlar. Ve bu güzellikler günlerce, haftalarca, aylarca aynı şekilde zuhur etmeye devam ederse, şeyhi müridine soyunur, yani mürid artık mürşidi olur, aralarında hiçbir perde kalmaz, ikilik kalkar, artık bir olurlar, bir okunurlar.
“Allah da, ‘Her ikinizin de duası kabul edildi. Öyleyse dürüst olmakta devam edin ve sakın bilmeyenlerin yolunda gitmeyin’ dedi.” (Yunus, 89)
“Çifte ve teke andolsun ve ışırken geceye.” (Fecr, 3-4)