🌹“Öyle bir şaraptan sarhoşum ki, kadehinin süsü aşktır. Öyle bir ata binmişim ki, dizgini aşktır. Benim Ay yüzlü sevgilimin aşkı gerçi büyük bir iştir, ama ben öyle bir Şâh’ın kuluyum ki, aşk O’nun kölesidir.”
Bil ki, Allah’a yükselme yürüyüşünde ar, büyük bir engeldir. Bu söz, garâzsız ivâsız bir sözdür. Bunu iç açıklığıyla kabul et.
Düşün; Mecnûn neden o bin türlü dîvâneliği gösterdi? O seçkin çılgın neden binlerce ah etti, figânını yükseltti?… Bazen esvâbını yırttı, bazen dağlara koştu, bazen zehir attı, bazen fânîliği göze aldı.
Leylâ’nın çehresinin aşkı o değerde olursa, asıl Leylâ olan Tanrı’nın, kulunu geceleyin aşkında yürütmesi nasıl olur?…
Örümcek öyle büyük avlar tutarsa, her şeyden üstün olan Rabbimin kuvvetli ağı, düşün neler avlamaz?…
Sen âşıklardan Veysel’nin, Râmin’in dîvânlarını görmedin mi? Vâmık’ın, Azrâ’nın hikâyelerini okumadın mı?…
Aşk yolu bütün mestlik, bütün kendini aşağılamaktır. Zîrâ görmez misin? Sel aşağıya akar, yukarıya çıkmaz.
Denize girerken, ıslanmaması için, esvâbını soyunsan, istediğin kadar dalmak senin elinde olur.
Efendi! Sen ne kadar nâçiz bir kulsan, âşıklar halkasında o kadar, yüzük taşı gibi olup kıymetlenirsin. Nasıl ki, bu toprak arz, göğe esirdir; nasıl ki, tenin her uzvu rûha esirdir.
Gel bana söyle, bu toprak, bu bağlılıktan ne ziyân etti? Akıl tenin, her cüzüne ne iyiliklerde bulunmamıştır?…
Can kulağıyla dinle; Tanrı müştâklarının gizli gizli feryâdından şu yeşil kubbenin boşluğuna ne gürültüler aksetmiştir…
Evlât! Davulu kilim içine sarıp çalmak gerekmez. Aşk sahrâsının ortasına, kahramanlar gibi sancak dik.
Aşk, sarhoşluğundan, ipek esvâbının bağını çözüp de nûr vücudunu gösteriverince, sen o zaman meleklerin hayhuyunu dinle; hûrîlerin hayretlerini gör…
Âlemin altında ve üstünde aşktan bu ıstırap nedir?… Hâlbuki, aşk, alttan, üstten beridir. Güneş doğunca gece kalır mı? Allah’ın yardım ordusu yetişince güçlük kalır mı?
Ben sustum; ey canın canânın canı! Sen söyle ki, senin güzel yüzünün şevkinden, bütün vücudum zerre zerre söyler oldu.
(Not: Bu yazılar; Hazreti Mevlâna’mızın Mesnevî’sinden ve Dîvân-ı Kebîr’inden, Hazreti Şems’imizin Makâlat’ından, Hazreti Sultan Veled Efendi’mizin İbtidânâme’sinden, Mithat Baharî Beytur Hazretleri’nin eserlerinden, İbrahim Şahidî’nin Gülşen-i Tevhid’inden, Yunus Emre’mizin Dîvân’ından ve Hasan Dede’mizin şiir ve sohbetlerinden alıntılar yapılarak derlenmiştir; mânevî aşkın mestliğini gönüllerimize bir nebze olsun yansıtabilmesi temennisiyle…)
Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…