MERAM’DAN SİLİVRİKAPI MEVLANA KÜLTÜR MERKEZİ’NE… (229)

Aşık Maşuk’ta kendini yok edip Maşuk oluyor. Hz. Şems ile Hz. Mevlana buluştuklarında, Şems Hazretleri Hz. Mevlana’ya diyor ki; “Gerçi siz iç aleminizin sırlarına vakıf oldunuz, amma ben ise iç alemin içiyim, sırların da sırrıyım ve nurların da nuruyum.” Sultan Veled Hazretlerinin ifadesine göre; “Şems Mevlana’yı aşıklık makamından Tanrı’nın Maşuku, Sevgilisi makamına ulaştırdı.” Sorum şu; Hazreti Muhammed Efendimiz insanlığa şeriat-ı ilahiyeyi getirdi, bu haliyle hitab edip kendini gösterdi. Efendimizin ‘Habibullah’ tarafını bize Hazreti Ali Efendimiz göstermiş olmuyor mu, aynen Hazreti Şems gibi?

Hazreti Peygamber Efendimiz, selam olsun üzerine, Habibullah, yani Allah’ın Sevgilisidir. Allah Onun için, ‘Sen olmasaydın ben bu alemi yaratmazdım’ dedi. Hazreti Ali Efendimiz Hazreti Muhammed Efendimizin namütenahi güzelliğini keşfetti, Onun güzellikleriyle içini donattı. Mirac’ta da Hazreti Muhammed Efendimiz Hazreti Ali ile karşılaştığı zaman, Hazreti Ali’nin gönlünde kendi güzelliklerini gördü. Şeriata gelince, ismi üstünde şeri at, yani kötülükleri at manasındadır. Ama bu yanlış anlaşılıyor, misal olarak, bir el uzanmış başka birinin hakkına haksız yere tecavüz ediyor diyelim. Elden maksat nefstir, yani nefsine hakim ol, nefsinin yolunu kes hakkı olmayan yere gitmesin. Hazreti Muhammed böyle buyurmuştur, ama malesef bu böyle anlaşılmadığı için insanların kollarını kesiyorlar, ellerini kesiyorlar, ayaklarını kesiyorlar. Hazreti Muhammed dememiştir ki, el, ayak kesin. İnsan yeryüzünde Allah’ın binasıdır. Şöyle izah edeyim; bir insan-ı kamil dendiği zaman, o insan-ı kamil kainattır, böyle bir kişiye çirkin muameleler yapılırsa bütün kainata yapılmış olur. Ama kişinin gözü kör oldu mu, nefsi galip geldi mi bütün kötülükleri yapar. Misal olarak Hazreti Hüseyin Efendimize de yaptılar, işte Kerbela vakası. Kime kılıç çektiler? Resulullah’ın torunlarına. İmam Hasan Efendimizi kimin vasıtasıyla zehirlettiler? Hanımı vasıtasıyla. Sonra şunu düşünmek lazım, bu kötülükleri yapanlar, sonra hangi yüzle Hazreti Muhammed’den şefaat bekleyebilirler. Sonuç olarak insan aslında çok mukaddes bir varlıktır, Peygamber Efendimiz bütün kötülüklerden münezzehtir, hiçbir zaman dilinden kötü bir söz çıkmamıştır.

Hazreti Muhammed Efendimiz buyurmuştur: “Allah hiçbir zaman insanlığa kötülük ihsan etmez.”

Fakat insan Allah’a yüz tutmadığı için, yani Onun Habibine, kendisini kötülüklere atar ve Allah buna üzülür, nasıl üzülür, Peygamberi üzüldüğü için üzülür. Onun için insana seksen doksan senelik bir ömür verilmiştir ki, belki bir gün gelir de yaptıklarından utanır, tövbe eder ve nadim olur. Eğer nadim olmazsa da hiçbir zaman başına gelen kötülüklerden dolayı Tanrı’yı suçlamaya hakkı yoktur. İnsanın en büyük düşmanı kendi nefsidir. Bununla ilgili şu hikayeyi anlatmam yerinde olacak; Hazreti Peygamber Efendimiz ve askerleri Uhud Savaşı gibi büyük ve zorlu bir savaştan dönüyorlar, Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor; “Bu çok zorlu ve büyük bir savaştı, fakat asıl zor ve büyük olan savaş bundan sonra başlayacak. Uhud’da görünen düşmana karşı savaştık, şimdi ise görünmeyen düşman olan nefislerimize karşı savaşacağız.”

Seyyid Burhaneddin Efendi de şu sözleri dile getirmiştir: “Kim nefsi ile barışık ise bu alemde, bilsin ki, Allah ile savaştadır.”

Bir insan Allah ile savaşa girerse galip gelebilir mi? Allah hepsine hidayet nasib etsin.

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.