“Her türlü fenalıktan uzak kalmak istiyorsanız, dilinizi tutunuz.”
Hüdavendigar Mevlana, “Bu alem perdedir, o alemse asıl hakiki alem. Ekim günü, ektiğini gizleme günüdür; tohumu toprağa saçma günüdür. Devşirme vaktiyse ektiğinin zuhur ettiği gündür. O gün mükafat günü, ettiğini bulma günüdür” diye buyurur.
İnsan olmanın yegane delili, kendine yapılmasını istemediğin hiçbir şeyi hiçbir kimseye yapmamaktır. Unutmamak lazım ki, insan ne ekerse onu biçer. Kötülük eken kötülük biçer, iyilik eken iyilik biçer. Rüzgar eken fırtına biçer.
Bir insan ne kadar bilgiye sahip olursa olsun, tevazu ve hoşgörü içinde olmalıdır. Eğer sahip olduğu bilgisiyle gurura kapılır ve başkalarını hor hakir görürse, o benlikle mahvolup gitmeye mahkumdur.
Bir insan ne kadar tevazuda durur ve hoşgörüyle çevresine güzel bir dil sarfederse her zaman kazançta olur.
Hazreti Allah, Kur’an-ı Kerim’de, kalbinde manevi hastalık bulunan kimselere karşı herhangi bir töhmete, fitneye veya yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için Ahzab Suresi, 32. Ayette, yerinde ve uygun bir söz söyleyin, buyuruyor.
Ve yine Taha Suresi, 44. Ayette, zalimlerin kalbini yumuşatmak için yumuşak söz söyleyin, buyuruyor.
Fakat gösterilen tüm iyi niyete rağmen, eğer karşı tarafta bir yumuşama hasıl olmuyorsa, o takdirde susmak en doğrusudur.
Nitekim Peygamber Efendimiz, ”Halka, kendi aklınız miktarınca değil, onların akılları miktarınca söz söyleyiniz” diye buyurmuştur.
Dil çakmak taşıyla demire benzer,
Söz kıvılcım olur kavrulur her yer.
Sakın laf söyleme manasız yere,
Taşı yerli yersiz vurma demire.
Ortalık karanlık her taraf pamuk,
Kıvılcım bir yangın olur çarçabuk.
Cahiller gafletle bir söz söylerler,
Akılları bozup berbat eylerler.
Tek sözle mahvolur alemdekiler,
Bir arslan kesilir ölü tilkiler.
Perdesiz olaydı canların özü,
Can veren olurdu onların sözü.
İstersen sözünün hoş olmasını,
Yememen gerekir hırs helvasını.
Helvayı çok sever küçük çocuklar,
Erenlerde ise sonsuz sabır var.
Göklere yükselir sabrı bilenler,
Yeryüzünde kalır hırsla helva yiyenler…