MERAM’DAN SİLİVRİKAPI MEVLANA KÜLTÜR MERKEZİ’NE… (27)

“Aşk tamamiyle edepten ibarettir” sözü ile ne anlatılmak isteniyor?

Hazreti Mevlana der ki: “Terbiye, terbiyesizden alınır.” Neden? Çünkü kişi çirkin işler yapar sen o çirkin işleri görüp tiksinir, kendine bir terbiye verirsin. Edebe gelince, Hazreti Mevlana, “Edeb okullarda öğrenilmez, aşktan alınır” diyor. Nasıl aşktan alınır? Aşık ile maşuk daima birbirini düşünür. Misal, aşık sevgilisi ile randevulaşınca, bütün gece sevgilisine sunmak için güzel sözler düşünür. Zaten aşık daha geceden randevudadır. Onun gözüne iş, güç görünmez. Buluştukları zaman sevgilisi güzel bir yüz tutup, aşığına öyle derinden bakar ki aşık bunu görünce bütün yazdıklarını, bildiklerini unutur. Acaba bu söz onu incitir mi? İncitirsem kaybederim, diye düşünerek, bütün gece hazırladığı güzel sözlerden, bir tanesini dahi sevgilisine söylemekten çekinir. İşte aşk edebe soktu.
Evlatlar, ana babayı dinlemez, asilik ederler ama sevgilileri ile konuşacaklarsa hep telefon başında dururlar. Ne zaman arayacak diye heyecanlanır, en güzel sözleri ona söylerler. Anne dokuz ay karnında taşıdı, her türlü hizmeti yaptı, o boya getirdi. Sevgilisine söylediği yüzlerce güzel sözden, bir-iki tane söylese ona da razıdır. Onlar da, çoluk çocuk sahibi oldukları, yaşlandıkları zaman annenin babanın kıymetini bilecekler ama iş işten geçmiş olacak, şimdiden bilse ne olur.
Hazreti Mevlana daima yapıcı konuştu. Anlayanlar çok sevdi. Hazreti Mevlana, “Biliyorum ki bana darıldın, ben hayattayken gel yanağımı öp. Bir gün Hakk’a yürüyeceğim, bu güzel sözlerin hepsi sana ders olacak, kabrime gelip sarılacak, toprağımı öpeceksin. Şimdiden gel de, dost olalım” der.
Anne baba, evlatlarından hiçbir şey beklemezler. Onlara tatlı dil, güler yüz en büyük ikramdır. Hiçbirimiz yaşlı doğmadık, hepimiz bir devre geçirdik. Boşuna dememişler, onyedisi dağ delisi, havada uçan kuşu tutsun ister, o kadar delidir. Onun için evlatlarımıza önce biz tatlı dil, güler yüz ve şefkat göstererek, onlara eğriyi doğruyu yavaş yavaş anlatmalıyız. Onlar asidir, biz sabredeceğiz ki, bir gün bize hak versinler.

Adamın biri oğlu ile ormana gitmiş. Çocuk sormuş;
“Bu ne yuvası?”
“Kartal yuvası.”
Beş on adım gittikten sonra yine sormuş;
“Baba nedir bu?”
“Kartal yuvası.”
Çocuk defalarca sormuş, baba hiç bıkmadan cevaplamış. Çocuk büyümüş, yirmili yaşlara gelmiş. Baba oğul yine ormana gitmişler. Baba oğluna sormuş;
“Evladım, şu yuva ne yuvası?”
“Kartal yuvası.”
Yirmi metre sonra yine sormuş.
“Kartal yuvası”.
Yine sormuş.
“Amma çok sordun demedik mi sana, kartal yuvası.”
“Ah evladım, sen belki yüz sefer sordun ama ben seni hiç böyle terslemedim.”

Bir ana baba şefkat doludur. Onlar kırk evlada bakar ama kırk evlad bir ana babaya bakamaz. Onun için sadece maddeye değil biraz da insanlığa yönelmek, büyüklerin eserlerini okuyarak, oradan bir şeyler almak lazım…

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.