Edepli olalım, elimize, dilimize, belimize sahip olalım, diyoruz. Burada dile sahip olmak yalan söylememek, dedikodu yapmamak, kusurları örtmekten başka şeyleri de kapsıyor mu?
Dile sahip olmanın yalanla alakası yoktur. Diline sahip olan küfürlü muhabbetlerde, isyanlarda bulunmaz. İnsan, kimseyle alaylı tarzda konuşmadan, kimseyi hakir görmeden, bütün çirkin işlerden kendini uzak tutarsa, kendini muhafazaya almış, edebiyle yaşıyor, demektir.
Yalana gelince…
Hazreti Muhammed’e sorarlar, “Senin ümmetin yalan söyler mi?”
“Benim ümmetim zor durumlara düşebilir, aç kalabilir ama yalan söylemez. Yalan söylediği zaman benden değildir” diye cevap verir.
Birinden çok büyük kötülük gördüğümüz zaman, Allah belasını, cezasını versin, diyoruz. Bu doğru mudur? Allah ceza bela verir mi?
Hepimiz zahir iradeye sahibiz. Biri kötülük yaptı mı hemen karşılık vermek isteriz.
Bir gün Hazreti Muhammed sahabesini karşısına alarak sorar:
“Efendiler, size birileri kötülük yaparsa ne yaparsınız?”
Onlar da derler ki: “Biri bize kötülük yaparsa, biz ona iyilikle karşılık veririz.”
“Bir daha yaparsa?”
“Yine iyilikle karşılık veririz.”
“Bir daha yaparsa?”
Susarlar. Çünkü safraları kabarıyor, bir şey söylemiyorlar. O sırada Hazreti Ali gelir, selam verir.
“Ya Resulallah, sohbetiniz neredeydi?”
“Biri size kötülük yaparsa ne yaparsınız? diye soruyordum.”
Hazreti Ali, “İyilikle davranırım” der.
“Bir daha yaparsa?”
“Yine iyilikle.”
“Bir daha yaparsa?”
“Ya Resulallah! Kıyamete kadar iyilikle karşılık veririm.”
Sahabe üçte kaldı ama Ali, bütün kötülüklere iyilikle karşılık veririm, diyor.
Hazreti Mevlana da der ki: “Hasmını hor görme.”
Sorarlar, “Neden ya Mevlana?”
“Size karşı kini azalır” der.