MERAM’DAN SİLİVRİKAPI MEVLANA KÜLTÜR MERKEZİ’NE… (64)

Peygamber Efendimizin, Hazreti Mevlana’nın bizlerden istediği nedir?

Hazreti Muhammed, Hazreti Mevlana sadece temiz bir gönül istediler. Gönlünü buraya bağlarsan, buraya uygun yaşar, edebini takınırsın, yavaş yavaş sevgini, aşkını maneviyata bağlarsın. Bundan sonra senin hayatın, duruşun, konuşman değişmeye başlar ama ben Mevlevi’yim, sema çıkardım diye düşünürsen sikkeyle, hırkayla Mevlevi olunmaz. Mevlevilik en yüksek ahlak üzere yaşamak ve bunun dışında her şeyden kendini korumaktır. Çünkü yolunun dışında ortalık tuzaklarla doludur. Tuzaklardan ne kadar kendini korursan, Hakk’a o kadar güzel yol alırsın. Bu sözleri duydum, duamı, semamı, zikrimi yaptım, tekamül ettim diye düşünmeyin. İnsan olmamız için, örneğimizi karşımıza almamız, onun ahlakı ile ahlaklanmamız, onun huyunu huy edinmemiz lazım. Ondan sonra bizde tekamül başlar. O güzel zatın ahlakını, huyunu almadan, sadece kuru ilimleri öğrenen saflara tuzak kurar, bir yere vardırmaz. Bir gün gelecek seni senden soracaklar. Ne annen, ne baban, ne paran, ne eşin kurtarır, hiçbir şey kurtarmaz. Yaptığın güzel hizmetler, Hakk için yapmışsan onlar kurtarır. O temiz gönül, aşkın, o güzel bakışın, o güzel duygun kurtarır. Tekamül etmek Hazreti Mevlana’yı tahsil etmek, eserlerini okumak, yavaş yavaş onun gibi olmaktır.
Mehtabın her tarafı ışıklandırdığı bir yaz gecesi Hazreti Mevlana bir değirmen başına gelir. Dönen değirmen taşını seyrederken, “İlahi Hakk! Ne suç işledim, cihanı değirmen taşı yaptın, beni buğday tanesi. Bana bu çileleri neden çektiriyorsun?” der.
Hakk’tan nida gelir.
“Ey benim Efendim Celaleddin! Değirmen taşının altındaki buğday tanesini ne ile görüyorsun?”
Hazreti Mevlana, “Mehtap ışığıyla görüyorum” diye cevap verir.
“Demek ışık da değirmen taşının altına girmiş. Peki değirmen taşı, ışığa zarar veriyor mu?”
“Hayır, ya Rab!”
“Buğdaydan maksat senin vücudun, nefsin ıstırab çeker. Gönlün bize bağlıysa o ışığa benzer, ıstırab çekmezsin. Seni bu aleme, insan toplumuna bizden bir ışık tutman için gönderdik.”
Hazreti Mevlana, değirmen başında kendi kendini irşad ediyor. O sesler nereden geliyor? Cenab-ı Hakk’tan. O da kendinden, Hakk Mevlana’dan konuşuyor. Beş vakit namazla, oruçla, gösteriş ibadetlerle, insan Hakk’a varamaz. Tekamül eden kişi onlar gibi olmalı. Yoksa kırk yaşına geldim, onu gördüm, bunu gördüm diyemezsin, onları sormazlar. Madem ki her şeyin üstünde bir güzellik varmış, niye gönlünü buraya bağlamadın? Demek ki görmedin, gözün kör. Kur’an-ı Kerim’de zikrediyor, “Beni bu alemde görmeyen, öbür alemde de göremez.” Kör geldi, kör gidecek. Yani Hakk burada görülecek. Nasıl görülecek? Allah’ın elçilerine imanla bakmak, Hakk’ı orada görmek, oraya ayak uydurmak, Hakk’a yol almaktır. Tekamül etmek her şeyden arınmak, iman ettiğin yere kendini perçinlemek, kendini orayla büyütmek ve O olmaktır.

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.