İMAM ALİ EFENDİMİZDEN ÖĞÜTLER – 10

“Dünya nimeti kimseye baki değildir; şiddeti de nimeti de devamsızdır.”

Unutmayın ki, bu dünyada hiçbir şey bizim değildir, bize ait değildir. Bizde olan ve bize verilen her şey geçici birer emanettirler.

Dünyadaki yaşamımız boyunca her an bizlerden kısmen veya tamamen alınabilirler ve her şey aslında tekamül yolunda ilerlememiz içindir.

Bizlere verilmiş olan emanetlere ne kadar çok bağlanır ve onları elde etmek için ne kadar uğraşırsak o nispette kendimizi mahkum etmiş oluruz ve bağlandığımız şeylerin kölesi haline geliriz.

Dünyaya yakınlaşmış, Allah’tan uzaklaşmış oluruz.

Kendini bilen insan ne dünyaya ne de dünya nimetlerine bağlanır. Onların geçici olduklarını bilir. Ancak yaşamını sürdürmek için çalışır ve çalışmasının karşılığını alır, fakat onlara bağlanmaz. Dünya nimetleri kendini bilen insan için ancak araçtır, amaç değil. Onların kendisine ancak emanet olarak verildiğini bilir ve huzurlu yaşar.

Önemli olan, bir kenara çekilip hiçbir şeyle meşgul olmamak değil, tam aksine her şeyin içinde olup hiçbir şeye bağlanmamaktır. Dünya ve dünya nimetlerine karşı beslediğimiz istek ve arzularımızı dizginlemek ve böylece benlikten ve nefsten arınmaktır.

Bizim diye zannettiğimiz her şey, bedenimiz, canımız da dahil olmak üzere, Allah’ındır. Elimizdeki her şey, Allah’ın bizlere vermiş olduğu geçici emanetlerdir. Emanetlere hiyanet etmeyelim, bağlanmayalım ve sahiplenmeyelim. Zira Cenab-ı Allah gün geldiğinde hepsini bizden geri alacak. Canımız da Allah’a ait olduğuna göre, o halde Allah’ın bahşetmiş olduğu bu lütfu hor kullanmayıp zayi etmeyelim ve onu Allah’ın hakikatinin doğrultusunda kullanalım.

Hüdavendigar Mevlana, Divan-ı Kebir’inde, bu konuda bizlere şöyle bir nasihatte bulunuyor ve diyor ki: “Aşıkların arasından başka yerde ömür sürme, meyhaneden başka bir yerde oturma! Etrafına dikkatle bak da gör ki, dünya bir tuzaktır; dünyaya ait arzularımız, isteklerimiz ise o tuzakta bulunan birer yemdir! Dünya tuzağına koşma, yem hevasına düşme! Dünya tuzağından kurtulunca, gökyüzüne ayak bas; gökten başka bir eşiğe ayak basma! Güneşe, mehtaba iltifat etme, yüz verme! Çünkü sen, bu dünyaya ait değilsin! Sen, ötelerden geldin; o eşsiz güzelden başkasını dileme! Kase nasıl suyun üstünde durmaz çalkalanırsa, sen de o olmayınca bir yerde karar kılma, sen de çırpın dur! Eline kaseyi alıp her mutfağa koşma! Hava, zaman olur aydınlanır, zaman olur kararır; bazan sıcak olur, bazan soğuk olur! Sen, zamanların kaynağına git ve o kaynağın başından ayrılma!..” (Cilt 4, 2076)

 

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.