Hazreti Mevlâna, Allah’ın, Hazreti Muhammed’in suretinde göründüğünü, Âriflerin Menkîbeleri’nde şöyle dile getirir:
“Bir gün Mevlâna Hazretleri, Peygamberin, ‘Ben, Allah’ı daima kırmızı elbise içinde gördüm’ hadîsini açıklıyordu. Kimsenin nefes almaya mecâli yoktu. Herkes bu açıklamaya şaşırmıştı. ‘Ben Allah’ı daima kırmızı cennet elbisesi içinde gördüm’ şeklinde başka bir rivâyet daha buyurdu ve şunları söyledi, söylediği sözlerde Allah’ın hakîkatini açıkladı:
‘Kırmızı cennet elbisesinin tüyleri içinde gözden ve ruhtan daha yüksek olan bir nur vardır. Kendini ona ulaştırmak istersen kalk, nefs perdesini yırt.
O ruh, kaşı, gözü ve esmer rengi ile lâtif bir suret oldu. İç yüzü kusur ve noksanlardan uzak olan Allah, Peygamber Mustafa’nın suretinde göründü. Onun o sureti, suretin yok olmasıdır. O gözler bir kıyâmettir…”
“Allah, kendi eserine bakanın yanında var, zâtına bakanın yanında ise yoktur” diye buyuran Hazreti Mevlâna, “Allah’tan başkasına kavuşmak ona doğru gitmekle olur. Hâlbuki Allah’a ancak sabır ile ulaşılabilir. Allah, güneşten daha çok görünendir. Kim gördükten sonra hâlâ anlatılmasını ararsa o kayıptadır” der.
Ve yine Âriflerin Menkîbeleri’nde, Hazreti Şems, Hazreti Muhammed’in hakîkatini şöyle açıklar:
“Arz, Muhammed’in vücududur. Gökler ise onun düşüncesi, tasavvuru ve parlak muhayyilesidir.”
Rubaî:
“Senin perişan saçlarının hoş bir şekilde dalgalandığını gören kişinin gönlünden geçen karışık düşünceler, ebedî olarak yatışmaz.
Senin rüyada gülen güzel dudaklarının hayalini gören kişinin uykusu kaçar ama, gülen dudaklarının hayali kıyâmete kadar aklından çıkmaz.
Kime gül bahçesinin kokusu gelirse o güle oynaya gül bahçesine gidinceye kadar, dinlenmek bilmez; oturamaz.”