Hakk’ın kudreti ile Hakk’a koşuyoruz…
Hazreti Muhammed dünyada maşuk sıfatını almıştır. Maşuk sıfatı sevgili sıfatıdır. Allah hiçbir Peygamberine sevgilim diye hitab etmedi. Tek sevgili sıfatını Hazreti Muhammed’e verdi. Habibullah, Habib sevgilim, Allah’ın sevgilisi. O Yaratıcı var ya, o Allah diyor ki: “Ya Muhammed! Senin yüzü suyun hürmetine bu alemi yarattım, sen olmasaydın bu kainatı yaratmazdım.” Çünkü onun gibi Allah’ı yad eden, onun gibi Allah’ın emirlerine uyan, onun gibi sevgi sözleri söyleyen, onun gibi merhamet, şefkat dolu bir Peygamber ne geldi, ne de gelecek. Bu aleme yüzyirmidörtbin Peygamber geldi. Yüzyirmidörtbin Peygamberde olan o ışık, o nur, Hazreti Muhammed’dir. Hazreti Mevlana o ışığı gördüğü için bütün Peygamberlere, Ahmed, diye hitab etti. Kişinin kalıbına, yaşantısına değil, ışığa bakarak konuştu. O ışık, bulunduğu devre göre söz etti. Peygamberler o devirdeki insanlar fazla gelişmediğinden ona göre konuştular. En son Hazreti Muhammed geldi. Onun için İslam alemi (Muhammedi’ler) İslam’ı sadece kendilerine mal etmeye kalkmasınlar. İsa da, Musa da, Davud da, bütün Peygamberler İslam’dır. Yalnız İslam’ın kemalatı Hazreti Resulallah’ta tecelli etti. Allah en güzel yüzünü Resulallah’dan gösterdi.
Hazreti Mevlana ne diyor? İnsanın deri ve kemiği toprağa girer. İnsansa, bu alemde bir ışık bırakır. O ışık, o nur toprağa girmez, dışarda kalır. Ama kişi ışık tutmamışsa bu alemde, yaşarken toprağa girmiştir. O, gönül istedi, sevgi istedi, kalbinde yer istedi. Ona kalbinde yer verdinse mesele yok. Cenab-ı Mevlana’nın yedi cilt Divan-ı Kebir’i var. Kalbine Efendisini oturttu, onu her şeyin üstünde tuttu. Divan-ı Kebir’de bizlere, ona karşı muhabbetini sundu. Biz de kalbimizde en güzel yeri Hazreti Muhammed’e verirsek, haliyle bizden de onun güzellikleri, onun rahmeti, şefkati tecelli eder. Biz orasını kahvehane yapmışız, orada bir sürü insan var. Onun için, o da oraya gelmiyor.
Mevlana diyor ki: “O saray mamur olmadan, o saraya Padişahın konuk olmasını bekleme!” Mamur, yani onun güzellikleri ile zengin kılarsan o sarayı, oraya o gelir.