Mesnevi-i Şerif’in 3. cildinde şehirli ile köylünün hikayesi var, fakat bu hikayenin sonunda Hazreti Mevlana’nın bize anlatmak istediği nedir?
Şehirli ile köylü, bilgin ile cahili temsil ediyor. Şehirli görgülü biri, bir sürü insanla görüşmüş, kendini olgunlaştırmış. Köylü ise, ovadan, dağdan başka bir şey görmemiş. Köylü şehre gelir, şehirli köylüye her türlü ikramı yapar. Köylü de hak altında kalmamak için köye gel, diye ısrar eder. Şehirli en sonunda köye gider. Köylünün işi bozuk olduğu için şehirliyi tanımazlıktan gelir, bir sürü ıstırap verir. Hazreti Mevlana, insanlıktan nasip almayan kişinin, böyle ıstıraplar verebileceğini anlatıyor. Köyde evliya olmak kolay, şehirde olmak çok zordur. Bilenle bilmeyeni bir tutmayın.
Sizlere sorsalar arif mi büyük, alim mi? Alimdir büyük, arif değil. Arif kime derler? Alimden hiç yüzünü çekmemiş, hep onu dinleyerek bir sürü güzel bilgiler öğrenmiş. “Leb” der demez arif anlar ki leblebi diyor. Alim dudağını oynattığı zaman arif anlar. Onun için atalarımız, arife sivrisinek saz, arif olmayana davul zurna az, demişler. Arif dergahlarda yetiştirilirdi.
Mevlana’mız buyuruyor: “Cahil ile sohbet etme, akıbet başın derde girer. İstersen selamet çekil kenara.” Sen beyaz dersin o siyah der, inat eder. Cahillerden uzak duracaksın.
Hazreti Mevlana, arifi beyan eden bir kasidesinde şöyle buyuruyor:
“Ben ölü idim, dirildim; ağlardım, güldüm. Aşkın devleti geldi, ben ebedi devlet oldum.
Benim tok gözüm vardır, cesaretli canım vardır, arslan yüreği gibi bir yüreğim var. Ben parlak Zühre yıldızı oldum.
Dedi ki: ‘Sen divane değilsin. Bu eve layık değilsin.’ Ben de gittim divane olup zinciriyle bağlandım.
Dedi ki: ‘Sen sermest değilsin, git!’ Ben de gittim sermest olup neşe ile doldum.
Dedi ki: ‘Sen öldürülmemişsin, neşe ve müzik ilgin yok!’ Can bağışlayan yüzüne karşı şehid oldum.
Dedi ki: ‘Sen zeki bir kişisin, hayal ve şüphenin sarhoşusun.’ Ben hemen abdallaştım, hayal ve şüpheden sıyrıldım.
Dedi ki: ‘Sen mum oldun, meclisin kıblesi oldun.’ Ben mum değilim! dedim, yandım, yakıldım, duman oldum.
Dedi ki: ‘Sen şeyhsin, önde gidenlerdensin, yol gösterensin.’ Hayır! Ben şeyh değilim! dedim. Önde gidenlerden de değilim. Kimseye de yol gösterdiğim yok. Ben senin emrine kul olmuş bir zavallıyım.
Sen güneşin kaynağısın, ben söğüt ağacının gölgesinin düştüğü yerim. Sen benim başucuma gelince, alçalır, erir, yok olur giderim.
Gönlüm canın parıltısını buldu. Dünyanın nuruna nail oldu. Gönlüm yeni bir atlas buldu da bu hırkaya düşman kesildi.
Hakk arifi “Ben her şeyden hikmet dersi aldım. Yedi kat göğün üstünde parıldayan yıldız oldum” diye şükreder.