HAZRETİ MEVLÂNA’NIN DİLİNDEN HAZRETİ MUHAMMED – 12

Hazreti Mevlâna, bir olayı Mesnevî’sinde şöyle anlatır:

“Hilâl bir köleydi. Kazâra hastalandı, zayıflamaya, erimeye başladı. Mustafa (sav), vahîyle onun hâlini anladı.

Efendisi onu pek hor gördüğünden hastalığından da haberdâr olmadı. Tam dokuz gün yattı. Hiç kimse hâlini bilmiyordu.

Mustafa, kadri yüce Hilâl’i görmek, ona geçmiş olsun deyip hatırını sormak için o tarafa doğru yola çıktı.

Bey; hastalığından haberim yok ama birkaç gündür yanıma gelmedi. Ahırda yatar, dedi.

Peygamber, Hilâl’i görmek için ahıra gidip araştırmaya başladı. Ahır karanlık, pis ve berbattı. Fakat onun gelişiyle bu kötülüklerin hepsi ortadan kalktı.

Hilâl uykudayken Peygamberin kokusunu aldı, bu gübrelik içindeki bu güzel koku da nedir ki? dedi.

Derken atların, katırların ayakları arasında o eşi olmayan Peygamberin tertemiz eteğini gördü.

Sürüne sürüne ahırın bucağından gelip o erin ayağına yüzünü, gözünü sürdü. Peygamber, yüzünü yüzüne sürdü. Başını, yüzünü, gözünü öptü.

Hazreti Muhammed, Rabbim dedi, sen ne gizli bir mücevhersin. Ey arş garibi, nasılsın, iyi misin?

Hilâl dedi ki: Uykudan uyanan aşığa gün doğduğunda ne hâle gelirse o hâldeyim.”

Beyit:

“Hazreti Muhammed’in nuru, binlerce ve binlerce defa, iki cihanı bir ucundan bir ucuna kadar kaplamıştır.”

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.