Hazreti Mevlâna, aşkın hayranlık olduğunu Dîvân-ı Kebîr’deki şu sözlerle dile getirir:
“Aşk daha başlangıçta bile baştan başa şaşkınlıktır, hayran olmaktır. Akıl, aşka karşı şaşırır kalır, can ise abdallaşır.”
Hazreti Mevlâna, yine Dîvân-ı Kebîr’de akılla aşka varılamayacağını şu sözleriyle anlatır:
“Akıl bir ateş gördü: İşte bu aşktır, dedi. Hayır! Aşkı akıl göremez, aşkı ancak aşkın uyanık gözü görür.
Aşk, ağızsız, dilsiz, sessiz sedâsız feryâd ederek dedi ki: Ey gönül! Sen yükseklerde uç da, aşkın yüceliğini gör!”
Dîvân-ı Kebîr’de bizlere, “Eğer sen, ben aşığım dersen, bil ki senin için birçok imtihan vardır” diye buyuran Hazreti Mevlâna, “Aşk, birliktir. Burada iki yok, ya sen varsın, ya aşk, ya da aşk devleti var” der.
Mesnevî’de bu birliği başka bir şekilde şöyle açıklar Mevlâna:
“Sevgili emredince kötü kalmaz. Küfür onun için olursa iman kesilir. Onun emri ile olan kötülük, bütük âlemin iyiliklerinden üstündür.”
Yine Mesnevî’de bizlere sarhoşluktan dahî geçmemizi buyurur ve der ki:
“Diri ve daima işte güçte olan Allah’lık âlemine gir. Gir de, görmüyorum, görüyorum olsun… Şu bilmemler, biliyorum hâline gelsin. Sarhoşluktan geç, sarhoşluk verir ol. Niceye dek bu sarhoşlukla nazlanıp duracaksın?”
Rubâi:
“Sen nazlanırsın, sevgilin de nazlanır. Böylece iki taraf da nazlanırsa ayrılık meydana çıkar.
Fakat sen, sevgiliye naz etmez de, niyâz edersen; yâni yalvarır, yakarırsan, bu yalvarıp yakarmadan, yüzlerce buluşma, yüzlerce kucaklaşma elde edersin.”