Hasan Dede, bizler ne kadar istesek ve uğraşsak da malesef bazı zaman geliyor kendimizi yine sıkıntı ve hüzünlerde buluyoruz. Bu hüzün ve sıkıntılardan nasıl kurtulacağız?
Mevlana’mız, selam olsun üzerine, der ki: “Ey oğul, bana evlad olarak gelmeye kalktığın zaman, temiz bir kağıt gibi gel. O kağıtta hiç bir yazı olmasın. O kağıda ben seni yazacağım.” Bu sözlerinde Hazreti Mevlana şunu demek istiyor, mademki buraya gelmeden önce sıkıntıların üzüntülerin vardı, hiç bir türlü huzur ve neşe bulamadın, namaz kılıyorsun oruç tutuyorsun, ama bu sıkıntı ve hüzünler yine sende tecelli ediyor. Şimdi artık buraya geldiğinde sana şimdiye kadar sıkıntılar vermiş olan o aklını bırakacaksın. Aklını burayla büyütmeye çalışacaksın. Gönlünde mala, mülke, dünyevi herşeye karşı ne sevgi beslemişsen, onları da gönlünden sileceksin. Gönlünü, iç alemini, kalbini temizleyeceksin ve gönlünü tamamen buraya vereceksin. Kafandaki şimdiye kadar olan bütün boş bilgileri bırakıp, burada sana sunulan bilgilerle kendini yetiştirmeye başladın mı, sen yarınların çok güzel bir insanı olursun.
Bize en büyük ayna Şems ile Mevlana’daki buluşmadır. Şems, Mevlana’ya şöyle seslenmiştir: “Bihamdülillah, aldı fikrimi Zikrullah. Küll isen safi, eğer isen sufi, açılır sana bir kapı, ayan olur Cemalullah. Bu tevhidden maksat, murada ermektir. Görünen kendi Zat’ıdır, sanma gayrullah. Şems-i Tebriz bunu bilir, Ehad kalmaz fena bulur, bütün bu alem külli mahvolur, yine baki Allah kalır..”
“Hazreti Ahmet’teki o batmış olan duygu, şimdi Medine topraklarında uyumakta… Saflar yaran o ulu huysa hiç değişmemiş… doğruluk makamında! Değişenler bedene ait sıfatlar… baki olan ruhsa apaydın bir güneş. O hiç değişmez, hiç başka bir hale gelmez… çünkü ne doğudandır ne batıdan!” (Mesnevi, IV/3786)
Ne diyor Şems, “Küll isen safi”, peki ne demektir bu? Misal olarak, mangalda ateş vardır ya, o mangalda bir kıvılcım dahi olmasını istemiyorum, o kıvılcım bile kül haline gelsin, o kıvılcım kadar bir yere bir muhabbetin olmasın senin, demektir. Eğer olursa, o bir tek kıvılcım senin varmak istediğin yere ulaşmana engel olur. Artık Mürşidinin huzurunda yeniden doğuyorsun, bundan sonra annen de baban da O senin, peygamberin de O senin, Allah’ın da O senin, Sevgilin de O senin. Yolcu kendini bu şekilde yola koymalı ki varmak istediği o yere ulaşabilsin. Yolcu temizlendiğinde bakacak görecek ki, ne yüzlerle gelecek O.. Allah’tır süsleyen bu alemi, bir bakarsın, girmiş bir hırka içine, sakal da bırakmış gizlemiş kendini; bütün güzellikler, bütün güzel yüzler Onunla donatılmış, O bir açsa yüzünü yer gök yerinden oynar, Şems-i Tebrizi’nin buyurduğu gibi; nizam bozulur, bütün alem mahvolur gider. İşte bu nedenle bu yol, insanlık yoludur; saflık ister, temizlik ister.
“Her şeyin bir saf ve tortusuz tarafı vardır, adını da tortu gibi aleme bırakmıştır. Kim toprak yemeyi adet edinmişse tortuya yapışmıştır. Sofi ise hemencecik safın bulunduğu tarafa gider. Elbette tortunun bir safı vardır der ve gönül, bu delaletle saflığa varır, ulaşır. Tortu güçlüktür, safı da kolaylığı. Saf, hurmaya benzer, tortu da hurma çağlasına. Güçlük kolaylıkla beraberdir, kendine gel, ümidini kesme. Bu ölümden sonra hayata yol var. Oğul ferahlamak istiyorsan cüppeni yırt da o saflıktan hemencecik baş çıkarsın. Sofi saflığı dileyen kişidir. Sofilik, sof elbiseyle, terzilikle, yavaş yavaş yürümekle olmaz. Fakat bu alçak ve aşağılık kişilerce sofuluk, terzilikten ve oğlancılıktan ibarettir.” (Mesnevi, V/357)