AŞK VE İMAN – 4

Hazreti Mevlâna, Maarif’de buyurur ki:

“Göz onu görünce Tanrı olur. Zîrâ, Tanrı Tanrı’yı görmüştür. O, kendi nurundan onlara bir nur bağışlamazsa, gözler O’nu göremezler. Ancak bağışladığı bu nurla O’nu görebilirler. Bu durumda Tanrı’yı gören, kendi kendini görmüş olur.”

Hazreti Mevlâna, Fihî Mâ-Fîh’de, Hakk’ı talep eden kişinin aşık olması gerektiğini buyurur ve şöyle söyler:

“Hakk’ı talep etmekte aşk ve üzerine titreme lâzımdır. Her kim titremezse, ona, titreyenlere hizmet etmesi vâcib olur.”

Yine Fihî Mâ-Fîh’de buyurur, der ki: 

“Aşk odur ki, aşık gıdasını ve tadını, anne, baba ve kardeş sevgisini, evlât muhabbetini ve her türlü lezzetini O’ndan alır.” 

Ve iman eden kişinin fedâkârlıktan kaçmaması gerektiği şöyle dile getirilir:

“Dostluğun şartı, kendini Dost uğruna fedâ etmek, Dost için mücâdeleye atılmaktır. İmanın eseri ve İslâm’ın şartı da budur. Mümin, mâdemki kendisini Hakk’a fedâ ediyor, o hâlde belâya uğradığı, tehlikeyle karşılaştığı zaman elini ve ayağını fedâ etmekten çekinmemeli.

Zehir, Sevgilinin elinden içilebilir. O’nun acı sözü de şeker gibi yenilebilir. Sevgili, çok tatlı, pek çok tatlıdır.”

Rubâi:

“Ben olunca, senden senlik gider; yakînen sen senden fânî olursun. Bunun sebebi şudur: Ben kimse ile büyük bir çadıra sığmam. 

Benim sarhoşum olana her cihanda, cihan cihan kerem vardır. Lâkin; çalış, sabret, saflaşınca bu nimete erersin.”

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.