HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 18

🌹“Ey oğlum, zikirde öğütler var, öğütleri izleyenler terbiye ve eğitim görmüş olur.”

Hazreti Ali

İmam Ali Efendimiz Allah’ın bütün güzelliklerini görüyordu. Allah, nûr âlâ nûrdur. O’nun nûrunu seyretmeye kimsenin gücü yetmez.

İmam Ali Efendimiz bu sözleriyle, Allah’ı zikreden kişiden edeb istiyor. Nasıl bir edeb istiyor? Misâl olarak; bir oğlan ve bir kız birbirlerini çok seviyorlar, buluşacaklar diyelim. Daha buluşmaya gitmeden evvel, o akşam oğlan, buluştuklarında sevgilisine ikrâm etmek için bir sürü şiirler yazıyor. Fakat buluştuklarında sevgilisi, bir bakışıyla onun yazmış olduğu bütün şiirleri sönük bırakıyor, oğlan söyleyemiyor. Neden söyleyemiyor? Çünkü korkuyor yazmış olduğu şiirlerle sevgilisini incitmesin. Peki ya şimdi o cihan güzeli Allah, nereden gösterdi yüzünü? Hazreti Muhammed’den… Şimdi Hazreti Muhammed bizler gibi beşer görünürdü ama, O’nun o öbür yüzü dünyayı yerinden oynatır. Bunu Hazreti Ali Efendimiz biliyordu. Biz de burada diyoruz ki: Allah için Allah diyelim. Çünkü O’ndan daha güzel yok bu âlemde. Allah’ın ismi kamufledir, örtüdür; hakîkatte ise Resûlallah’tır. İşte Cenâb-ı Mevlâna şöyle buyurur: “Hazreti Muhammed’in dışında bir Allah aramaya kalkarsan, sen boşlukta kalırsın.”

Bugün Amerikalılar 34.000 kilometrekare alanı sessizlik alanı olarak belirlemiş, burada Allah’ın sesini duymayı bekliyorlar. Amerikalıların çoğu İsevî, neden dinlemiyorsun Hazreti İsa’yı, Musevîler neden dinlemiyor Hazreti Musa’yı, Allah onlardan dile geldi. Ama daha güzel sözler istersen dinle Hazreti Muhammed’i, çünkü Allah en güzel yüzünü, bütün güzelliklerini Hazreti Muhammed’den gösterdi. Aslına bakarsanız bütün Peygamberler İslâm’dır; İslâm’ın kemâlatı da Hazreti Muhammed’de tecellîsini göstermiştir. O’nun her sözü Hakk’ın sözüdür, nûr âlâ nûrdur. Hazreti Muhammed, Allah’ın dışında hiçbir şeyi zikretmedi. Hazreti Muhammed, edebin kaynağıdır. O’nu bilenler de daima edepte dururlar.

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 17

🌹“Lâyık olmayan kimselere yüz suyu dökme, beyhûde yere kendini rezil etmiş olursun.”

Hazreti Ali

Hüdâvendigâr Mevlâna, “Kim fere ve boğazına düşmüş, bu düşkünlüğünü kendisine âdet ve huy edinmişse ona denecek söz, ancak ‘Sizin dininiz sizin, benimki benim’ sözünden ibârettir” der ve yine şöyle buyurur: “Herzevekillerin herzelerini, mânâsız sözlerini saçma gururlarını az dinle, bu çeşit adamlarla savaş safına girme. Allah, bunlar hakkında ‘Onlar size uyunca sayınızı çoğaltmazlar, ancak aranıza nifâk sokar, hile ve fesadı çoğaltırlar’ dedi. Er olmayan kaypak arkadaşlara uyma, çevir onların yaprağını! Çünkü onlar sizinle yoldaş olurlarsa gaziler de saman gibi içsiz bir hâle düşerler. Size uymuş görünür, sizinle beraber safa girerler ama sonra kaçarlar, safı da bozar perişan ederler. Bu çeşit adamdansa… münâfıklardan pek kalabalık kişinin size uymasındansa azlık asker daha iyi.”

İnsan, insanın rahmanıdır. İnsan, insanın şeytanıdır. Bir arkadaş, bir arkadaşı doğru yola götürmeye çalışırsa, o arkadaş rahman sıfatını taşır, arkadaşını da rahmanîyete çeker. Bir arkadaş, arkadaşını kötü yollara çekmeye kalkarsa, o şeytandır. Ona uydun mu şeytana uymuş olursun.

Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de de, “Biz sana onların haberlerini gerçek olarak anlatıyoruz. Şüphesiz onlar Rablerine inanmış birkaç genç yiğitti. Biz de onların hidâyetlerini artırmıştık” (Kehf, 13) diye buyrulmaktadır.

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 16

🌹“Bir dost ola ki, iki vücuda bölünmüş bir rûh. Vücud iki vücud, rûhu bir rûh.”

Hazreti Ali

Hazreti Ali Efendimiz burada ne kadar güzel söylüyor. Ya nefsin teslîm olsun rûha, güzelliğe; ayrılık olmasın. Yahut da akla düş; ama akla düştün mü rûhu kirletiyorsun. Bu yüzden bir rûh bir vücud ol. Zâhirde iki görünürsün ama bir okunursun.

Hakîkat sahibine iki âlem birdir, yani hem bâtınî âlem hem zâhirî âlem. Neden birdir? Çünkü hiçbir varlık onun dışında değildir. Allah’ın 99 isminin yanısıra gördüğünüz bütün varlıklar da Allah’la diri oldukları için her biri kendi isimlerinin yanında ‘Allah’ okunurlar. Ama ancak Hakk ile Hakk olmuş, Allah’ta fânî olmuş bir hakîkat ehli bunu bilir, görür, çünkü onun bütün varlığı yine Allah’tır, Allah iledir. O, Allah ile görür, Allah ile bilir.

Bizlere en güzel örnek Evliyâullah’tır. Onlar kalabalık görünürler ama bir mânâyı taşırlar. Hepsinde Hazreti Muhammed’in, Hazreti Ali’nin kokusu vardır, hepsinde aynı tat vardır. Onlar aramızda yaşıyorlar. Onlar esmâda kalabalıklar ama hepsi mânâda bir, Hazreti Muhammed’i andığımız zaman hepsi anılırlar.

Hazreti Şems diyor ki: “Bağda üzüm kalabalık görünür, ama tavada hepsi birdir.” Hepsi pekmez olmuştur.

Hazreti Mevlâna’ya sorarlar: “Pîrân hakkında ne buyurursun?” 

Mevlâna, “Pîrân güllere benzer, renkleri çok, kokuları bir olur” der.

Hepsinin gönlünde Hazreti Muhammed, Hazreti Ali var. Yalnız erkân yönünden değişik konuşurlar ama gönülleri Hakk’a bağlıdır. Güllerin renkleri çok, kokuları birdir. İster kırmızı, ister beyaz, ister pembe, ister sarı olsun, hiçbirinde ayrı koku yoktur, hepsi gül kokar.

İnsan, Allah’ın muhabbeti ile yaşarsa, biraz geceleri nefsine kıyıp Allah’ı zikrederse aslını bulur. Bu, çapayı alıp denize yol açmaya benzer. Açan kişi bir testiye benzer, gün gelir o testi kırılır, testideki su açılan yola dökülür, yok açıksa denize gider; bu yapılmazsa testi kırılınca o su toprağa gider, toprak olur. 

Hazreti Mevlâna, “Âşıklar yağmura benzer, yağmur damlaları denize düştüğü zaman damlayı denizden ayıramazsın; hepsi deniz olmuştur. Bazı damlalar ise karaya düşer, onları da topraktan ayırmazsın” der.

Bütün tasavvuf ehli hangi koldan olursa olsun, hepsi insan olmak için yola çıkmıştır. İnsan olmamız için başta Hazreti Muhammed’e, Evliyâlara sevgi ile bakmamız, saygıyla anmamız lâzım. O zaman bizler de onların bir neferleri oluruz.

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 15

🌹“Sen insanoğlu, yaşamın boyunca yaşamının tek bir saati bile sana ödünç olsun verilmemiştir, tek bir anı bile senin değildir ömrünün.”

Hazreti Ali

Hazreti Ali Efendimiz burada bizlere tamamen hakîkati bildiriyor. Hiçbir şey bize ait değildir, hiçbir şey. Biz her zaman ne diyoruz: Her şey Allah’a aittir, her şey… Madem ki her şey Allah’a ait, o zaman haydi biz de Allah’a ait olalım, olmayalım bize ait. Peki nasıl O’na ait olacağız? İşte önümüzde örneğimiz var; biz Mevlâna’yı örnek aldık, Peygamber Efendimizi örnek aldık. Sohbetlerimizde daima Mevlâna’yı dile getiriyoruz, Hazreti Muhammed’i dile getiriyoruz, Ehli Beyt Efendilerimizi dile getiriyoruz. Neden? Çünkü onlar hep Allah’la yol aldılar. Onların hepsi insanlığın en üst varlıklarıdır.

Hazreti Muhammed şöyle buyuruyor; O’nu sevenlerine, O’nu kendine methîye edenlere, her yerde O’nu methedenlere, O’nun büyüklüğünü, güzelliğini, O’nun aklını, fikirlerini dile getirenlere, O’nun aklıyla akıllarını büyütenlere… “Sen” diyor, “gelmiş geçmiş bütün Peygamberlerden efdâlsin.” Yani çıkma benim dışıma artık, demek istiyor. Çıkma ki, zamanın boşa geçmesin.

Hazreti Peygamberin ilmi bütün kâinatı kaplamıştır. Baktığımız zaman, Kur’ân tamamen nûrdur. Bütün dünya Kur’ân’ı okudu, O’nun ilminden faydalandı ve ilerledi. Fakat maalesef biz hala Kur’ân’ı ölüye okuyoruz, inmiyoruz O’nun derinliklerine. Bakın Mevlâna ne diyor: “Kur’ân” diyor, “baştan aşağı nûrdur. Nûr toprağa girmez.”

Misâl olarak namazda da secdeye vardığımızda ne diyoruz? Sübhâne Rabbiyel âlâ… Sübhâne Rabbiyel âlâ… Sübhâne Rabbiyel âlâ… Nedir bu sözün mânâsı? Allah’ım, Senden güzel yok, Senden ala yok, Sen her şeyin üzerinde bir varlıksın. Sen bunları söylediğin zaman Allah da sana şöyle sesleniyor: Ey beni zikredenim, diyor, sen bu sözleri kimin kudretiyle söyledin? Allah’ın kudretiyle… Demek ki bütün bu sözler yine senden sanaydı, neden sen bu sözlerden bir ders almadın, bu sözlerin derinine inmedin? Neden bu zikirden bir fayda almadın, kendini beslemedin?

Hakîkatte Allah’ın kimsenin namazına ihtiyacı yoktur, bizim Allah’a ihtiyacımız var. O da insan dışında değildir. Hazreti Muhammed’in ilk zikri, “Lâ ilâhe illallah” dır, yani cihan boş ancak Sensin Allah. Hazreti Muhammed tamamen Allah’ta fânî olmuştu, O’nun her zerresini Allah kaplamıştı. O’ndan söyleyen, işiten, gören Allah’tı.

İnsanın mânâsı hakîkatte çok büyüktür, çok yücedir. Malesef insan, kendi hakîkatinden, asıl kimliğinden haberdâr olmadığı için kendini değersiz bir varlık olarak görür.

İnsanın kimliğini en açık şekilde söyleyen Hüdâvendigâr Mevlâna’dır, şöyle der: “Bu kadar Allah dediniz, daha mı Allah’laşmadınız? Bu kadar Kur’ân okudunuz, daha mı Kur’ân’laşmadınız?” Peki Mevlâna bu sözüyle ne demek istedi? Aşkla zikrettin mi, bil ki sen yoksun, O var. Çünkü aşka girmişsin oraya âşık olmuşsun, aklını kaybetmişsin, başında akıl da, düşünce de, fikir de, O olmuş. Sen, O olmuşsun. Aşk yoksa, Allah, Allah, Allah diye zikrederken akıl başka yerde gezerse, O olamıyorsun. Kur’ân-ı Kerîm’i de aşksız, sevgisiz okursan, sadece dilde, mânâ yok, anlamıyorsun. Ne oldu? Ne Kur’ân’laşabilir, ne de Hakk’la Hakk olabilirsin, hiçbir yere varamazsın, koca bir ömrü boşa geçirmiş olursun. Ama sevgi olursa, aşk olursa, senden kişilik gider, Hakk’ın güzellikleri sende kendini gösterir.

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 13

🌹“Bilgiyi iste, terbiye edin, canım sana fedâ olsun. Ellerim onunla üstün olur, yeter ki iyi ve güzel şeyleri iste.”

Hazreti Ali

Zaten Hazreti Ali Efendimiz ne güzel buyurur; “Bana bir ilim öğretenin ben kırk gün onun kölesi olurum. İlim nerede ise git al” der.

Hazreti Peygamber Efendimiz de savaşlarda düşman askerlerini esir aldıkları zaman, onlardan ümmetine öğretmenlik yapmalarını istedi, okuma yazma öğretmelerini istedi, çünkü onların çoğu okuma yazma biliyordu. Ve böylece onları kölelikten de azâd etti. Çünkü öğretmen çok mukaddes bir varlıktır. O, sana bilgi sunar.

Bakın 1400 sene geçmiş aradan ama, onların sözleri hiç eskimemiş, dâima ağızlarından baldan tatlı sözler akıyor.

Ama maalesef bugün öyle değil; insanlar hep küfürde, kavgada yaşıyorlar. İnsan olanda ikiliğe düşüren sözler olmaz. İnsan olanın sözü her zaman yapıcıdır, insanları sevgiye, birliğe, kardeşliğe çağırır.

Kendini bilmeyen, kimliğinden habersiz kişilerden topluma ancak ikilik yayılır. Bir toplum ne kadar ikiliklerden uzak durursa, Hazreti Muhammed Efendimizin, Hazreti Ali Efendimizin, Pîrimiz Mevlâna’nın, Pîrân Efendilerimizin ve Evliyâullahın ilmiyle kendilerini güzelleştirirlerse, onların dilleri ile topluma çıkarlarsa, o toplum aydınlanır karanlıklardan kurtulur, özgür ve hür yaşar. Çünkü karanlık aydınlıktan korkar.

Peygamber Efendimiz ne diyor… “Ben bütün âleme rahmet olarak geldim” diyor. O’nda insan ayrımı yok, din ayrımı yok, mezheb ayrımı yok. O, iyiye de kötüye de rahmetle çıkmıştır hep. Neden? Çünkü hepsini Allah’ın varlıkları olarak görmüştür, O’nda hiç ayrımcılık yoktur.

Madem ki bizler de Müslümanız, o zaman bizim de Peygamber Efendimize uyarak, O’nun gibi topluma rahmetle çıkmamız lâzım. Kavgayı, dövüşü, ikilikleri artık geride bırakmamız lâzım.

Mevlâna’nın çok güzel bir sözü vardır, şöyle der: “Evlâdım, sakın câhil ile sohbet etme, akîbet başın derde girer.” Neden böyle söylemiş? Çünkü câhile kara dersin, o, beyaz der; devamlı tersini söyler.

Evet, bizim üzerimize düşen, ne kadar güzellikler varsa, onları benimsemek; ne kadar akla uygun sözler varsa, onları benimsemek; ne kadar gönüle uygun sözler varsa, hepsini benimsemektir. Eğer aklımız almıyorsa, gönlümüz almıyorsa, rûhumuz gıda bulmuyorsa, o zaman o sözleri dinlemeyeceğiz; ki zamanımız boşa geçmesin.

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 12

🌹“Cenâb-ı Hakk her kibir edeni hakîr ve rezîl eder.”

Hazreti Ali

Hazreti Ali Efendimizin bu sözü çok doğrudur. Neuzûbillah, ne olursan ol, ister Şeyh Efendi ol, ister Âlim Efendi ol, ister Hâtib Efendi ol, biraz benliğe kapıldın mı sen bütün hakîkatlerden mahrum olursun, anında rezîl olursun.

İşte Cenâb-ı Mevlâna şöyle buyurur: “Ne kadar tevazûda durursan o kadar Hakk senden işler. Ne kadar benliğe tutulursan Hakk senden uzak olur; Firavun’un kendisi olursun, toplumda lânete uğrarsın.”

Benlik işte bu kadara kadar insanı küçük düşürür. Toplumda “Ben… Ben” diye konuşan çok kişi var. Fakat aslında biz kimiz ki?.. Tasavvufta, “Bunu ben yaptım, şunu ben yaptım” demezler, dâima karşısındakine ben diyeceği yerde “Nazarım” diye hitâb eder; sen diyeceği yerde de “Nazarın” diye hitâb eder. Peki neden böyle hitâb ediyorlar?.. Çünkü hepimiz Allah’ın nazarlarıyız, O bizi nazar etmiş getirmiş bu âleme. Bakın ne kadar kibarca konuşmuşlar. “Ben- Sen” kelâmı hiç ağızlarında yok, dâima nazarım ve nazarın diye hitâb ediyorlar.

Kendini bilen, kemâlata ermiş insanın lisanı Allah’ın lîsanıdır. Kalbi onun muhabbeti ile doludur. Kin, haset, gurur ve kibirden uzaktır. Zîrâ bunlar nefsanî huylardır. Kendi benliğinden çıkmıştır. O, artık kendi benliğinde yaşamaz, ondan varlığını gösteren gönül verdiği yerdir. Bütün yaratılmışları Allah’ın yansıması olarak seyreder ve hepsini Sevgili’sinin ailesi olarak görür ve sever.

Allah yolunda zerre kadar benlik, gurur yoktur. Mürşid de, yolcu da hep Allah’ın ikrâmı ile yaşar, konuşur, susar.

Bütün dava, Hazreti Muhammed Efendimizi, Hazreti Ali’yi, Ehlibeyt Efendilerimizi, Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’yı, diğer Pîrân Efendilerimizi ve bütün Evliyâullah’ı tanıyarak, onlar gibi olmaya çalışmaktır. Ayrım gözetmeden insanlık âlemine hizmet etmek, Allah’tan söz etmektir.

Ne güzel buyuruyor Hüdâvendigâr Mevlâna… “Mutlu olmak, mânen yükselmek istiyorsan, gönüller almaya, gurur ve kibiri bırakmaya bak! Kazandığın gönüllerin yardımı seninle beraber olursa, kalbinden hikmet kaynakları fışkırır, akar. Dilinden sel gibi âb-ı hayat akar; nefesin, Hazreti İsa’nın nefesi gibi, hastalıklara devâ olur!..”

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 11

🌹“Verdiğin sözden dönme, haddini aşma, düşmanın olsa da aldatma.”

Hazreti Ali

Cenâb-ı Allah, Peygamber Efendimizin dilinden şöyle buyuruyor ve diyor ki: “Onların vazifesi itaat ve güzel söz söylemekti. Allah’ın emrine sadâkat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.” (Muhammed, 21)

Cenâb-ı Allah sadıkları sever, sadık olmayanları sevmez. Sözüne sadık olmayanlarla, durmadan bahane uyduranlarla Allah’ın işi yoktur.

Bir gün Mevlâna’ya bir soru soruyorlar: “Diyelim ki senin cemaatinden birisi çok akıllı, ama gelmiyor senin huzûruna. Neden gideyim ki hep aynı şeyleri konuşuyor, diyor. Biri de var, isyankâr, hattâ küfürbâz da, ama bırakmıyor seni hiç, devamlı senin yanında, senin huzûrunda. Yâ Mevlâna, o akıllıyı mı seversin yoksa diğerini mi?” 

İşte Mevlâna, “O Akıllı olan dursun yerinde” diyor, “Bu küfürbâz da kalsın yanımda.”

Hazreti Ali Efendimize de, “Müminler, namazlarını (salâtlarını) hûşû içinde kılarlar” âyetini sorduklarında, “Hûşû kalptedir. Hûşû, Müslümanın vekârına yakışır şekilde, vücudunun sakin olması ve gözünü namaz kıldığı yerden ayırmamasıdır” diye buyurmuştur.

Yine Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’ya sordular, “Bu kadar kitap okudun, ne öğrendin?” 

Mevlâna, onlara şu cevabı verdi: “Haddimi bildim, adımı öğrendim!” 

Yine sordular, “Yâ Mevlâna, neymiş adın?” 

Dedi ki: “İnsan…”

İnsan olmak için İnsan’ı örnek almak lâzım. En güzel insan, Hazreti Muhammed. Onu örnek almaz, ona uygun adımlar atmaya çalışmazsak, insan olamayız. Nebîlerimiz güzel, velîlerimiz güzel. Biz onlara ayak uydurmadığımız için cefâlar, gamlar, hüzünler, üzüntüler üstümüzden gitmiyor. Hem nefsimizle, hem de Allah’la olmak istiyoruz. Bu, iki karpuzu bir koltukta taşımak istemeye benzer. Bil ki biri düşer kırılır, öbürünü de düşürür. Onun için zahmetli yolu seçeceksin, sonu rahmettir. Alışverişimiz nedir? İnsanlık al, insanlık ver. Alışverişimiz bu olacak.

Allah hep rahmettir. O’nun rahmeti Hazreti Muhammed’de tecellî etmiştir. Siz düşünün, eğer kötü huylarınız varsa, onları yavaşa yavaş Hakk’ın bir dostuyla, onun güzel huylarıyla güzelleştirin.

Ey ârifler, ey âşıklar,

Gelin hep beraber Muhammed’i bulalım. 

Ey Dost yolunda yürüyen sadıklar,

Gelin Muhammed’i bulalım.

Doludur âleme Muhammed’in nûru, 

İki cihan serveri nerde ise an’ın nûru, 

Gelin ey dostlar Muhammed’i bulalım. 

Ey canlar, Muhammed diridir ölmez, 

Dünya durdukça taze güldür solmaz, 

Onu seven dostlar gâfil olmaz,

Gelin ey dostlar Muhammed’i bulalım. 

Ey dostlar,

Gelin kalmayın dünya elinde,

Cihanın mülkü malında,

Gelin Muhammed’i bulalım. 

Muhammed âlemden gitmez,

Cihan durdukça sönmez,

İsteyenler yolda kalmaz,

Gelin dostlar Muhammed’i bulalım…

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 10

🌹“Âlim düşman câhil dosttan daha hayırlıdır.”

Hazreti Ali

Düşmanın âlim olursa o seni arkandan vurmaz, eğer câhil ise dostun bile olsa seni arkandan vurur. Ne güzel söylemiş büyüklerimiz: Câhille dostluk etme, akîbet başın derde girer…

Hüdâvendigâr Mevlâna, Mesnevî-i Şerîf’inde şöyle bir hikâye anlatır: “Adamın biri, bir gün bir ayı yavrusu buldu, beslemeye başladı. Bunu gören arkadaşları ona tavsiyede bulundular, dediler ki: Bu ayıyı götür ormana bırak, yoksa büyüdüğünde senin canına kasteder, öldürür seni. Adam onlara kulak asmadı, o benim çok sadık bir dostumdur, dedi. Gün geldi ayı büyüdü. Hâlâ beraber yiyor içiyorlar, geziyorlardı. Bir gün adam yoruldu, bir ağacın gölgesinde yattı uyudu. Ayı sinek kovalamaktaydı. Sinek, kovulunca kalktı, fakat inadına yine kalktığı yere gelip kondu. Ayı, o adamın yüzünden kaç kere sineği kovdu. Fakat sinek gene derhal kalktığı yere gelip konmaktaydı. Ayı, sineğe kızıp, gitti dağdan kocaman bir taş yakalayıp getirdi. Sineğin yine uyuyan adamın suratına konmuş olduğunu görünce, o koca değirmen taşını alıp, sineği ezmek için adamın suratına fırlattı. Taş, uyuyan adamın suratını paramparça etti. Bu mesele de bütün âleme yayıldı; ayı sineği öldüreceğim derken adamı öldürdü… Câhilin sevgisi şüphesiz ayının sevgisidir. Kini sevgidir, sevgisi kin. Ahdi gevşek, zayıf ve bozuk… sözü büyük, vefâsı artık. And içse bile inanma. Eğri sözlü adam andını da bozar. Madem ki yeminsiz sözü yalan. Hilesine yeminine de inanma. Onun nefsi beydir, aklı esir… farz et ki yüz binlerce defa Mushaf’a yemîn etmiş olsun!..”

İşte Hazreti Ali Efendimizin sözü ne kadar doğru ve yerindedir. Câhilden dostun olacağına âlimden düşmanın olsun.

Kimi mal demiş, dünyada kalacağını sanan,

Kimi dost demiş, sarılmış en büyük düşmana,

Kimi melek demiş, diz çökmüş gönül vermiş nefsâne, 

Kimi akraba demiş, her birinin hâli hasmâne,

Kimi fikir vermiş, zannetmiş kendi kendini âlim irfâne, 

Kimi ders görmüş öğrenmiş ilmi câhilâne…

Yüce Sultan Mevlâna’mız,

Sana kulluk eden âşıkların şaşırmış bu hâle, 

Toplanın birleşelim, gönlümüz açık olsun,

Âşık Hasan der,

Herkesin üstlendiği bu hâl ne?..

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 9

🌹“Herkesten müstağnî bulundukça kıymetin yücelir.”

Hazreti Ali

Hazreti Ali Efendimiz bu sözünde şunu demek istiyor: Bir insan eğer tok gönüllü olursa, başkalarından bir şey dilenmezse, Hakk ile kendisini donatmış ise, bu kişi her yerde herkes tarafından sevilir ve sayılır.

Çalışacaksın, yiyeceksin, eğleneceksin; fakat hiçbir dünya arzusu, Allah sevgisinin üstünde olmayacak. Mesele burada; bizi kurtaracak olan şey, menfaatsiz sevgidir. İnsanı bu ihyâ eder. Fakat menfaatle karıştı mı zehir olur.

Bedenimiz bir kafese benzer. Eğer kendimizi rûhanîyeti zenginleştirecek davranışlarla, hizmetlerle beslersek, Hazreti Muhammed’in, Hazreti Ali’nin, Hüdâvendigâr Mevlâna’nın ve diğer Evliyâların ahlâkını benimsersek, kafesimiz türlü güzellikte kuşlarla süslenir. Ama gayretlerimiz hep dünya ve dünya kazançları için olursa, kafesimiz bize zindan olur, bizi güzelliklerden uzaklaştırır.

Şöyle bir deyiş vardır: Duvara güvenirsin, gün gelir duvar yıkılır. Birisine güvenirsin, gün gelir ölür. Ama Allah’a güvenirsen, O’ne yıkılır, ne de ölür… O, her dâim diridir, hem dâim ‘Hay’dır.

Vermekte en cömert olan yüce Allah’tır. Düşünün, gece-gündüz hizmette, bir saniye bile geri kalmıyor hizmetlerinden. İlâhî düzen büyük bir ahenk içersinde yürüyor ki, hiç durup dinlenmesi yok. O hâlde ona lâyık olabilmek yolunda bizlere de durmak yok.

Birlik olalım dostlar sevgiden yana, 

Birbirimize kardeş olalım.

Ne yalan olsun, ne dolan,

O kutsal sevgiye birlikte köle olalım…

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

HAZRETİ ALİ’DEN ÖĞÜTLERLE HASAN DEDE SOHBETLERİ – 8

🌹“Bir kimseden gördüğün iyiliği hatırından hiç çıkarma.”

Hazreti Ali

İmam Ali Efendimiz burada, madem ki birinden bir iyilik gördün, sana bir iyiliği dokundu, o zaman bu iyiliği hiç hatırından çıkarma, diye buyuruyor. O kişi demek ki bir Hızır gibi sana gelmiş, Hakk ondan işlemiş, o zaman sen de o iyiliği hiç unutma hep hatırında tut.

Hüdâvendigâr Mevlâna’mız, Mesnevî-i Şerîf’inde, Hızır hakkında şöyle buyurur ve der ki: “Bir Pîr ele geçirdin mi hemen teslîm ol; Musa gibi Hızır’ın hükmüne girip yürü. Ey münâfıklık nedir, bilmeyen! Hızır’ın yaptığı işlere sabret ki Hızır, ‘Haydi git, ayrılık geldi’ demesin. Gemiyi kırarsa ses çıkarma; çocuğu öldürürse saçını başını yolma. Madem ki Hakk, onun eline, ‘Kendi elimdir’ dedi; ‘Yedullahî fevka eydîhim’ hükmünü verdi; şu hâlde Allah eli, onu öldürse de yine diriltir. Hattâ diriltmek nedir ki? Ona ebedî hayat verir. Bu yolu, nâdir olarak yapayalnız aşan bile yine Pîrlerin himmetiyle aşmış, varacağı yere onların sayesinde ulaşmıştır. Pîrin eli, kısa değildir, gaybdekilere de erişir. Onun eli, Allah kabzasından başka bir şey değildir ki. Gaybde bulunanlara böyle bir hil’âti verirlerse huzûrda bulunanlar şüphesiz gaybdekilerden daha iyidir. Gaybdekileri bile doyururlar, onlara bile ihsân ederlerse artık konuğun önüne ne nimetler koymazlar? Huzûrlarında hizmet kemeri bağlanan nerede, kapı dışında bulunan nerede? Pîri seçip ona teslîm oldun mu, nazik ve tahammülsüz olma; balçık gibi gevşek ve sölpük bir hâlde bulunma. Her zahmete, her meşakkate kızar, kinlenirsen cilâlanmadan nasıl ayna olacaksın?”

Mürşid-i kâmillerin yolları Hazreti Ali’ye çıkar, selâm olsun üzerine. Velâyetin başı Hazreti Ali’dir. Hangi velî olursa olsun Hazreti Ali’yi kendilerine rûh edinmezlerse, kâmil insan olamazlar. Hazreti Pîr; “Bütün velîlerde ve nebîlerde gören göz Ali’dir” demiştir.

Mürşid-i kâmiller kitabî konuşmazlar, onlar dâima hitabî konuşurlar. Allah insanların hem yaradanı, hem mürebbîsidir. Onlar, yeryüzünde Allah’ın ihsânını halka sunmakla görevlidirler. Onlar aşkın, canlı, ete kemiğe bürünmüş hâli olarak seyredenlerine ayna olurlar. Arayışta olanlar o aynada Allah’ın türlü güzelliklerini, yüceliğini, cömertliğini seyrederler.

Nitekim, Kur’ân-ı Kerîm’de, “Artık sen, öğüt verip, hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici, bir hatırlatıcısın” diye buyurulmaktadır. (Gâşiye, 21)

Mürşid-i kâmiller Allah’ın gölgeleridir, hepsi Allah’ın aletleridirler. Hazreti Muhammed Efendimizden zuhûra gelen bütün o güzel kelâmlar Allah’ın kelâmıdır. O, Allah’ın aletiydi, Hakk ondan işliyordu.

Allah elçiden dile geliyor. Oradan teblîğler sunuyor, o teblîğler sana ağır geliyor, kaçıyorsun. Kaçma! O teblîğleri yerine getir ki, Hakk yüzünü sende göstersin.

Unutmayın… Talebimiz sadece Allah’tan olmalıdır. Bilgisizlikten başka hiçbir şeyden korkmayın, bilmediklerinizi öğrenmekte azîmli olun. En büyük zenginliğiniz olan aklınızı kullanarak güzel huylarla huylanmak yolundan ayrılmayın.

(Hazreti Ali’nin 100 Öğüdü)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…