MERAM’DAN SİLİVRİKAPI MEVLANA KÜLTÜR MERKEZİ’NE… (187)

Silivrikapı Mevlana Kültür Merkezi

Bir mürid ile mürşidi arasında nasıl bir bağlılık olması gerektir? Müridin yol alabilmesi mürşidine olan bağlılığı nispetinde midir?

Hz. Mevlana’ya, “Mürşidini niye bu kadar büyütüyorsun, putlaştırıyorsun? Dinde insanı bu kadar putlaştırma yoktur” dediler. Hz. Mevlana, “Şükürler olsun o puta! O put olmasaydı, bu güz

elliklere kavuşamazdım. Allah’ın nurunu o putta gördüm” diye cevap verdi. Çünkü Mevlana, Tanrı’yı Şems’de gördü, bir an dahi mürşidinin dışına çıkmadı. Ve bu yüzden hep korkusuz konuştu.

“Eğer körsen köre teklif yoktur. Değilsen yürü, var; sabır kurtuluşun anahtarıdır. Sabır ilâcı, gözlerin perdesini de yakar, göğüsleri gönülleri de yarıp açar. Gönül aynası saf ve pak bir hale gelince sudan, topraktan hariç suretler görürsün. Nakşı da müşahede edersin, nakkaşı da. Devlet yaygısını da, onu döşeyeni de. Sevgilimin hayali bana Halil gibidir. Sureti put ama manası putları kırmakta. Allah’a şükür olsun ki o zahir olunca can, onun hayalinden, kendi hayalini gördü. Kapısının toprağı, gönlümü teshir etti. Senin toprağına karşı ululananın toprak başına.! Dedim ki; eğer güzelsem bu güzelliği onun lûtfu olarak kabul ederim. Değilsem zaten çirkinlikler bile bana güler! Çaresi şu: Kendime bakayım kendime çeki düzen vereyim. Bakalım, ona lâyık mıyım, değil miyim?” (Mesnevi, II/70)

Hz. Muhammed, dünyada maşuk sıfatını almıştır. Maşuk sıfatı sevgili sıfatıdır. Allah hiçbir peygamberine sevgilim diye hitap etmedi. Sevgili sıfatını bir tek Hz. Muhammed’e verdi. Habibullah, Allah’ın sevgilisi. O Yaratıcı var ya, o Allah diyor ki: “Ya Muhammed! Senin yüzü suyun hürmetine bu alemi yarattım, sen olmasaydın, bu kainatı yaratmazdım.” Çünkü O’nun gibi Allah’ı yadeden, O’nun gibi Allah’ın emirlerine uyan, O’nun gibi sevgi sözleri söyleyen, O’nun gibi merhamet, şefkat dolu bir peygamber ne gelmiş, ne de gelecektir. Bu aleme gelmiş geçmiş yüzyirmidörtbin peygamberde O’nun nuru vardı. Hz. Mevlana, o nuru gördü de, bütün peygamberlere “Ahmed” diye hitab etti. İslam’ın kemalatı Hz. Resulallah’ta tecelli etmiştir. Allah en güzel yüzünü Resulallah’tan göstermiştir.

“Ben kafiye düşünürüm; sevgilim bana der ki: Yüzümden başka hiçbir şey düşünme! Ey benim kafiye düşünenim! Rahatça otur, benim yanımda devlet kafiyesi sensin. Harf ne oluyor ki sen onu düşünesin! Harf nedir? Üzüm bağının çitten duvarı.! Harfi, sesi, sözü birbirine vurup parçalayayım da seninle bu üçü de olmaksızın konuşayım! Âdem’den bile gizlediğim sırrı, ey cihanın esrarı olan sevgili, sana söyleyeyim. Halil’e bile söylemediğim sırrı, Cebrail’in bile bilmediği gamı, Mesih’in bile dem vurmadığı, hatta Allah’ın bile kıskanıp biz olmadıkça kimseye açmadığı sırrı sana açayım.” (Mesnevi, I/1727)

Dünya kuruluşundan beri canlı varlıklar, hep devrandadır. Tekamülü tamamlamak için bütün dünya varlıklarından gönlü çekmek lazımdır. Kişi gönlünü tamamen Yaratıcı’ya bağlar, O’nun sevgisi, O’nun muhabbeti, O’nun bakışıyla hareket ederse yol alır. Eğer hem orayı, hem burayı, hem de Allah’ı severim, derse, bu kişi kemalata eremez. Tekamül edenler içinde en büyük örnek Hz. Muhammed’dir, sonra Hz. Mevlana ve diğer Evliyaullah gelir. Onlar da bizler gibi beşerdi ama gönüllerinde Allah’tan başka birşey olmadığı için konuşmalarında hep Allah muhabbeti vardı. Bir kişi iman ettiği yerin haline bürünürse, ancak o zaman o kişide tekamül başlar.

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.