HAZRETİ MEVLÂNA’NIN DİLİNDEN HAZRETİ MUHAMMED – 5

Hazreti Mevlâna, kasîdelerindeki cezbelerinde Hazreti Muhammed için şöyle seslenir:

“Bugün gönlümüzün sultanı Hazreti Muhammed Efrendimiz tekrar miraçtan teşrif buyurdular.

Gel, gel ki senin gelişin bugün bize bir bayram günü oldu. Bugün neşemiz arttıkça artacak.

Sevin, el çırp da de ki: Bugün neşe günüdür, zevk günüdür. Zaten güzel bir gün gelişinden, başlangıcından belli olur.

Biz bugün mutluyuz, bu dünyada bizim sevgilimiz gibi güzel, eşsiz bir varlık kimdir? Böyle bir güzel bulunur mu?”

Medine’de ilk mescitte minber yoktu. Peygamber Efendimiz, bir hurma kütüğüne yaslanarak hutbesini okurdu. Üç basamaklı ilk minber yapılınca Peygamber Efendimiz, kenara alınan kütüğe yaslanmamış, minbere çıkmıştı. Kütük, Peygamberden ayrı düşünce ağlamaya başladı. Ona Hannâne dediler. Hazreti Mevlâna bir kasîdesinde, Hannâne’yi örnek göstererek şöyle buyurur:

“Ey aşık, hileyi bırak, aklı terket; divâne ol, divâne! Ateşin tam ortasına atıl, âdeta gönlüne gir; pervâne ol, pervâne!

Kendini yabancı say, kendine yabancı ol! Hem de evini yık, harâb et! Sonra gel; aşıklarla, aynı evde otur, onlarla düş, kalk! 

Git, gönlünü siniler gibi yedi kere yıka, kinden, nefretten temizlen! Sonra gel aşk şarabına kadeh ol! 

Sevgiliye lâyık olmak için tamamiyle can hâlini al! Mest olanların yanına gidince sen de mest ol mest! 

Güzellerin takdıkları küpelerin sohbet yeri, buluşma yeri onların yanaklarıdır. Güzel yanaklarla, güzel kulaklarla dost olmak istiyorsan; inci tanesi ol, inci tanesi! 

Düşüncen nereye giderse seni peşinden sürükler, oraya çeker götürür. Sen düşünceden vazgeç de, kaza ve kader gibi en ileride yürü, en öne geç! 

Şehvete kapılmak, heva ve hevese meyl etmek bir kilittir ki, gönüllerimiz onunla kilitlenir. Sen anahtar ol, anahtarın dişi ol!

Mustafa (s.a.v) Hannâne direğini okşadı. Sen bir ağaçtan da aşağı değilsin ya, haydi Hannâne direği ol, Hannâne direği! 

Hazreti Süleyman sana; ‘Kuş dilini duy, öğren!’ diyor. Hâlbuki sen öyle bir tuzaksın ki, kuş senden ürker kaçar, sen tuzak olma, yuva ol, yuva!

Bir güzel sana yüz gösterirse, ona ayna ol, onu içine al, onunla dol.Güzel sana karşı saçlarını yüzer açarsa, sen ona tarak ol, tarak!

Zenginleştin, armağanlara, mallara sahip oldun da bunlara karşılık şükrâne olarak aşkı verdin. Malı bırak, mal şöyle dursun, sen aşka şükrâne olarak kendini ver, kendini!

Bir müddet ateş oldun, rüzgâr oldun, su oldun, toprak oldun. Bir müddet de hayvan oldun, hayvanlık âleminde dolaştın. Madem ki, bir müddet can hâline geldin, hiç olmazsa sevgiliye lâyık bir can ol, sevgiliye lâyık bir can.”

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.