MERAM’DAN SİLİVRİKAPI MEVLANA KÜLTÜR MERKEZİ’NE… (172)

Tasavvufta Hakk’a ulaşmanın manası nedir Hasan Dede?

Hazreti Mevlana şöyle buyurur: “Yağmur yağarken gökten düşen damlaları eğer denize düşerlerse onları denizden ayırabilir misiniz? Hayır, ayıramazsınız. Peki damlalar toprağa düşerse ayırabilir misiniz? Hayır, onları da ayırmazsınız. Deniz düşen damlalar deniz olur, toprağa düşen damlalar çamur olur.” Bizler de burada birer damlayız, attık kendimzi denize ki, Hakk ile Hakk olalım. Eğer toprağa atsaydık kendimizi, ayak altı olur giderdik.

“Allah, insanı bir damla sudan yarattı. Böyle iken bakarsın ki o, Rabbine açık bir hasım kesilmiştir.” (Nahl, 4)

“Ey Muhammed! Onlara dünya hayatının örneğini ver: Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz yağmur gibidir ki, onun sebebiyle yeryüzünün bitkileri boy verip birbirne karışırlar. Fakat bütün bu canlılık sonunda rüzgarın savurduğu kuru bir çerçöpe döner. Allah, her şey üzerinde kudret sahibidir.” (Kehf, 45)

Hazreti Mevlana, dervişlerine dünyanın hakikatte ne olduğunu göstermek için onları şöyle bir imtihana tutmuştur: Yağmurlu bir günü seçti ve aynı gün de Konya’nın pazarı olmasına dikkat etti. Dervişleriyle beraber pazara geldi. Daha önceden sarrafta bozdurduğu altınları da yanına aldı. Bütün pazarcılar Mevlana’yı görünce çok şaşırdılar, acaba ne alışveriş yapacak diye meraka düştüler. Mevlana o sırada elini cebine attı ve bir avuç altını etrafındakilere göstererek sordu: “Ey ahali, bu elimde tuttuğum nedir?” “Altındır” dediler. Mevlana, “Tamam o zaman, haydi yağma edin” dedi ve elindeki altınların hepsini çamura attı. Bütün pazarcılar bıraktılar tezgahlarını, altınları toplamak üzere hepsi birden çamura daldılar. Üstleri başları çamur içinde kaldı. Kimisi altınları buldu, kimisi bulamadı. Sonra Mevlana topladı bütün dervişlerini ve hep beraber tekkeye döndüler. Tekkeye vardıklarında onlara sordu: “Evlatlarım, bugünkü imtihandan hiç bir ders aldınız mı?” Hepsi sustular, bir şey diyemediler. Aralarından biri, “Eğer siz anlatırsanız daha iyi olur, bizler yanlış bir şey konuşmayalım” dedi. İşte Mevlana onlara şu açıklamayı yaptı: “Pazarcıları gördünüz, hepsinin üzerlerinde belki 1 ya da 2 liralık elbiseler vardı. Bir parça altını almak için kendilerini çamura attılar. Sahip oldukları o 1-2 liralık elbiselerini de berbat ettiler. Eğer o anda Padişah, yani Allah, onları sarayına çağırmış olsaydı, üstlerindeki o çamurlu elbiselerle Padişah’ın huzuruna çıkabilirler miydi? Hayır , tabii ki gidemezlerdi. Bir insan çamurlu elbiselerle Padişah’ın huzuruna nasıl çıkabilir? Çıkamaz. İşte sizlerin de gönlünüzde dünya varsa, ya da bir dünya ehli, Allah sizi huzuruna kabul etmez, tekrara gerisin geri gönderir.”

“Onlar, ahireti verip dünya hayatını satın alan kimselerdir. Artık bunlardan azap hiç hafifletilmez. Onlara yardım da edilmez.” (Bakara, 86)

“Şüphesiz inkar edip kafir olarak ölenler var ya, dünya dolusu altını fidye verseler bile bu, hiçbirisinden asla kabul edilmeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur.” (Al-i İmran, 91)

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.